‘İyi huylar ayar taşıdır daima elinde tut’

İyi huylar ayar taşıdır; daima elinde tut. İmanlı ile imanı kalbine yerleştiremeyen bunlarla ayırt edilir. Bu ayar taşını al. Bu aynayı al. Kendine bunlarla bak

<‘İyi huylar ayar taşıdır daima elinde tut’

"İman nurunu bir türlü ruhuna sindiremeyen münafık her sözünde yalan atar. Vadettiği zaman yerine getirmez. Emniyeti kötüye kullanır. Bu huyların kötülüğünü Peygamber (s.a.a.v) Efendimiz haber vermiştir. Bunlardan kendini çeken, nifak hâlinden kurtulur.

İyi huylar ayar taşıdır; daima elinde tut. İmanlı ile imanı kalbine yerleştiremeyen bunlarla ayırt edilir. Bu ayar taşını al. Bu aynayı al. Kendine bunlarla bak. Kalbine çevir ve içine yönel. Bak, hangi zümreye dahilsin?.. Muvahhid misin, yoksa şirk ehli mi? İman sahibi misin, yoksa münafık mı?

Dünya, tümüyle fitnedir. Bir uçtan öbür uca boş uğraşmadır. Ancak âhiret işlerinin yürütülmesi için alman, iyi sayılır. Bunun da iyi niyetle alınması şarttır. Dünyalık şeyleri alırken iyi niyet beslenirse öbür âlem için olur. Her nimet iyi niyetle alınmalı. Ve Hakk'a şükredilmeli. Aksi hâlde nimet olmaz, felâket olur.

Allah'ın vermiş olduğu nimetleri şükürle bağlayınız. Allah'a, şükretmek iki yönden olur. Biri, kulluk etmek ve gönüllenmeden fakirlere ihsan etmek...

Diğeri ise vereni itiraf etmek. O nimeti göndereni tam mânasiyle anlamak. Onu gönderdiği için şükrü yoluna koşmak. O nimeti veren, bizzat Hak Tealâdır.

Bazı büyükler şöyle diyor: "Seni Allah'ı anmaktan alıkoyan her şey şomdur."

O'nu dilden zikretmek kalbi gafil koymak şomdur. (uğursuz) Namaz, oruç ve diğer hayırlı işler O'nu anmak için yapılır. Yapılan işler O'nu anmaya iletmiyorsa onlar da şomdur.

O'nun, sana gönderdiği nimetlere isyanla karşılık verdin. Çok önemli işler yapman gerekirken önemsizlere gittin. Yalan, nifak, duruşunu ve hareketini kapladı. İçini dışını bozdu. Geceni ve gündüzünü karıştırdı.

Şeytan, sana neler yapmadı ki? Yalanı sana sevdirdi. Kötü işleri sana süsledi. Taa namazına kadar girdi.

Şöyle ki, namaza başlarken: 'Allah, en büyüktür' diyorsun ama kalbinde küçük ilâhlar barınıyor.

Her itimat ettiğin nesne sana ilâh oluyor. Korktuğun ve bir şeyler beklediğin şeyler sana putlardır. Sözün, işine uymuyor. Sözlerinden de bir şey beklenmiyor. Ne dediğin ve ne yaptığın bilinmiyor.

Bin defa kalbinle: Allah, en büyüktür, de bir defa da dilinle...

Kalbinde, bin tanrı yatarken dilinle: 'Allah, en büyüktür' demen neye yarar? İçinde bulunduğun bütün kötü hâlleri bırak. Allah'a dön...

Ve sen, ilim öğrenen zât, hâlin nicedir? Yalnız ilmin ismi ile yetindin. Sana 'alim' desinler diye ilmi öğrendin. Öğrendiğinle amel etmek aklına gelmedi. O bilgi sana ne fayda sağlar?

Bu hâlinle âlim olduğunu söylersen, yalancı olduğunu erenler yüzüne vururlar. Nasıl nefsini avutmakla kaldın? Yaptığın işi başkasına emretmek de ne demek oluyor?

'Yapamayacağınız işi neden söylersiniz?' (Saf/2)

Ayet-i Kerimesi, seni tehdit etmiyor mu; titremiyor musun? Yazık sana, halka doğruluk söylersin ama işin yalan...

Halka, Allah'ın birliğinden dem vurursun; ama işin şirk. Halka ihlâs ve sağlam işin yolunu gösterirsin, fakat sen, görsünler ve desinler diye işler tutarsın...

Sen bütün kötü işleri yaptığın hâlde halkı onlardan sakındırmaya kalkarsın. Gözlerinden utanma duygusu kalktı. İman sahibi olsaydın haya duygun olurdu.

Peygamber (S.A.) efendimiz şöyle buyuruyor: 'Utanma duygusu imandan gelir'.

Senin için iman lâfı edilemez. İkanın zaten yok. Sende itimat edilecek bir hâl de kalmadı. İlme hiyanet ettin. Hak katında adın hainlerle yazıldı. Sana ilâç bilmiyorum.

Ancak düşünüyorum; yalnız, tevbe aklıma geliyor. Tevbe eder, üzerinde durursan, kurtulacağına inanıyorum." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden) H: Akın Aydın