İNGİLİZLERİN PİYONLARI MÜSLÜMAN KARDEŞLER…..

    Dünyayı kendi arka bahçesi zanneden devletlerin en başında İngilizler gelmektedir. Osmanlıyı kendisine engel gören “İngiltere, karşısına çıkan Osmanlı engelini mutlaka ortadan kaldırmak istiyordu.  İslam’da fitne çıkararak Arap dünyasını Osmanlı’ya karşı kışkırtmaları gerekiyordu!

İNGİLİZLERİN PİYONLARI MÜSLÜMAN KARDEŞLER…..
Mimar Gökhan Demir

İNGİLİZLERİN PİYONLARI MÜSLÜMAN KARDEŞLER…..

Osmanlının çöküşünü hazırlayan İngilizler casusu Hempher ile Abdul Vahap’ı avladı. Hicaz bölgesinde Vahabiliğin temelini attılar. Mr. Hempher’e verilen vazife  “Müslümanlar arasındaki Şii-Sünni-Alevi ihtilafını şiddetlendirebilirsen, İngiltere’ye en büyük hizmeti yapmış olacaksın. Osmanlı Devletini ancak böyle yıkabiliriz. Senin vazifen, ahaliyi isyana sevk etmektir! Tarih, bütün darbelerin, halkın ayaklanmasıyla başarılı olduğunu göstermiştir.” Hempher’in avlayarak özenle yetiştirdiği genç “Muhammed bin Abdülvahhab Necdî” idi.  Birlikte kurdukları “mezhep”(!) ise yıllar sonra Suudi Arabistan rejiminin esaslarını teşkil edecek olan “Vahhabilik” idi... 

     Vahhabiliğin, her biri Hempher’in telkinleriyle oluşturulan ve (haşa) “Vahhabi olmayan kâfirdir” dir ilkesi v.s ile işe başladılar. Basra’daki bu başarısı sebebiyle İngiliz Sömürgecilik Bakanlığı’nın gözdesi haline gelen Hempher, Londra’daki strateji merkezinden aldığı yeni emir ve taktiklerle Müslümanlar arasına nifak sokarak onları birbirine düşürdüler.

                                                                              *****

    Müslüman Kardeşlerin kuruluşu ile Suud Krallığının kuruluşu aynı döneme raslar. Özellikle Türkiye’de (Allah’ın değil de, İnsanların kendi, kendini seçtiği ) halifeliğin kaldırılmasından sonra, her iki hareket de Kemalist Cumhuriyeti baş hedef seçmişti. Müslüman Kardeşlerin önderi Banna’nın hocası Raşit Rida, Mısır’da İngilizlerin desteğiyle yayınladığı haftalık Işık Evi dergisinde şunları yazıyordu: “Arabistan’da İbni Suud’un Vahhabi hükümdarlığının oluşumuyla yeni bir umut yıldızı doğdu.

    Müslüman Kardeşler 1938 senesinden itibaren üyelerini taburlar halinde ör­güt­ledi. Taburlar işçiler, öğrenciler, iş adamları ve serbest meslek mensupları olarak üç gruptan oluşu­yordu. Her grup haftada bir kez bir araya geliyor ve sabaha kadar iba­det ediyorlar, eğitmenlerden dersler alıyorlardı. 1943’te taburlar 10 kişilik "aileler" halinde örgütlendi. Aileler haftada bir toplanıyordu. Aile bireylerinin alkol, kumar, v.b. gibi kötü yola sapmaları yasaklanmıştı. Evli çiftlerden yalnızca biri örgüte katıl­dığında evlilikleri sayılmıyordu. Aileler taburlara, taburlar da merkez karargâha bağlıydılar.

     Kardeşler her cami inşaatının yanına erkek ve kız okulları açıyorlardı. Kendi işçi sendika­larını oluşturuyor, kendi fabrikala­rını, matbaalarını, do­kuma, inşaat ve mühendislik iş­letmelerini kuruyorlardı.

    İslam radikalizminin en etkili ideologlarından biri de Seyyid Kutb'dur (1906-1966). Öğretmen eğitimi alan Kutb, Eğitim Bakanlığında müfettişlik yaparken Ame­rika’ya gönderilmiştir. Kutb, Müslüman Kardeşler örgütüne l951 yılında katılmıştır. Bu tarih ABD'den dönüşünün bir yıl sonrasıdır. Kendisi bu tarihi "1951'de doğdum" diye niteler. Nasır'a yapılan başarı­sız suikasttan sonra tutukla­nır ve 25 yıl ceza alır. 1964'te Irak lideri Abdul Salem Arif'in arcılığı ile ser­best bırakılır. 1965'te ikinci bir sui­kast girişimi so­nunda idama mahkûm edilir ve l966'da idam edilir. Seyyid Kutb, bağnaz bir Mustafa Kemal düşmanı olarak tanınır. Ona göre, Batılı güçler M. Kemal’i İslamdan kurtulmak için öne sürmüşlerdi.  Öteki İslam ülkeleri Türkiye örneğini izlemedikleri için Nasır’ı des­teklemişlerdi.

