İman sahibi zekidir, tecrübelidir.....

İman sahibi tecrübelidir. Zekidir. Onu kimse kandıramaz; dünyayı işaretle çağırır. Yalandan sevgi gösterir, dünyanın her şeyine sahip olur

<İman sahibi zekidir, tecrübelidir.....

İman sahibi tecrübelidir. Zekidir. Onu kimse kandıramaz; dünyayı işaretle çağırır. Yalandan sevgi gösterir, dünyanın her şeyine sahip olur.

Kalbini kaptıracağı an hemen boşar; bir daha ona yakın olmaz. Sonra âhirete döner, onun tadını alır. Kalbini de az meylettirir; fakat sıkı bir bağlılık bulduğu an terk eder.

Yaratan'dan beri edeceğini hissettiği dem kökten boşar. Âhiretin şöyle bir yanından tutar, dünyanın kucağına oturtur: "Hesabınızı beraber paylaşın" der ve farz ibadetlere döner. Hak Teâlâ'nın kapısına koşar. Otağını o katta kurar; her an o eşiğe başını koyar ve yatar.

İbrahim (a.s) Peygamber'in milletine uy. O dosttu. Ona selâm olsun. Önce yıldızla yetindi, sonra ayla, sonra güneşle. Bunların sönen hâllerine baktı: "Ben böyle sönücü şeyleri sevmem, gönlümü kaptıramam" dedi.

Onların Yaratıcı'sına döndü. Ve şöyle dedi: "Ben yüzümü yeri göğü yaratana, pak ve temiz olarak çevirdim; ben müşrik değilim."

İbrahim (a.s) Peygamber, Hak Teâlâ'nın rahmet eşiğine yatmaya devam etti. Hakk'ı talepte doğruluk gösterdi. O'nun bu hâlini Yaratan anladı; dolayısıyla kapılarını ona açtı. Kalp yolu ile rahmet deryasına girmeye izin verdi.

Bütün varlığı ile o sevgili Peygamber ilâhî varlık âlemine alındı. Hak ondan hâlini sordu. Her hâlini çok iyi bildiği hâlde, bir de ondan dinlemek istedi. Sordu, söyledi; sordu söyledi.

Konuşturdukça daha fazla sevdi, sevdirdi. Her çeşit süsleri ona yağdırdı. Ondan razı olduğunu bildirdi. Kalbine hikmetler doldurdu. Kimsenin sezemediği bilgiler verdi. Dünya ile hâlini sordu ve hepsini terk etmek kudretine sahip kıldı.

Dünya ve âhiret ile yeni bir anlaşma yapmayı emretti. Bu arada dünya için, Peygamberi'ne eziyet etmemeyi şart koşturdu. Âhirete de aynı şartı bildirdi. Her ikisi için, o sevgili Peygamber'e hizmeti söyledi ve şarta ilâve etti.

Dünya ve âhiret o Peygamber'i sevdi, eziyet etmedi; kısmetini kesintisiz gönderdi. O Peygamber ise her şeyi aldı, yerinde kullandı; Hak Teâlâ'ya hizmet yolunu tuttu, kalbi daima Hak katında durdu. O Hak hem Aziz hem de Celil'dir. Zat-ı İlâhî'den gayri her şeyi kalbinden beri kıldı.

Bu hâl, onu hür olan bir köle eyledi; yalnız Allah Teâlâ'nın kulu oldu, başkalarına köle olmaktan kurtuldu. Yerde ve gökte ne varsa boşadı. Hiçbir şey ona sahip olamadı.

Ama o her şeyin sahibi oldu: Çünkü mülkün sahibini sevdi. Mülkün sahibi de onu sevdi. Öyle bir şey oldu ki, ona yalnız şah sahip çıktı. Her kapı ona açıldı. Kapıcı ona mani olamadı. Perdeci ona perde kapayamadı.

Ey evlat! Allah yolcularının kölesi ol. Dünya ve âhiret onlara hizmet eder; her ikisi de onların emrine hazır durur; istedikleri an dilediklerini yaptırırlar. Hak Teâlâ'nın izni ile arzu ettiklerini alırlar.

Onlarla olunuz. Size dünyadan suret, öbür âlemden ise mâna verirler.

Allah'ım, o büyük insanlarla aramızı bul. Aramızda olan ayrılık farkını bize anlat. Dünya ve âhirete dair görüşlerimizi birleştir. Âmin!" (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden)