KUR’AN-I KERİM’DE EHL-İ BEYT I.....

    Prof.Dr. Haydar Baş hocamızın Hz. Fatıma eserinde ‘Kur’an-ı Kerim’de Ehl-i Beyt’ hususunda şu bilgilere yer veriyor: Bu konuda Mübahale ayeti (Âl-i İmran: 61) , Ebrar ayetleri (İn- san: 11-12) , Tathir ayeti (Ahzab: 33), Meveddet ayeti (Şûra: 23) incelenecektir.

KUR’AN-I KERİM’DE EHL-İ BEYT I.....
Mimar Gökhan Demir

KUR’AN-I KERİM’DE EHL-İ BEYT I.....

                                                    MÜBAHALE AYETİ

 “Artık Sana gelen bunca ilimden sonra onun hakkında Seninle çekişip tartışmalara girişirlerse, de ki: Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım, biz bizzat gelelim, siz de gelin. Ondan sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah’ın laneti yalan söyleyenlerin üstüne olsun.” (Âl-i İmran, 61)

    Sünni eserlerden, Hariciler de dahil olmak üzere tüm İslam mezhepleri Resûlullah (s.a.v.)’in Necran hıristiyanları ile mubaheleye giderken yanında sadece Hz. Fâtıma (a.s.), Hz. Ali (a.s.), Hz. Hüseyin (a.s.) ve Hz. Hasan’ın (a.s.) bulunduğu noktasında hem fikirdir. (Müslim, Sahih, c. 4, 1871; Sünni Vahidi, Esbabu’n-Nüzûl, s. 60; Tefsir-i Alusî, c. 3, s.188- 189; Tefsir-u Nesefî, c. 1, s. 221)

   Ve yine Sünni Beyhakî’nin, “Delailü’n-Nübüvve” adlı eserinde de el-Kelbi yoluyla Ebu Salih ve İbn Abbas senediyle gelen rivayette şöyle denilmektedir: “Necran hıristiyanlarının heyeti, soylularından teşekkül eden on dört kişi olarak Resûlullah’ın (s.a.v.) huzuruna vardılar. Aralarında büyükleri olan Es-Seyyid ve ondan sonra görüş sahipleri bulunan El-Akıb da vardı. Resûlullah (s.a.v.) her ikisine de: ‘İslam olunuz’ deyince her ikisi de, ‘Biz İslam olmuşuz’ dediler. Peygamber (s.a.v.): ‘Hayır, sizler İslam olmuş değilsiniz’, deyince şöyle dediler: ‘Aksine biz Senden önce İslam olmuşuz’ diye cevap verdiler. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: ‘Yalan söylediniz, sizleri bunda bulunan üç şey İslam’a girmekten alıkoymaktadır: Haç’a ibadet etmeniz, domuz eti yemeniz ve Allah’ın çocuğu olduğunu iddia etmenizdir.’ Bunun üzerine Yüce Allah’ın ‘Hakikat şu ki, Allah katında İsa’nın  durumu Adem’in durumu gibidir’ ayeti nâzil oldu. Bu ayeti onlara okuyunca: ‘Senin ne söylediğini bilmiyoruz’ demeye başladılar. Tekrar: ‘Sana ilim geldikten sonra kim seninle tartışırsa…” ayeti nâzil oldu. Bu sefer Allah Resulü (s.a.v.) onlara şöyle dedi: ‘Yüce Allah Bana şunu emretmiş bulunuyor; şayet İslam’ı kabul  etmiyor iseniz sizinle mübahele yapacağım.’  Onlar: ‘Ey Ebe’l-Kâsım! Sen bize bir süre mühlet ver, gidip konu üzerinde gereğince düşünelim, sonra tekrar Sana geliriz’ dediler. Bundan sonra birbirleriyle baş başa kaldılar ve kendi aralarında konuştular. Es-Seyyid, El-Akıb’a şöyle dedi: ‘Allah’a and olsun,siz de biliyorsunuz ki,bu adam mürsel bir peygamber dir. Şayet O’nunla lanetleşecek olursanız bu sizin kökünüzün kuruması demektir. Herhangi bir peygamberle lanetleşen herbir kavmin, mutlaka büyükleri yok olur ve küçüklerinin de soyu devam etmez. Şayet sizler O’na tâbi olmayacaksanız ve ancak dininize bağlı kalmaya devam edecekseniz O’nunla anlaşma yapınız ve ülkenize geri dönünüz.’ Bu sırada Resûlullah (s.a.v.) de  Ali (a.s.), Hasan (a.s.), Hüseyin (a.s.) ve Fâtıma (a.s.) ile beraber dışarı çıkmış ve onlara şöyle demişti: ‘Ben dua edince sizler de amin deyiniz.’ Ancak Necranlılar O’nunla lanetleşmeyi kabul etmediler, cizye vermek üzere O’nunla barış yaptılar. Eş-Şâbî’den gelen rivayete göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ‘Şayet lanetleşmiş olsalardı, ağacın üzerindeki kuşlara varıncaya kadar Necran halkının helak olacağına dair Bana müjde verilmişti.’ Necranlıların papazı, Resûlullah’ın (s.a.v.) Ali (a.s.), Fâtıma (a.s.), Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.) ile birlikte geldiğini görünce: ‘Ey hıristiyanlar topluluğu, ben öyle yüzler görüyorum ki, eğer bunlar Allah’tan bir dağı yerinden oynatmasını isteyecek olursa mutlaka onların istediğini kabul edip bu dağı yerinde oynatır, sakın bunlarla lanetleşmeye kalkışmayın, helak olursunuz’ dedi.” (Said Havva, El-Esas fi’t-Tefsir, c. 2, s. 346) 

Devam edecek