   “Terör” de tıpkı “demokrasi” gibi, amaca ulaşmanın bir aracı olarak algılandığına göre, “hür ve demokratik” seçimle iktidarı ele geçirmenin ne sakıncası olabilir ki? O nedenle “gömlek değiştirmenin” tam da zamanıdır. “Ilımlı İslam gömleğine” Washington’un fazla bir diyeceği yok. İştahla sahneye sürülen bir Türkiye örneği var!

     Ilımlı İslam küreselleşen dünya için çok önem taşıyordu. Tasarlanan düzeninin sürdürülebilmesi, siyasal İslam’ın pazar ekonomisi ile bütünleşmesine bağlıydı. Ortadoğu’nun değişen dengelerinin yeniden şekillendirilmesi gerekiyordu. Türkiye, bu konektörde ana aktör olarak tasarlandı. Büyük Ortadoğu projesi için Ortadoğu’da mezhep çatışmasında Sünni bir Türkiye, hızla bölgesel süper güç haline gelen İran’a karşı, Sünni liderliğine getirilmeye çalışıldı. Aynı zamanda bu anlayış, Arap liderliğine de soyunmak (halifelik) demekti. İşte bu sebeplerden Türkiye, ekonomik olduğu kadar, siyasal olarak da, bu projeye uygun olarak yeniden inşa edildi.

   Ortadoğu sahnesinde Türkiye, sadece İslami bir kimlikle sahne alabilir. Ona bu kimliği kazandıracak olan siyasal yapıyı da, AKP olarak hazırladılar. Çünkü AKP’nin, milli görüşten gelen dinci hareketlerle geleneksel bağlantıları göz önündedir. AKP’nin kadrolarının mihenk taşlarından olan siyasetçiler  Müslüman Kardeşler, Hamas, İran’daki molla hareketiyle, Afganistan’da Taliban ile, Çeçenistan ve Bosna’daki İslamcı radikal hareketlerle, Cezayir’deki Selamet Ordusu ile, daha sonraları da Malezya’daki İslamcı parti ile olan ilişkileri, geçen yüzyılın son çeyreğine kadar uzanmaktadır. Bop (Büyük orta doğu projesi) Yahudi büyük İsrail’dir diyerek kürsülerde konuşan Erdoğan Yahudilerin Üstün cesaret madalyasını taktıktan sonra aynı projenin şimdi eş başkanıdır. Büyük İsrail projesini gerçekleştirmek için Irağın ABD tarafından işgalini AKP iktidarı hazırladı. 1 milyondan fazla Müslüman öldürüldü. 60 bin Müslüman kadın ABD askerlerinin tecavüzüne işkencesine uğradı. Suriye ve Esat ile Erdoğan dost iken bu proje uğruna bir anda dost Esat katil Eset ilan edildi. Türkiye’de abd İsrail köpekliği yapan cübbeli şalvarlılar şiiler ile savaşmak caizdir. Ölürsen şehit olursun diye savaş çığırtkanlığı yaparak büyük İsrail projesi için Müslümanı, Müslümana kırdıracaklardı. Prof.dr. Haydar Baş hoca Ehl-i Beyt sempozyumları organize ederek, İslam dünyasında bir ilk olan Ehl-i Beyt külliyatını yazarak milletini Şii - Sünni kardeşliğini anlatarak bu oyunu bozmuştur. O bu oynanan oyunları çok iyi görüyor siyasileri ve İslam dünyasını uyarıyordu. Allah c.c. ona rahmet eylesin. Türkiye’ye Müslüman kardeşler teşkilatının uzantıları olan Vahabi işidcileri sığınmacı adı altında soktular. Şimdi ayını tezgâhın bir parçası olarak Afganları da ülkeye sokacaklar. Bu sığınmacılara verilen haklar Tük vatandaşlarına bile verilmiyor. ABD Her zaman ki Afganistan’ı karıştırdı insanlara demokrasi getirmeyi vaat etti sığınmacılar direk ABD ye gitmelidir. Türkiye Ortadoğu’nun çöplüğü haline getirildi.

      Yıllardır Suriye halkının oyları ile seçilen Esat ile barışamayan AKP hükümetinin Afganistan’da Taliban ile dirsek temasına girmesinin nedeni yukarda yazdığımız bilgiler içinde cevabını bulmaktadır. Bunlar Kardeşler teşkilatından dolayı kardeştirler. Hepsi İngiliz ABD ve İsraillin zahmetsiz evlatlarıdır. Milletimiz maalesef dindar ile dinciyi asırlardır bir türlü ayıramadı. Bunun neticesinde burnu pislikten hiç kurtulamadı.

   Ne diyelim kılavuzu karga olanın burnu pislikten kurtulmazmış.