Kamu yönetimi: Vali-yakın dost ilişkileri.....

Ben övülmeyi seven biri değilim. Övgüden hoşlananlara söylenen sözleri Bana söylemeyin. Yaltaklanarak ve dille rüşvet vererek benden uzaklaşmayın. Bana doğru söz ağır gelmez. Zira kendisine doğru söz ağır gelen kimse adaletle hüküm icra edemez

<Kamu yönetimi: Vali-yakın dost ilişkileri.....

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN

•Yüze Karşı Övgü:

(İmam Ali) "Ben övülmeyi seven biri değilim. Övgüden hoşlananlara söylenen sözleri Bana söylemeyin. Yaltaklanarak ve dille rüşvet vererek benden uzaklaşmayın. Bana doğru söz ağır gelmez. Zira kendisine doğru söz ağır gelen kimse adaletle hüküm icra edemez.

Ey Mâlik! Allah'tan korkan, yukarıda sayılan özellikleri taşıyan ve eşraf arasında müstesna yeri olan kimselere inanıp güvenmelisin. Yüzüne karşı seni övmelerine, yapmadığın bir takım işleri sana mal edip nefsini okşamalarına izin yermemelisin. Yüce Allah buyurur ki: 'Onlar sizi bozmaktan geri durmazlar.'

Sen de bu ikazımı göz ardı etmemelisin. Bilesin ki, fazla övgü, insanı kibre götürür ve gaflete düşürür.

İyilik edenle kötülük edeni eşit tutmaman gerekir. Çünkü bu eşitlik, iyileri iyilikten vazgeçirir, kötüleri de kötülüğe alıştırır.

Allah buyurur ki: 'İstediler ki, sen yağcılık yapasın da onlar da yağcılık yapsınlar (sana yumuşak davransınlar).'  Bu bakımdan iyilik yapanlar ile olursun."

•Bağış ve Hizmet:

"Bir valinin, halka ihsanda bulunmasından ve işlerini kolaylaştırmasından başka halkın hüsnü zannını celbedecek daha güzel bir şey olamaz.

Allah buyurur ki: 'Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et.' 

Vali olarak halkın ileri gelenlerini özel işlerinde serbest bırakmalısın. Çünkü toplumun güvenini kazanmak işleri kolaylaştırmaktan ve onlara hoşgörüyle yaklaşmaktan geçer.

Allah buyurur ki: 'Şimdi sen güzel bir hoşgörü ile hareket et.'  Böylece yaptığın bağışlar ve gösterdiğin alicenaplık, yüreklerde uyanan nefreti emniyet ve sevgiye dönüştürür.

Vergi yönünden halkı zorlamaman ve yeni vergi ihdas etmemen gerekir. Onlara öylesine davran ki, senin hakkında iyi şeyler düşünsünler. Zira hakkında iyi düşünenler uygulamalarından hoşnut olanlardır.

Kötü fikir taşıyanlar ise yönetiminden memnun kalmayanlardır. Üç halife döneminde uygulanan ve insanlar tarafından benimsenerek halkın kurtuluşuna vesile olan "sünnete" (âdet ve geleneklere) müdahale etmemelisin.

Bu şekilde dine uygun düşen ve geçmişte uygulanan bir âdeti bozmaya ve yeni yollar denemeye kalkarsan sevap, güzel âdeti koyana gider, vebal ise bu âdeti kaldırdığın için senin üzerinde kalır.

Hükmettiğin topraklarda ilahî ahkâmı yerleştirmek ve senden önceki zevatın başvurduğu kanunları hâkim kılmak için daima bilginlerle görüş alışverişinde bulunmalısın."

•Vali-Yakın Dost İlişkisi:

"Valilerin sorumsuzca hareket eden öyle özel dostları vardır ki, bunlar halka-zulmeder, düşmanca davranır ve onları insafsızca ezmeye çalışırlar.

Yapılan bu zulüm ve haksızlığı önlemek için, etrafta dolaşan özel dostlarına ve yakınlarına toprak vermemelisin.

Zira halkın bazısına, küçükte olsa farklı muamele yapmak, tüm halkın tepkisine yol açabilir. 'Eşrafı olduğum yörenin halkı ile ortak su kullanır ve ortak iş tutarım. Bana başvuran insanların problemlerini, yakınlarım aracılığı ile çözerim. Onlardan aldığım destek ve bağlılık ile yöreyi idare ederim' diyen valilerin taleplerine kulak asmamalısın.

Önemli merkezlerin reisliğini isteyen valilerin ve anlaşma yaptığın kimselerin kabul edilemez isteklerine ve sınırsız iş taleplerine müsaade etmemelisin.

Zira bu husus, onlara geçim kaynağı olur, ama sana (devlet hazinesine) bir getirisi olmaz.

Ayrıca dünya ve ahirette bunun yükü senin üzerinde kalır. Bu yüzden uzak yakın ayırımı yapmadan herkesi hakkı kabule zorlaman, her neye mal olursa olsun özel ve yakın dostlarına da aynı hassasiyeti göstermen gerekir.

Allah buyurur ki: 'Allah, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size böylece ne güzel öğüt veriyor. Doğrusu Allah, işiten, görendir' 

Bu nedenle reayanın hakkını hukukunu gözet, umulur ki işin sonu hayırla biter.

Eğer halk senin zalim olduğunu düşünüyorsa özür dileyerek reayanın sû-i zannını ortadan kaldırman gerekir.

Eğer bu şekilde özür dileyecek olursan reayanın hakkını vermiş, işleri yoluna koymuş ve devamına kavuşmuş olursun."

•Gurur ve Kibir:

"Ey Mâlik! Halkı affettiğin için pişmanlık duymamalısın. Reayaya yaptığın işkence ve zulümden dolayı sevinmemelisin.

Yumuşak davranmak ve merhametli olmak varken insanlara öfkelenmek doğru bir davranış olamaz. Bir de sakın, 'Ben güçlüyüm, emrederim, halk bana itaat eder' deyip halkın üstüne gitmemelisin.

Çünkü bu tarz düşünce ve fikirler kalbi bozar inanç zafiyetine yol açar ve dinin bozulmasına sebep olur. Saltanat hevesinden dolayı övünmemen gerekir.

Bir gün bolluk ve hayal olan şeyler ortaya çıktığı zaman, seni ve bütün kâinatı yaratan Allah'ın büyüklüğüne bakarak mekândan münezzeh olan yaratıcının kudretini düşünmelisin. O'na güvenerek kendini gurur bataklığından kurtarmalısın.

Zira bu yöndeki yaklaşım, hem aşırı hırsını bastırır, hem seni nefsin öfkesinden uzaklaştırır hem de kaybolan düşünce yeteneğini geri döndürerek eski haline kavuşturur.

Cenab-ı Allah'ın büyüklüğüne ve kudretine benzemekten korkmalı ve o düşünceden uzak durmalısın.

Zira Hak Sübhanehu ve Teala Hazretleri bütün zorbalara gereken dersi verir ve bütün kibirlenenleri ve büyüklük taslayanları perişan eder."

• Sakıncalar ve Tedbirler:

"Ey Mâlik! Kendini beğenmekten uzak durmalısın. Yüce Allah şöyle buyurur: 'Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenip övünen kimseyi sevmez.' 

Bu uyarıları dikkate alarak duygularının güzel göstermeye çalıştığı şeylere aldanmamalısın ve yapılan övgüye şüphe ile bakmalısın.

Yüzüne karşı methedilmeye izin vermemelisin. Zira bu tür hareketler şeytanın kolladığı fırsatlara yol açar ve iyilikleri yok eder.

Oysa övgü, bağış sahibinin yaptığı bağışın karşılığını vermek için yapılır. Yönettiğin insanlara iyilik yapınca onları töhmet altında bırakmamalı, iyiliğini başlarına kakmamalısın.

Yaptığını çok görmekten de çekinmelisin. Vermeyi kararlaştırdığın şeylerden vazgeçmemeli, vaadini yerine getirmelisin.

Zira başa kakmak, ihsanı iptal eder, hakkın nurunu ortadan kaldırır. Mübalağa ise gerçeği söndürür.

Allah buyurur ki: 'Ey inananlar, insanlara gösteriş için malını verip Allah'a ve ahiret gününe inanmayan adam gibi, başa kakmak ve eziyet etmekle sadakalarınızı boşa çıkarmayın.' 

Şunu da bilmen gerekir ki verilen sözden dönmek, yapamayacağın şeyi söylemek Allah'ın gazabına sebep olur.

Bu konuda Allah şöyle buyurur: 'Ey insanlar niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz. Yapmayacağınız şeyleri söylemek, Allah katında en sevilmeyen şeydir.'  Bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber, 'İnsanlara hayrı öğretip de kendileri yapmayanlar, kendisi yanıp başkalarını aydınlatan kandile benzer' buyurmaktadır.

Ey Mâlik! Yapman gereken işlere vaktinden önce başlamamalı ve zamanı gelince de gevşeklik gösterip fırsatı kaçırmamalısın. Önü arkası belli olmayan işlerde ısrarlı olmaman ve yanıltıcı sözler söylememen gerekir.

Açıklık ve kesinlik kazanan işlerde de geç kalmamalı, acizlik göstermemelisin. Her işi yerli yerinde yapman, herkesi layık olduğu yerde değerlendirmen gerekir.

Herkesin üzerinde ittifak ettiği noktalarda kendini öne çıkarmamalısın. Zira sen başkalarına model olacaksın, bu bakımdan çoğunluğun birleştiği noktalarda gaflete düşmemelisin.

Yönetimin altındaki insanların hatalarını görmezlikten gelirsen başkasının yerine sen ceza görürsün.

Kısa bir süre sonra işlerin üzerindeki perdeler açılır ve mazlumun hakkı senden alınır.

Öfkene, gazabına, eline, diline ve hâkim olmalı, hiç kimsenin hatırını kırmamalısın. Bütün bu sayılanlardan masum kalabilmek için olaylardan uzak durman, şiddetini ertelemen gerekir. Böylece öfken azalır ve duygularına hâkim olursun.

Arzularını öne çıkararak, yukarıda belirtilen kötü işlere itibar etmemelisin. Zira Allah'a döneceğin günden endişe duymadıkça, iç huzurunu ve kendine hâkim olma imkânını hiç bir zaman bulamazsın.

Şimdi, adaletli hükümetten, faziletli sünnetten, Hz. Peygamber (s.a.v.)'den ve Kur'an-ı Kerim'de zikredilen hükümlerden olarak selef-i eşrafın ortaya koyduğu birikimi düşünüp hatırlamak sana vacip olmuştur.

Bu gibi meselelerde bizden gördüğün güzel hasletlere uygun hareket etmen gerekir. Eğer nefsin arzularına tabi olursan ceza kaçınılmaz olur. Bu emirnamemde bildirdiğim hükümlere uygun hareket etme yolunda kendini zorlaman gerekir."  (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)