‘Kendi dileğinle sapıklığa düşmüşsün’

Muaviye'nin laf cambazlığıyla dolu mektubuna cevap yazan Hz. Ali buyurdu ki: "Derip devşirdiğin lâf yığınından meydana gelen mektubunu aldım. Zorlamaca süslü lâflarla dolu. Anlaşılıyor ki doğru yolu görecek gözün, seni doğru yola götürecek bir kılavuzun yok. Kendi dileğine uymuşsun, sapıklığa düşmüşsün"

<‘Kendi dileğinle sapıklığa düşmüşsün’

Cerir'in Şam'da kalışı uzadıkça uzadı. Hatta Hz. Ali taraftarlarından onu töhmet altına alanlar bile bulundu. Hz. Ali, "Muaviye'yle son olarak konuş, ya savaşa yanaşsın yahut da biat etsin" diye bir mektup gönderdi. Cerir, bunu Muâviye'ye söyleyince Muâviye, Hz. Ali'ye şu mektubu yolladı:

"Rahmân ve Rahim Allah adıyla...

Dahr oğlu Muâviye'den Ebû Tâlib oğlu Ali'ye.

Ömrüme and ederim ki sen, Osman'ın kanından uzak olsaydın da sana biat etselerdi sen de Ebû Bekir ve Ömer gibi olurdun. Fakat sen Muhâcirleri Osman aleyhine kışkırttın, Ensar'ı ona yardımdan men ettin. Bilgisiz kişi sana itaat etti, zayıf kişi seninle kuvvet buldu. Şamlılar, Osman'ı öldürenleri kendilerine vermedikçe seninle savaşı göze aldılar. Katillerini teslim edersen halifelik, Müslümanlar arasındaki meşveretle halledilir, kimi dilerlerse o, halife olur. Hicaz halkının, insanlar üzerinde hükmü ve halife seçme hakkı vardı. Fakat seni seçtiklerinden dolayı bu hak onlarda kalmadı, halka Şamlılar hâkim oldu.

Ömrüme and olsun ki bana karşı göstereceğin delil, Talha'yla Zübeyr'e gösterdiğin delile benzemez. Çünkü onlar sana biat etmişlerdi, ben etmedim. Şamlılara göstereceğin delil de Basralılara gösterdiğin delile benzemez. Çünkü Basralılar sana itaat ettiler, hâlbuki Şamlılar itaat etmediler.

Müslümanlıktaki yüceliğine, Peygamber'e yakınlığına, Kureyş arasındaki mevkiine gelince biz, zaten onu inkâr etmiyoruz ki."

Hz. Ali, bu mektuba şu cevabı gönderdi:

"Rahmân ve Rahîm Allah adıyla.

Ebû Tâlib oğlu Ali'den Dahr oğlu Muâviye'ye.

Derip devşirdiğin lâf yığınından meydana gelen mektubunu aldım. Zorlamaca süslü lâflarla dolu. Anlaşılıyor ki doğru yolu görecek gözün, seni doğru yola götürecek bir kılavuzun yok. Kendi dileğine uymuşsun, sapıklığa düşmüşsün. Osman hakkındaki hâlim, biati bozdu sanıyorsun. Hâlbuki ben Muhâcirler arasında bir tek kişiyim. Onlar kadar ben de gayret ettim, onlar gibi ben de geri döndüm. Bil ki Allah onları sapıklıkta toplamaz, onları gözsüz bırakmaz. Ben güç kuvvet sahibi bir âmir değildim ki olaylardan sorumlu olayım, ne de onu öldürdüm ki kısastan korkayım. Şamlıların Hicazlılara hâkim olduğuna dair olan sözüne karşı derim ki:

Şam'da Kureyş boyuna mensup olanlardan danışılacak, halifeliğe lâyık olacak bir kişiyi gösterebilsen bile Muhacirlerle Ensar, bu dâvanı yalanlamaya, inkâr etmeye hazırdır, halifeliğe lâyık olan da işte burada seni beklemektedir.

Osman'ın katillerini gönder diye ettiğin teklifle senin ne münasebetin var? Onun evlâdı burada ve bu davada senden daha haklı. Osman'ın kanını istemekte onlardan kuvvetli olduğunu sanıyorsan önce biat et, hükmettiklerini bana itaat ettir. Şamlılarla Basralıların ve seninle Talha ve Zübeyr'in arasında hiçbir fark yok. Umumi biatten sonra bu hususta gecikme doğru değildir ve insanların hayırlıları bundan kaçınmaz. Allah, kendisine ve soyuna rahmetler etsin. Resûlullah'a olan yakınlığımı, ilk Müslüman oluşumu tasdik ediyorsun fakat bunları da inkâr edebilseydin inkâr ederdin." (Nehcü'l- Belâga, 2, 161-162).