İngiltere’nin Türkler Üzerindeki Planları.....

Osmanlı'yı Parçalama Faaliyetleri ve Misyonerlik

İngiltere’nin Türkler Üzerindeki Planları.....
PROF.DR. HAYDAR BAŞ

İngiltere’nin Türkler Üzerindeki Planları.....

Osmanlı'yı Parçalama Faaliyetleri ve Misyonerlik

Yıllardır dünyanın en problemli bölgelerinden biri olma özelliğini sürdüren Ortadoğu'nun, sorunlarının kökü 200 yıl öncesine kadar iner. Meselenin temelinde başta İngiltere olmak üzere Batılı devletlerin Osmanlı İmparatorluğu üzerindeki hesapları yatmaktadır. Bilhassa İngiltere Osmanlı Devleti üzerinde çok girift hesapları olan bir devle tir. Bu maksada yönelik olarak İngiltere 17. Yy. ortaların- dan itibaren Ortadoğu'ya çok sayıda ajan-misyoner göndermiştir. Bu misyonerlerin iki gayesi vardı. Birincisi Osmanlı'yı yıkmak, diğeri Müslüman halkları Hıristiyanlaş- tırmak. Bu gayeyi gerçekleştirmek için:

1. Merkezî otoriteyi tesis eden tasavvuf kurumunu,

2. İslam'ı ve Kur'an'ı tahrif edebilmek için hadislerin kaynakları konusunda ihtilaf çıkararak hadis müessesini ve peygamberin sünnetini tahrife yöneldiler.

Nitekim 1710 yılında İngilizler tarafından ajan misyo- ner olarak İstanbul'a gönderilen Humpher Müslümanlar arasında,

-Renk ayırımını

-Kabile ihtilaflarını

-Arazi ihtilaflarını

-Dinî ihtilafları

-Kavmiyetçilik akımlarını tutuşturmakla görevlendirilmiştir.

Zira Osmanlı'yı yok etmenin yani millî birliğini boz- manın yolu dinî birliği ve din müessesini çökertmekten geçmekteydi. Bunu gayet iyi bilen İngilizler, hedeflerini gerçekleştirmek için Osmanlı hâkimiyeti altındaki beldelere özellikle Ortadoğu ve başkent İstanbul'a yüzlerce ajanmisyoner gönderdiler. Bunların başlıcaları Humpher, Lawrance, Wayt Fransis E. P. Botta'dır. Bu ajanlar devamlı surette o dönemde Ortadoğu'yu hakimiyeti altında bulunduran Osmanlı'yı sömürücü kendilerini ise kurtarıcı olarak lanse ediyorlardı. (M. Emin Paşa, İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi)

  Bu misyonerler ayrıca Osmanlı Devleti'nin İslam me- deniyetini gerilettiğini, kısırlaştırdığını iddia ediyor ve devamlı olarak Arapları Türklere, Türkleri de Araplara kötü- lüyorlardı. Ve hatta Osmanlı Devleti'yle anlaşma yapmak üzere olan Yemenli Şeyh Hasan'a, Fransız ajani Botta, Türklere güvenmemesi gerektiğini telkin etmiş ancak telkinlerinin etkili olmadığından da yakınmıştır.

Misyonerlerin en önemli taktiklerinden biri de gittikleri ülkelerin halkının kıyafetiyle dolaşmak ve bu surette dikkatleri çekmemekti. Suriye'ye gönderilen bir misyoner bu konuda şöyle demektedir: "Şam'a varınca sırtımdaki redin- gotu attım ve bir Arap gibi giyindim. Arap gibi yaşıyor ve onlar gibi yiyip içiyordum. Arabın nasıl düşündüğünü biliyor ve ona göre hareket ediyordum. İşte seyahat edilmesi ve araştırma yapılması son derece zor olan bu ülkelerde başarılı olanın sırrı budur." (T. C. Hariciye Arşivi Siyasi no: 555. Dosya: 2295)

Bu ülkelerde başarılı olmak ifadesiyle kastedilen, bu bölgelerdeki Müslüman halkın arasına sızıp onların hadis ve sünnete, dört mezhebe ve tasavvuf kurumuna olan bağlılık ve itikatlarını çökertmek suretiyle Osmanlı İmparatorlu- ğu'nun bu bölgelerdeki hâkimiyetini ortadan kaldırmak ve buraları İngiliz sömürgesi haline getirip, halkı Hıristiyanlaştırmaktır.

Prof.Dr. Haydar BAŞ  / DİNİ VE MİLLİ BÜTÜNLÜĞÜMÜZE YÖNELİK TEHDİTLER : 78 /80

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir