İSLÂM’IN İLK DÖNEMLERİNDEKİ İTİRAZLAR IX.....

Dünden devam eden

  h) Müşriklerin Hasetlerinden Dolayı Resûlullah (sav)'ın Etrafındaki Fakir Müslümanlara Tahammül Edememeleri

İSLÂM’IN İLK DÖNEMLERİNDEKİ İTİRAZLAR IX.....
Mimar Gökhan Demir

İSLÂM’IN İLK DÖNEMLERİNDEKİ İTİRAZLAR IX.....

Müşrikler, kendileri İslâm'ı kabul etmedikleri gibi, kendilerine hidayet ulaşan ve Resûlullah'ın etrafında toparlanan fakir kişileri de çekemiyorlardı. Şüphesiz bu durum onların kalbindeki kibir ve haset hastalığının ne derece ileri boyutlarda bir illet haline geldiğini çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyordu. Hâlbuki Allah katında zengin-fakir ayrımı yoktur, üstünlük iman ve takvaya dayanmaktadır. Onlar bu şekilde imtihana tabi tutuldular; inananlar kazandılar, gururuna yediremeyenler ise kaybettiler. Kur'ân'ın ifadesine göre onlar şöyle diyorlardı:

"Aramızdan Allah'ın kendilerine lütuf ve ihsanda bulunduğu kimseler de bunlar mı?..." (En'am:53)

"... Bu iş hayır olsaydı, onlar bizi geçemezlerdi...” (Ahkâf: 11)

Müşrikler, daha da ileri gidip Peygamberimiz'den Allah'a ve Resûlune candan bağlı, fakat maddi bakımdan fakir müminleri yanından kovmasını istemişler, böyle yaptığı takdirde kendisiyle görüşüp, konuşabileceklerini belirtmişlerdi. Kur'ân-ı Kerîm, bunlara şöyle cevap vermektedir:

"Rablerinin rızasını isteyerek sabah-akşam O'na yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk; senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki, onları kovup da zalimlerden olasın! 'Aramızdan Allah'ın kendilerine lütuf ve ihsanda bulunduğu kimseler de bunlar mı!' demeleri için onların bir kısmını diğerleri ile işte böyle imtihan ettik. Allah, şükredenleri daha iyi bilmez mi?" (En'âm:52-53/ M. Hamdi Yazır,a.g.e; c:III, S:433)

"Sabah-akşam Allah'ın rızasını arzu ederek Rab'lerine dua eden kimselerle birlikte candan sebat et. Dünya hayatının ziynetini isteyerek gözlerini onlardan çevirme... (Kehf: 28)

ı) Müşriklerin Resûlulah Hakkında Yahûdi ve Hıristiyanlar'a Sorular Sormaları

Müşrikler, Resûlullah'a ve onun Risâlet’ine karşı mücadelelerini yaygınlaştırmak ve kendilerine yeni taraftarlar bulmak için Peygamberimiz hakkında, Yahudi ve Hristiyanlara sorular sordular. Yahudi ve Hıristiyanlar ise, bildikleri halde gerçeği gizlediler. Bunun üzerine Mekke halkı, Resûlullah'a; "Senin peygamber olduğuna dair şâhit yok" dediler. Burada küfür ehlinin iman ve hakikat karşısında şerde nasıl ittifak ettiklerini bir kez daha, Asr-ı Saâdet devrinde yaşanmış bu anekdotta görüyoruz. (M. Hamdi Yazıt, a.g.e, c: III, s: 339) Kur'ân bu hususu şöyle açıklamaktadır:

"De ki: Hangi şey şehâdetçe en büyüktür? De ki: (Hak Peygamber olduğuma dair) benimle sizin aranızda Allah şâhittir. Bu Kur'ân bana, kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahyolundu. Yoksa siz, Allah ile birlikte başka tanrılar olduğuna şâhitlik mi ediyorsunuz? De ki: 'Ben buna şâhitlik etmem. "O, ancak bir tek Allah'tır, Ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden kesinlikle uzağım' de."

"Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Resûlullah'ı) kendi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Kendilerini ziyan edenler var ya, işte onlar inanmazlar." (En'âm :19-20)

i) Müşriklerin Ahirete İtirazları

Müşriklerin en bariz alametlerinden ve de İslâm'a itiraz konularından biri de ahirete inanmamalarıydı. Kur'ân-ı Kerîm, onların iddialarına şöyle cevap veriyor:

"Dediler ki: "Bu dünya hayatımızdan başka hayat yoktur. Biz tekrar diriltilecek değiliz. (En'âın:29 )

"Eğer siz öldükten sonra diriltileceksiniz" desen, elbette küfredenler "Bu, ancak sihirden başka bir şey değildir" diyecekler." (Hûd:8)

Müşriklerden bir kısmı da zamanı ilahlaştırıyordu ki; bunlara "Dehriler" denir. Dehriler her şeyi yapan, doğuran, öldü- ren ve yıpratanın zaman olduğuna inanıyorlardı: "Dediler ki: Hayat ancak bu dünya hayatımızdan başka değil. Bizi zamandan başkası öldürmüyor. Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Onlar başka değil, sadece zannediyorlar." (Câsiye:24)

Müşriklerden dehrilerin görüşleri, daha sonra "materyalizm" adıyla bir felsefî ekol olarak ortaya çıkmıştır. Bunlar maddeyi ve zamanı ilahlaştırmışlardır. Madde ve zamanı ezeli zannetmişlerdir. Eski Yunan'daki Demokrit ve Epicur felsefesiyle son asırdaki Marx ve Engels gibi felsefecilerin görüşleri dehrilerle paralellik arz eder. "Size, öldüğünüz, toprak ve kemik yığını haline geldiğinizde, mutlak surette sizin (kabirden) çıkarılacağınızı mı vadediyor? Bu size vadedilen (öldükten sonra yeniden dirilmek, gerçek olmaktan) çok uzak!Hayat, şu dünya hayatımızdan ibarettir. (kimimiz) ölürüz, (kimimiz) yaşarız; bir daha diriltilecek de değiliz. Bu adam, sadece Allah hakkında yalan uyduran bir kimsedir; biz ona inanmıyoruz. (Mü'minûn:35-38)

    Devam edecek