KORUNMASI GEREKEN BEŞ MUKADDES VARLIK VII

Dünden devam eden

    Dini koruma görevi kalbi koruma ile de paralellik arzeder. Re­sul-i Ekrem (s.a.v.) bir hadislerinde, “Bir günah irtikâp eden kim­senin kalbinde izi kaybolmayan bir leke olur” buyurarak günahtan uzaklaşmanın kalbi korumak anlamına geldiğini ifade ederler.

<KORUNMASI GEREKEN BEŞ MUKADDES VARLIK VII

İnsan nefsiyle mücahede ederek hidayete ulaşır: “Bizim için mücahade edenleri elbette Bize gelen yola hidayet ederiz.” (Ankebût, 69 )

Kalpler ise ancak zikretmekle huzura kavuşur: “Âgâh olunuz ki, Allah’ı zikretmekle kalpler mutmain olur ve huzur bulur.” (Ra’d, 28)

Peygamberimiz dini koruma bâbında kalbin temizliğine işaretle şöyle buyurur:

“Mü’minin kalbi tertemizdir, orada parlayan bir ışık vardır. Kâ­firin kalbi ise siyahtır ve ters dönmüştür.” (Ahmed ve Taberanî )

Resulûllah (s.a.v.), dini koruma hususunda kalbin hak üzere ol­masını, bunun temini için de Cenab-ı Hakk’ın kabul buyurduğu İslam dininin yaşanmasını emir ve tavsiye etmiştir. Hâlbuki günü­müzdeki İnsan Hakları Beyannameleri din farkı gözetmeksizin din ve vicdan hürriyetinden bahsetmektedirler ki, burada doğru-yanlış, hak-bâtıl kavramı dikkate alınmamaktadır. Bâtıl bir din ya da inan­cın bir hak veya hürriyet olarak kabul edilmesi neyi ifade eder ki!

Buna rağmen; her türlü hak ve hürriyetin doğruyu aramaya ve­sile olacağı hususunu da bir müsbet unsur olarak kabul etmeliyiz.

Fakat Resul-i Ekrem’in buyurduğu gibi katiyetle bilmeliyiz ki: “Her doğan, İslam fıtratı üzerine doğar. Sonra anne-babası onu Ya­hudi, Mecûsi ve Hıristiyan yapar.” (Buharî-Müslim)

Mü’minler için dini koruma hususunda evliliğin önemi büyüktür. Resul-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz bu hususta şöyle buyurmuştur:

“Evlenen kimse dinin yarısını korumuş olur. Artık, diğer yarısını da korumak için Allah’a karşı gelmekten sakınsın.” (İbn Cevzî ve Taberanî  ) Gazali’ye göre bu hadis, “Fesaddan korunmak için evlenmenin efdaliyetini ifade etmektedir. Çünkü, ekseriyetle insanın dinini ifsad eden mi­desi ve edep yeridir. Evlenmekle bir tarafını korumuş olur.”

Fesad korkusu sebebiyle evlenmeyi teşvik eden diğer bir hadis-i şerif de şöyledir:

“Dinine ve emniyetine inandığınız kimseler size geldiği vakit onları evlendirin. Eğer böyle yapmazsanız yeryüzünde büyük bir fitne ve fesad olur.” (Ebu hureyye  )

Dini koruma özelliği ancak hakkı bâtıldan ayırmak kabiliyeti ile kazanılır. Bu ise ancak imandan sonra Allah korkusu ile gerçekleşir.

“Ey iman edenler! Allah’tan korkarsanız, O sizin için Furkan yaratır; yani hakkı bâtıldan ayıracak kuvvet verir.” (Enfâl, 29)

Allah, insana bir nur verir ki, o nur sayesinde kul hakkı bâtıldan ayırır ve şüphelerden korunur. Bunun için Resul-i Ekrem (s.a.v.) duasında Allah-u Teâlâ’dan çokça nur isterdi:

O; “Allah’ım, Bana nur ver, nurumu artır, kalbimi nurlandır, kab­rimi nurlandır, kulağımı nurlandır, gözümü nurlandır, hattâ saçımı, tenimi, etimi, kanımı ve kemiğimi nurlandır” diye buyurmuştur. (Buharî, Müslim  )

Resul-i Ekrem (s.a.v.)’e, “Allah, kimin gönlünü İslam’a açmışsa o, Rabbi katında bir nur üzere olmaz mı?” (zümer 22) âyet-i celilesindeki ‘şaraha’ kelimesinden sordular. Resul-i Ekrem (s.a.v.), “O bir ge­nişliktir. Zira, nur kalbe döküldüğü zaman göğüs ona genişler ve açılır” buyurdu. Dini korunan kimse, ehl-i firaset olur. Nitekim, Resul-i Ekrem (s.a.v.), “Mü’minin firasetinden sakının, zira, o, Allah-u Teâlâ’nın nuru ile bakar” buyurmuştur.

 

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Rahmetenli'l-alemin cilt 2 Kitabı sayfa : 495 /512

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir

 

Devam edecek