Kur’an aynasında İmam Ali -4 Prof.Dr. Haydar Baş

İbn-i Abbas’tan, “Allah’a ve O’nun Resulü’ne iman edenler işte onlar Rab’leri katında sıddıklar ve şehitlik mertebesine erenlerdir. Onların mükâfatları ve nurları vardır” (Hadid, 19) ayet-i kerimesinin de Hz. Ali hakkında nâzil olduğu nakledilmiştir

<Kur’an aynasında İmam Ali -4
Prof.Dr. Haydar Baş

30- İbn-i Abbas'tan, "Allah'a ve O'nun Resulü'ne iman edenler işte onlar Rab'leri katında sıddıklar ve şehitlik mertebesine erenlerdir. Onların mükâfatları ve nurları vardır" (Hadid, 19) ayet-i kerimesinin de Hz. Ali hakkında nâzil olduğu nakledilmiştir.

31- "Bugün sizin dininizi kemâle erdirdim, size nimetlerimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı beğendim" (Maide: 3) ayet-i kerimesi de, Veda Haccı'ndan sonra Gadr-i Hum hutbesi okunduğu sırada ve Hz. Ali'nin velayeti hakkında nâzil olmuştur. Bu, sahih rivayetlerle sabittir.

Konuya dair râvilerden bazıları şunlardır: Hz. Ali, Abdullah b. Abbas, Ebu Said El-Hudri, Berra b. Azib, Zeyd b. Erkam, Selman-ı Farisi, Ebu Zer Gifari, Ammar b. Yasir, Mikdad b. Esved ve Ebu Hureyre.

Nitekim bu konuda şöyle rivayet edilir: Resulüllah halkı Gadr-i Hum'da topladı ve Ali b. Ebi Tâlib'e itaate davet etti. Sonra Ali'nin kolundan tutarak kaldırdı. Öyle ki koltuk altının beyazlığı görüldü.

Sonra buyurdu ki: "Ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır. Allah'ım, onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol, ona yardım edene yardım et, yardım etmeyerek yalnız bırakanı yalnız bırak!"

Ardından henüz insanlar dağılmamıştı ki, "Bugün sizin dininizi kemâle erdirdim" ayeti nâzil oldu. Bunun üzerine Resulüllah buyurdu ki: "Allahüekber! Din kemâle erdirildi. Nimet tamamlandı. Yüce Allah, Benim risaletime, Ali'nin de velayetine razı oldu."

32- "Biz her şeyi apaçık bir 'imam'da saymışızdır" (Yasin: 12) ayet-i kerimesiyle ilgili İmam Câfer Sâdık, babası ve dedesinden (Hz. Hüseyin) şöyle rivayet etmektedir: "Biz her şeyi apaçık bir imamda saymışız" ayet-i kerimesi indiğinde, Hz. Ömer ve Ebubekir, Resulüllah'a şöyle sordular:

"Ya Resulallah! Kur'an'da geçen bu imam, Tevrat, İncil, Zebur veya Kur'an mıdır?" Resulullah, "Hayır" dedi. O sırada babam (Hz. Ali), Resulüllah'ın huzuruna geldi. Resulullah şöyle buyurdu: "İşte Allah'ın her şeyin ilmini içinde saydığı imam budur."

33- Ra'd Suresi, 7. ayet-i kerime: Abdullah bin Abbas dedi ki: "Sen ancak bu kavmi azab-ı ilahîden korkutucusun ve her kavim için bir hadi vardır"  ayeti indiğinde Resulüllah (s.a.v.) elini göğsüne koyup şöyle buyurdu:

"Ben Allah'ın azabından korkutanım ve her kavim için bir hadi vardır."

Yanında oturan Ali'nin omuzuna elini koyup şöyle devam buyurdu: "Ey Ali, Sen de hâdisin. Benden sonra hidayeti bulacak olanlar, ancak Seninle bulacaklardır."

Yine Abdullah bin Abbas'tan rivayetle, dedi ki: "Bu ayet indiği zaman Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

"Ben bu kavmin Allah'ın azabından korkutucusuyum; Ali ise bu kavmi hidayete eriştirendir. Ey Ali, hidayete ermek isteyenler ancak Seninle hidayeti bulurlar."

34- Ahzab Sûresi, 25. ayet-i kerime: Abdullah bin Mesud'dan "Allah cenkte mü'minlere kifayet etti"  ayeti hakkında şöyle rivayet edildi:

Bu ayet-i kerimeyi, Abdullah bin Mesud şöyle okuyordu: "Allah cenkte mü'minlere Ali ile kifayet etti."

Aynı ayetle ilgili olarak, İmam Suyuti'nin ed-Dürr'ül-Mensur adlı eserinde ayet-i kerimenin Hz. Ali hakkında olduğu nakledilmektedir.

35- Bakara Sûresi, 207. ayet-i kerime: İbn'ul Esir , "İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah'ın rızasını kazanmak için kendi nefislerini feda ederler"  ayet-i kerimesine dair şunları nakletti:

Resulüllah (s.a.v.) Medine'ye hicret edeceği zaman kendi yerine Ali bin Ebi Tâlib'i bırakmıştı. Yola çıkacağı zaman Hz. Ali'ye (a.s.) şöyle buyurmuştu:

"Yeşil örtüm ile örtün; onlardan Sana, inşallah, hiçbir kötülük erişmez."

İmam Ali (a.s.) durumun ciddiyetini bildiği halde Resulüllah'ın (s.a.v.) yatağına yattı. Bu esnada, Yüce Allah Cebrail ve Mikail'e şöyle vahyetti:

"Ben ikinizin arasında kardeşlik tesis ettim. Birinizin ömrünü öbürünüzden daha kısa kılsam, hanginiz kardeşi uğruna hayatını feda eder?"

Bunun üzerine ikisi de yaşamayı tercih ettiler. Şanı yüce olan Allah onlara şöyle vahyetti:

"Neden Ali bin Ebi Tâlib gibi olmadınız? Kendisi ve Peygamber Muhammed (s.a.v.) arasında kardeşlik tesis ettim; Ali, tehlikeyi bildiği halde hiç tereddüt etmeden kardeşinin yatağına yattı. Nefsini kardeşi uğruna feda edip, hayatını kardeşi yolunda esir etti. Yeryüzüne hemen inin ve Ali'yi düşmanlarının şerrinden koruyun!"

Hemen o anda ikisi yeryüzüne inip, Cebrail (a.s.), Hz. Ali'nin başucunda, Mikail (a.s.) ise Hz. Ali'nin ayakucunda durdular. Cebrail (a.s.) Hz. Ali'ye bakıp şöyle buyurdu:

"Ey Ali bin Ebi Talib (a.s.), Sana müjdeler olsun, Sana kutlu olsun, Senin gibi kim olabilir ki; Yüce Allah meleklerine karşı Seninle övünüyor."

Bu durum üzerine Resulüllah (s.a.v.) Medine'ye doğru ilerlerken, "İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah'ın rızasını kazanmak için kendi nefislerini feda ederler.. .""0 ayet-i kerimesi nâzil oldu.  

36- Bakara Süresi, 274. ayet-i kerime: Abdullah bin Abbas'dan, "Şunlar ki, gece ve gündüz, gizli ve aşikar mallarını tasadduk ve infak ederler; onların ecirleri Rableri indinde hazırdır. Onlar için korku yoktur, mahzun olacak değillerdir"  ayet-i kerimesi hakkında şöyle rivayet edildi, dedi ki:

"Bu ayet-i kerime Ali bin Ebi Tâlib hakkında indi. Nitekim Hz. Ali'nin dört dirhemi vardı, birini gece, birini gündüz, birini gizli ve birini de aşikar tasadduk etti, nafaka verdi."

Büyük müfessir en-Nesefî ve muhaddis es-Suyutî, eserlerinde, söz konusu ayet-i kerimenin Hz. Ali (a.s.) hakkında nazil olduğuna dair sahabeden rivayetlerle bilgi vermektedirler.

37- Maide Sûresi, 55. ayet-i kerime: Abdullah bin Selam'dan rivayet edildiğine göre, dedi ki:

"Bir gün Hz. Bilal, öğlen namazı için ezan okudu, halk toplanıp namaza başladılar. Halktan biri rükûda, biri secdede iken, dilencinin biri mescide geçip bir şey istedi.

O anda rükûda olan Hz. Ali (a.s.), dilenciye yüzüğünü verdi. Dilenci bu olayı Resulüllah'a (s.a.v.) bildirdi. Resulüllah (s.a.v.) bunun üzerine Maide Sûresi'nin 55. ayet-i kerimesini okudu: "Sizin veliniz ancak Allah'tır, O'nun peygamberidir (s.a.v.) ve müminlerdir ki, onlar namaz kılıp rükûda iken zekatlarını verirler (tasadduk ederler).

Büyük alim el-Vahidî, "Esbab-ı Nüzul"  adlı eserinde Maide Sûresi'nin 55. ayetinin Hz. Ali (a.s.) hakkında nâzil olduğunu be-yan ettikten sonra, ayetin tefsirinde yukarıdaki olayın devamında şunları yazmaktadır:

"Dilenci eliyle Ali bin Ebi Tâlib'i işaret edip, dedi ki, işte şu ayakta duran verdi.

Bunun üzerine Resulüllah (s.a.v.) tekbir getirip şu ayeti okudu: "Her kim Allah'ı, Resulü'nü ve iman edenleri veli edinirse (onları veli tanırsa), şüphe yok ki onlar, Allah hizbidir ve galip olacak olan ancak o kişilerdir."

38- Hud Sûresi, 17. ayet-i kerime: Hud Suresi'nin 17. ayet-i kerimesine dair büyük müfessir et-Taberi şunları nakleder: Bir gün İmam Ali halka hitaben şöyle buyurdu:

"Kureyş topluluğunun içindeki her insan hakkında muhakkak bir veya iki ayet inmiştir."

Halktan birisi ayağa kalkıp dedi ki: "Ya Ali, Senin hakkında ne indi?"

Bunun üzerine İmam Ali buyurdu: "Hud Sûresi'ndeki ayeti okumadın mı; onda şöyle buyurulmuş: "Rabbinden açık bir delil üzerinde bulunan Resulüllah'tır (s.a.v.). O'ndan olup, O'nu takip eden şahit ise İmam Ali'dir."

Muhaddis es-Suyuti de, söz konusu Hud Sûresi 17. ayeti hakkında şunları yazmaktadır:

"Rabbinden açık bir delil üzerinde bulunan ve ondan bir şahit takip eden..." şeklindeki ilahi beyanda, Resulüllah'tan (s.a.v.) olup O'nu takip eden şahit, İmam Ali'dir (a.s.)." Devam edecek (Geniş bilgi ve kaynaklar için bakınız Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eseri)