Dünden devam eden
Dini koruma görevi kalbi koruma ile de paralellik arzeder. Resul-i Ekrem (s.a.v.) bir hadislerinde, “Bir günah irtikâp eden kimsenin kalbinde izi kaybolmayan bir leke olur” buyurarak günahtan uzaklaşmanın kalbi korumak anlamına geldiğini ifade ederler.
10-03-2022İnsan nefsiyle mücahede ederek hidayete ulaşır: “Bizim için mücahade edenleri elbette Bize gelen yola hidayet ederiz.” (Ankebût, 69 )
Kalpler ise ancak zikretmekle huzura kavuşur: “Âgâh olunuz ki, Allah’ı zikretmekle kalpler mutmain olur ve huzur bulur.” (Ra’d, 28)
Peygamberimiz dini koruma bâbında kalbin temizliğine işaretle şöyle buyurur:
“Mü’minin kalbi tertemizdir, orada parlayan bir ışık vardır. Kâfirin kalbi ise siyahtır ve ters dönmüştür.” (Ahmed ve Taberanî )
Resulûllah (s.a.v.), dini koruma hususunda kalbin hak üzere olmasını, bunun temini için de Cenab-ı Hakk’ın kabul buyurduğu İslam dininin yaşanmasını emir ve tavsiye etmiştir. Hâlbuki günümüzdeki İnsan Hakları Beyannameleri din farkı gözetmeksizin din ve vicdan hürriyetinden bahsetmektedirler ki, burada doğru-yanlış, hak-bâtıl kavramı dikkate alınmamaktadır. Bâtıl bir din ya da inancın bir hak veya hürriyet olarak kabul edilmesi neyi ifade eder ki!
Buna rağmen; her türlü hak ve hürriyetin doğruyu aramaya vesile olacağı hususunu da bir müsbet unsur olarak kabul etmeliyiz.
Fakat Resul-i Ekrem’in buyurduğu gibi katiyetle bilmeliyiz ki: “Her doğan, İslam fıtratı üzerine doğar. Sonra anne-babası onu Yahudi, Mecûsi ve Hıristiyan yapar.” (Buharî-Müslim)
Mü’minler için dini koruma hususunda evliliğin önemi büyüktür. Resul-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz bu hususta şöyle buyurmuştur:
“Evlenen kimse dinin yarısını korumuş olur. Artık, diğer yarısını da korumak için Allah’a karşı gelmekten sakınsın.” (İbn Cevzî ve Taberanî ) Gazali’ye göre bu hadis, “Fesaddan korunmak için evlenmenin efdaliyetini ifade etmektedir. Çünkü, ekseriyetle insanın dinini ifsad eden midesi ve edep yeridir. Evlenmekle bir tarafını korumuş olur.”
Fesad korkusu sebebiyle evlenmeyi teşvik eden diğer bir hadis-i şerif de şöyledir:
“Dinine ve emniyetine inandığınız kimseler size geldiği vakit onları evlendirin. Eğer böyle yapmazsanız yeryüzünde büyük bir fitne ve fesad olur.” (Ebu hureyye )
Dini koruma özelliği ancak hakkı bâtıldan ayırmak kabiliyeti ile kazanılır. Bu ise ancak imandan sonra Allah korkusu ile gerçekleşir.
“Ey iman edenler! Allah’tan korkarsanız, O sizin için Furkan yaratır; yani hakkı bâtıldan ayıracak kuvvet verir.” (Enfâl, 29)
Allah, insana bir nur verir ki, o nur sayesinde kul hakkı bâtıldan ayırır ve şüphelerden korunur. Bunun için Resul-i Ekrem (s.a.v.) duasında Allah-u Teâlâ’dan çokça nur isterdi:
O; “Allah’ım, Bana nur ver, nurumu artır, kalbimi nurlandır, kabrimi nurlandır, kulağımı nurlandır, gözümü nurlandır, hattâ saçımı, tenimi, etimi, kanımı ve kemiğimi nurlandır” diye buyurmuştur. (Buharî, Müslim )
Resul-i Ekrem (s.a.v.)’e, “Allah, kimin gönlünü İslam’a açmışsa o, Rabbi katında bir nur üzere olmaz mı?” (zümer 22) âyet-i celilesindeki ‘şaraha’ kelimesinden sordular. Resul-i Ekrem (s.a.v.), “O bir genişliktir. Zira, nur kalbe döküldüğü zaman göğüs ona genişler ve açılır” buyurdu. Dini korunan kimse, ehl-i firaset olur. Nitekim, Resul-i Ekrem (s.a.v.), “Mü’minin firasetinden sakının, zira, o, Allah-u Teâlâ’nın nuru ile bakar” buyurmuştur.
Prof.Dr. Haydar BAŞ Rahmetenli'l-alemin cilt 2 Kitabı sayfa : 495 /512
Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir
Devam edecek