Vedâ Hutbesi, tarihî mesajında, muhtevasına korunması gereken ‘beş mukaddes varlık’ almıştır. Bu beş mukaddes varlığın her türlü zâhir-bâtın tecavüzden korunması, aslında dünya barışının ve iki cihan saadetinin teminatıdır. Resul-i Ekrem (s.a.v.), bu hitabesinde, esasen İslam hukukunun temel gayesini de vurgulamıştır. Zira, hak ve hürriyetler ve mukaddes mefhumlar, hukukla korunur. Tabiî; hukukun koruyuculuğu yanında, vicdanî, ahlakî ve imanî müeyyidelerin de muhafızlığı esastır.
24-02-2022Korunması gereken beş mukaddes varlık şunlardır: Can, mal, namus, din ve akıl. Bu varlıkların emniyeti, insanın ve insanlığın emniyet ve selametidir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), Vedâ Hutbesi’ndeki şu ifadeleriyle, beş mukaddes varlığın üçüne aynı anda işaret etmiştir: “Bu gününüz nasıl mukaddes bir gün, bu ayınız nasıl mukaddes bir ay, bu şehriniz nasıl mukaddes bir şehir ise, biliniz ki, canlarınız, mallarınız, ırzlarınız da, ta Allah’ın huzuruna çıkıncaya kadar bu mukaddes gün, bu mukaddes ay, bu mukaddes şehir gibi yekdiğerinize karşı mukaddestir. Bunlara tecavüz haramdır.”
Şimdi, İslam’ın teminat (güvence) altına aldığı mukaddesleri inceleyelim:
1. Can emniyeti:
Cenab-ı Hakk’ın “Hayy” ism-i şerifinin tecellisiyle insana bahşedilen hayat, onun en mukaddes varlıklarından biridir. Zaten bütün hayatî faaliyetler, yaratılış gayesindeki çalışmalar ancak can emniyetinin sağlanmasıyla yerine getirilebilir. Allah’ın verdiği canı, ancak O alır. Meşrû gerekçe gözetilmeden hiçbir cana kıyılmaz. Kur’an-ı Kerim, insan hayatına verdiği önemi şöyle vurgular:
“Kim, bir can karşılığı yahut yeryüzünde bir fesat çıkarmasından dolayı olmaksızın bir canı öldürürse, sanki bütün insanlığı katletmiş gibi olur. Kim de, bir nefsi ihya ederse sanki bütün insanlığı ihya etmiş olur.” (Mâide, 32)
İslam’da, şirk ve küfürden sonra en büyük günah haksız yere bir cana kıymaktır.
Bir insanı kasten ve haksız yere öldürenler, Allah indinde büyük vebal altında kalır, cehenneme sürüklenirler:
“Kim bir mü’mini kasten öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah, ona gazap etmiş, lanetlemiş ve büyük azap hazırlamıştır.” (Nîsâ, 93)
Bir cana haksız yere kıymanın, İslam hukukuna göre dünyevî cezası da mevcuttur. ‘Kısas’ hükmü, bunu ifade eder.
Can, ancak kendisinden daha değerli bir şey uğruna feda edilebilir. Bu ise, Allah yolunda cihad yahut i’lâ-yi kelimetullahtır: “İnananlardan, özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile mal ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler birbirine eşit değildir. Allah mal ve canlarıyla cihad edenleri, mertebece, oturanlardan üstün kılmıştır.” (Nîsâ, 95)
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), can emniyetine büyük önem vermiş, birbirine kılıç çeken iki mü’minin ikisinin de azaba çarptırılacaklarını beyan etmiştir. Ölen de, öldüren de suçludur. Ölen de suçludur; zira, fırsat bulsaydı kardeşini o öldürecekti.
İslam, insan hayatına büyük önem vermiş, onu Allah’ın binası olarak vasfetmiştir. Bu sebeple İslam’a göre, “Bir masum hayatı ve kanı, bütün insanlık için dahi olsa feda edilmez” düsturu esas olmuştur. Kur’an-ı Kerim, herhangi bir kimseye işlemediği suçtan dolayı eza-cefa edilmesini men eder:
“Mü’min erkek ve kadınlara işlemedikleri ve yapmadıkları bir suçtan dolayı eziyet edip işkence eyleyenler, hem bir bühtan suçu işlemiş ve hem de çok açık bir günah yükünü yüklenmiş olurlar.” (Ahzab, 58)
Prof.Dr. Haydar BAŞ Rahmetenli'l-alemin cilt 2 Kitabı sayfa : 495 /512
Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir
Devam edecek