KADIN HAKLARI.....

       Yine Vedâ Hutbesi’nde kadın hakları üzerinde de önemle durul­maktadır. Zira, cemiyetin temeli ailedir. Karşılıklı hak ve vazifeler önce ailede tatbik edilmelidir. Resulûllah (s.a.v.) bunu önemle vur­gulamaktadır:

<KADIN HAKLARI.....

“Ey insanlar! Kadınların haklarına riayet ediniz. Bu hususta Allah’tan korkunuz. Kadınlarınız size, Allah’ın emanetidir. Onları Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin, kadınlar üzerinde haklarınız olduğu gibi, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin, kadınlar üzerindeki hakkınız; kadınların aile şerefi­ni, sizin hoşlanmadığınız hiç kimseye çiğnetmemesidir. Eğer onlar razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırsa, onları men edebilirsiniz. Onlar sizin haklarınıza riayet etsinler, siz de on­lara nezaketle muamele edin. Bir kadının, kocasının izni olmadıkça onun malından bir şeyi başkasına vermesi helal olmaz.”

Kadının ailede ve cemiyetteki yerinin ve üstün şerefinin ifadesi, onun, “Allah’ın emaneti” olarak vasfedilmesidir. Allah’ın emaneti­ne nasıl davranılması gerektiği ortadadır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bir mübarek sözlerinde, “Cennet, annelerin ayakları altındadır” buyurarak kadının ulvî yerini tarif etmiştir.

Gerçek şu ki; kadına İslam’ın tanıdığı mevki ve şerefi, hiçbir beşerî din, telakki veya sistem verememiştir. Kadına hak tanıyoruz diye kadın-erkek eşitliğini savunanlar; aslında kadını fıtrî görevin­den kopararak onu cemiyette şerefi ihlal edilen zavallı bir mahlûk durumuna düşürmektedirler.

Kadınla erkek ne psikolojik, ne de biyolojik olarak eşittirler.

 

Va­zifeleri de farklı farklıdır. Açıkça bilinen bu gerçeklerin hilâfına düşünceler, ilmî mesnetten mahrum, vakıaya ters olan hissî iddia­lardır. Aslında kadını köleleştiren, onu bir eğlence vasıtası haline getiren bu anlayış, tam bir sömürü ve istismara da sebep olmakta­dır. Bugün dünyanın durumu, bu açıdan içler acısıdır.

Kadınla erkeğin, yaratılışa uygun olarak, görevleri farklı farklı­dır. Her biri kendilerine tanınan görevler ve haklar doğrultusunda hayatlarını ikame etmelidirler.

 

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Rahmetenli'l-alemin cilt 2 Kitabı sayfa : 537 /588

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir