İŞTE GERÇEK EVRENSEL BEYANNAME II.....

Devam eden

   Bir seyahat esnasında ashab acıkmış, yemek hazırlamağa ka­rar vermişlerdi. Bunun üzerine ashab, yapılacak işi taksim et­mişler, Resul-i Ekrem’e, yakacak tedariki düşmüştü. Ashab, Hz. Peygamber’in yerine bu işi de görmek istemişler, Resul-i Ekrem, “Hayır, Benim sizden bir farkım yoktur. Kendisini dostlarından ayıran insanı, Allah sevmez” demişti.

<İŞTE GERÇEK EVRENSEL BEYANNAME II.....

Bir milletin kalkınması için millî bütünlüğün ve millî beraberli­ğin de gerçekleşmesi gerekir. Birlik ve beraberlik de karşılıklı sev­gi ve kardeşlik üzerine kurulur. Kardeşliğin, kendisine iman etmek­le ve üzerinde anlaşmakla tamamlandığı bir akideye bağlı olması gerekli olduğuna göre; her biri bir fikre veya biri diğerine muhalif bir akideye inanan iki şahıs arasındaki kardeşlik hayal ve vehimden ibarettir. Hele; fikir veya akide, sahibini pratik hayatta muayyen bir yola sevk eden türden olursa… Resulûllah (s.a.v.), ashabının gönülden birleştiği kardeşlik esasını, Allah katından getirdiği İslam akidesi üzerine kurdu.

Resulûllah (s.a.v.), Mekke’den Medine’ye hicret ettiklerinde Allah’ın emriyle kardeşlik müessesesini kurdu. Her bir Muhacir’i Ensar’dan birisine kardeş yaptı. Bu kardeşliği, soydan gelen kar­deşlikten üstün tuttu. Müslümanlar, Mekke’den hicret ettikleri zaman Ensar, Muhacirler için münakaşa ediyorlardı. Herkes yeni gelen Muhacir için, “Ben kendi evime götüreceğim” diyordu. Öyle oldu ki, Muhacirler, kur’a ile Ensar’ın evlerinde misafir ediliyor­lardı. İşte Resulûllah’ın mü’minlere verdiği bu şuur sayesinde bü­yük problemlerden çoğu halledilmişti.

Milletler ve kabileler, birbirlerine karşı iftihar etmek değil, bir­birlerini tanıyıp, kaynaşmak için yaratılmışlardı. Bütün milletler, Allah nezdinde eşittir. Birbirlerine üstünlük ancak takva iledir. Bu konuda Cenab-ı Hak şöyle buyurmuştur: “Ey insanlar! Biz, sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizi sırf birbirinizle tanışasınız diye büyük büyük cemiyetlere, küçük küçük kabilelere ayırdık. Şüphe­siz ki, sizin, Allah nezdinde en şerefliniz, takvaca en ileri olanınız­dır.” (Hucûrât, 13)

Günümüzde hâlâ Birleşik Amerika’daki beyazlarla Kızılderili­lerin ve siyahların arasındaki ayrılıkları düşününce, Resulûllah’ın Vedâ Hutbesi’nde buyurduğu eşitlik ve kardeşlik mesajının hikme­ti daha iyi anlaşılacaktır.

Bir dava lideri, bir yanlışı kaldırıyor, fakat onu hemen tatbike koyuyor, hem de kendi kabilesinden başlayarak… Öncülerin söz ve fiille nasıl örnek olacaklarının en güzel numunesini gösteriyor. Çifte standart uygulayarak, haksızlığa sebep olmuyor.

Vedâ Hutbesi’nde, insanların ubûdiyet (kulluk) şartları içinde eşitliği vurgulanmaktadır. Herkes kuldur. Allah indinde eşittir. Üs­tün olan, takvası yüksek olandır. Resul-i Ekrem’in bu husustaki vahye dayalı mübarek sözleri her devirde ulaşılamayacak üstün­lüktedir:

“Ey mü’minler! Sözümü iyi dinleyin, iyi anlayın! Muhakkak ki, Rabbiniz birdir. Hepiniz Âdem’densiniz, Âdem de topraktandır. Hiç kimsenin başkaları üzerinde üstünlüğü yoktur. Şeref ve üstün­lük ancak faziletledir. Müslüman Müslüman’ın kardeşidir. Bütün Müslümanlar kardeştir. Eşit hakka mâliktir. Din kardeşinize ait her­hangi bir şeye, bir hakka tecavüz etmek, gönül rızası olmadıkça başkası için helal olmaz. Haksızlık yapmayın. Haksızlığa da boyun eğmeyin. Ahalinin haklarını gasbetmeyin. Sakın Benden sonra kâ­firlerin yaptığı gibi, birbirinizle boğuşmayın.”

Yine Resulûllah (s.a.v.) Efendimiz, insanların eşitliğini şöyle be­yan eder:

“Ne Arab’ın Acem’e, ne Acem’in Arab’a, ne kırmızının siyaha, ne de siyahın kırmızıya takva (yani Allah’tan korkup O’nun emir­lerine imtisal ve nehiylerinden kaçınma fazileti) dışında asla üstün­lüğü yoktur.” Dikkat edilirse; bütün insanların kardeşliği, Rablerinin birliğine, sonra da babalarının bir oluşuna bağlanıyor. Bütün insanların toprak­tan yaratılmasının vurgulanması ise eşitliğin en güzel gerekçesidir. Şeref ve üstünlük ise fazilet ve takva iledir. Böylece kan kardeş­liği yanında ikinci bir köklü kardeşlik ortaya çıkıyor ki, bu da, iman ve İslam kardeşliğidir. Bu kardeşlik daha köklü, daha birleştiricidir. Ancak, bu husus genel kardeşliği ve insanlar arasındaki hakları ve eşitliği engellemez.

Nitekim, İslam’da sömürünün yasak edilmesi, hayat standardı eşitliğinin emredilmesi, eşitlik konusunda verilen önemi göster­mektedir.

 

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Rahmetenli'l-alemin cilt 2 Kitabı sayfa : 515 /519

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir