‘İyi niyete sahip olmadan hiçbir iş görme’

Ey evlat! Kalbini Hak için eyle. Nefsini ve diğer duygularını evladın için çalıştır. Bu işleri böylece Allah'ın emri ile yapar, Hakk'ın fiil tecellisine uyar, yavrularının geçimini sağlarsın

<‘İyi niyete sahip olmadan hiçbir iş görme’

TÜRK-AZ HABER / DİNİ

Ey evlat! Kalbini Hak için eyle. Nefsini ve diğer duygularını evladın için çalıştır. Bu işleri böylece Allah'ın emri ile yapar, Hakk'ın fiil tecellisine uyar, yavrularının geçimini sağlarsın.

Hakk'ın kudreti önünde sessiz durmak ve O'ndan bir şey talep etmemek, sabırlı olmak, razı olmak, duâ ile bir şey isteyip ısrarda bulunmaktan daha evladır.

Bildiklerini, O'nun bilgisinde yok et. Tedbirini, O'nun tedbirine bırak. İradeni, O'nun iradesi uğruna kes.

O'nun hükmü ve kaderi geldiği zaman, aklını azlet. Eğer Hakk'ı bir yaratıcı, terbiyeci, yardımcı ve teslim olmaya lâyık görüyorsan böyle yap. O'nun kudreti önünde teslim ol; O'na vuslat arzusunda isen böyle et.

İman sahibinin hatırladığı ve uğrunda gayret sarf ettiği şeyler, bir merkezde toplanır. O da Hak...

İman sahibinin kalbine Hak'tan gayri bir hatıra düşmez. Bu sebeple o imanlı kimse, Hakk'ın yakınlık kapısına vâkıftır. İman sahibinin kalbinde marifet yerleşirse, Hak kapısı yüzüne açılır.

Dolayısıyla kapıların ötesinde görülen İşleri seyre dalar. Orada öyle şeyleri seyreder ki, düşünceler o hâlleri kalbe anlatamaz; bu imkânsızdır.

İşaret, sır âlemi için gizli bir kelâmdır; buna ancak erenlerin aklı erer.

Nefsinden, şahsi olan kötü arzularından, iyi olmayan huylardan kurtulan ve halkı, kalbiyle terk eden için, sonuç çok iyi ve çok güzeldir; nimetler boldur.

Bu hâlleri benliğinde derleyen bir insanı, Hak, sağa sola çevirir ki, Ashâb-ı Kehf'i de böyle yapar. Hak, Ashâb-ı Kehf hakkında şöyle buyurdu: "Biz, onları bir sağa, bir de sola çeviririz." (Kehf, 18)
Ey evlat! Bu sözleri işit! Bu sözlere inan. Onları yalan sanma. Hayır, hangi yönden gelirse gelsin, nefsini ondan mahrum kılma.

Evlatlar! Zerre miktar dahi olsa, sözlerimi tasdik ediniz. Siz evinizde ve mülkünüzde istediğiniz gibi hareket etmekte serbestsiniz. Sizden yalnız doğruluk ve ihlâs istiyorum. Bunun yararı sizedir. Sizi, sizin iyiliğiniz için istiyorum; benim için değil.

İç ve dış konuşmalarınızı bir kayda bağlayınız. Çünkü sizi daima gözeten melekler var. O melekler daima dışınızı murakabe eder. Hak ise içinizi...

Ey daireler ve köşkler yapan, ömrünü dünyayı tamirle geçiren adam! İyi niyete sahip olmadan hiçbir iş görme.

Dünya binasını yapmanın temeli, iyi niyettir. Nefsinle, kötü arzunla yaptığın binadan hayır gelmez.

Cahil kişi, binasını, kötü arzusu, tabiî isteği, nefsi, iyi olmayan alışkanlığı ile yapar; hikmete, ilâhi hükümlere, kazaya ve ilâhî fiil tecellisine uymaz.

Bu yüzden iyi bir arkadaşa sahip olamaz. Yaptığı evde de rahat edemez. Kendisi yorulur, yapar, başkaları oturur. Sonra, kıyamet olunca onu: "Bunu niçin yaptın, kime iyilik ettin, ettinse neye ettin?" diye iğneden ipliğe hesaba çekerler.

Razı olma yolunu ara. Hâl-i hazır kısmetinle yetin. Senin olmayanı arama. Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurur: "Allah Teâlâ'nın, kuluna dünyada en büyük cezası; kulun kendine has olmayanı aramasıdır."

Yanıma geliyorsun; fakat hakkımda iyi düşüncen yok. Bu yüzden sözlerimle felaha ermen kabil olmuyor.

Yazık sana, Müslüman olduğunu iddia edersin, hâlbuki Hakk'a karşı itirazların var ve Allah'ın iyi kullarına karşı duruyorsun; dolayısıyla davanda yalancısın.

İslâm demek, Allah'ın kaza ve kaderine teslim olmak ve O'nun fiil tecellisi önünde sessiz durmaktır.

Ayrıca kitabın hüküm hududunu aşmamak ve Peygamberin (s.a.v) âdetlerine uymaktır. Peygamberimize salât ve selâm olsun. Kitab'a ve Sünnet'e uyman sahih olduğu takdirde İslâm kelimesi sana yakışır." (Abdülkadir Geylani hazretleri Fethu'r Rabbani eserinden)