Kaderi bahane etmek, tembellerin dayanağıdır.....

Hiç şüphe yok ki onu yazan, silmeye ve yok etmeye de kâdirdir. Binayı yapan, yıkmaya da muktedirdir.

<Kaderi bahane etmek, tembellerin dayanağıdır.....

Kaderi bahane etmek, tembellerin dayanağıdır. Tembeller, "Ne yapalım, kader böyle imiş," derler ve daha çok güzel ameller işlemekten kendi kendilerini yoksun bırakırlar. Biz Allah dostları, tembeller gibi hareket etmeyiz. Bilakis orta, vasat yolu tutar, çalışır çabalar ve güzel ameller işleriz. Biz, "O, şöyle dedi. Biz, şöyle dedik. Niçin? Nasıl?" gibi tartışmalara girmeyiz. Sadece çalışır ve gayret sarfederiz.
 
Allah ise dilediğini işler. Nitekim "Allah, yapacağından mesul olmaz. İnsanlar ise yapacaklarından sorumlu tutulurlar," (Enbiya, 21:23).
 
Allah'a yakın bir kapıda adın yazılmış olmakla beraber, buna mağrur olup da kendini koyuverme. Zira hiç şüphe yok ki onu yazan, silmeye ve yoketmeye de kâdirdir. Binayı yapan, yıkmaya da muktedirdir.
 
Daima taat, korku ve çekinme ayağı üzerinde ol. Ta, ölüm gelinceye ve dünyadan ahirete, selamet ayağı üzerinde varıncaya kadar. İşte ancak o zaman, Allah'a yakın kapı üzerinde yazılı o iyi halinin, kötü bir hale dönmeyeceğinden emin olabilirsin.
 
Allah, peygamberlerine indirmiş olduğu kitaplardan birinde şöyle buyurur: "Ben, Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Kim, Benim hükmüme teslimiyet gösterir, vereceğim belâlara sabreder ve nimetlerime şükrederse, katımda onu sıddıklar topluluğundan yazarım. Kim de, Benim hükmüme teslimiyet göstermez, belâlarıma sabretmez ve nimetlerime şükretmezse, kendisine Benden başka bir Rab arasın."
 
Kaza ve kadere razı olmadığın, belâlara sabretmediğin ve nimetlere de şükretmediğin zaman, senin için Rab yoktur. Kendine Allah'tan başka bir Rab ara. Halbuki O'ndan gayrı Rab da yok.
 
Sana isabet edecek olan mutlaka isabet eder. Sen sakınmakla ondan korunamaz ve kurtulamazsın. Sana isabet etmeyecek olan da isabet etmez. Sen kendi gayret ve çalışmanla onu kendine getiremezsin.
 
İçi Düzeltmek


 
Ey sofilere mahsus elbiselere bürünmüş kişi! O elbiseyi önce özüne, sonra kalbine, sonra nefsine, en sonra da bedenine giydir. Zühd ve takva özden başlar, bâtından başlar, içten başlar. Zahire doğru gider. Zahirden başlayıp bâtına doğru gitmez.
 
İlk düzeltilecek şey, evin içidir. Evin içinin düzeltilmesini tamamladığın zaman, kapısının düzeltilmesine yönelebilirsin. Bâtınsız zahir olmaz. Yaratansız yaratılan olmaz. Ev olmadan kapı olmaz.
 
Önce İslam'ı olduğu gibi ve doğru olarak anla, gör. Sonra al. İslam, istislam'dan türemedir. Bu, "kayıtsız şartsız teslimiyet ve itaat" demektir. Kendisinde ihlas, içtenlik bulunmayan her amel, içi boş bir cevizdir, özü bulunmayan bir kabuktur, kurumuş bir ağaçtır, ruhsuz bir cesettir, mânâ'sız bir surettir. Bu, münafıkların amelidir.
 
Lafsız amel ol. Riyasız ihlas ol. Lafını edeceğine amel işle. İnsanlara gösteriş yapacağına Allah için yap. Şirksiz tevhid ol. Sessiz zikir ol.
 
Tasavvuf kelimesi, safa'dan türemedir. Yani bu kelimenin aslı, safadır ki bu, halis, safî, temiz demektir.
 
Kişi Rabbini Nasıl Görebilir?


 
Kulun kalbi bütün fanilerden boşaldığı ve orada Allah'tan başka hiçbir şey kalmadığı zaman, Allah dilediği şekilde kendisini ona gösterir. Nasıl ki başkalarını zahiren gösteriyorsa, kendisini de bâtınen gösterir.
 
Nasıl ki Mirac gecesinde Peygamber Efendimiz'e gösterdiyse, tıpkı bunun gibi, o kuluna da gösterir. Nasıl ki bu kul uykuda iken, gözleri kapalı olduğu halde gördüğü rüyada kendi kendisini görüyorsa, aynen bunun gibi, Allah'ı da görebilir.
 
Gerçekten insan rüyada, o anda gözleri kapalı bulunduğu halde, kendi kendisini aynen ve birçok şekillerde görebiliyor. Tıpkı bunun gibi, Allah o kuluna öyle bir mânâ ihsan eder ki, onunla Rabbini görür. O'na yakınlığını görür. Sıfatlarını görür. Lütuflarını, fazlını ve ihsanını görür. Hediyelerini görür. Tecelli yerlerini görür.
 
Benim söylediklerimi anlamaya çalışınız. Onları arkanıza atmayınız. Ben, hak içinde hakkı söylüyorum. Tecrübelere dayanarak konuşuyorum. Birçoğunuz müslümanlık iddiasında. Fakat yanlarında, İslam'ın hakikatinden eser bile yok.
 
Vah sizlere! Üzerinizde İslam'ın yalnızca ismi var. Bu isim müslümanlığı size fayda vermez. İslam'ın şartlarını sadece zahirî yönüyle işliyorsunuz, zahirî yönüyle yaşıyorsunuz. Bâtın yönüne ise hiç girmiyorsunuz. Amelleriniz hiçbir şeye denk değildir." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Ey Oğul eserinden) H: Akın Aydın