İmam Musa Kazım’ın imamet işaretleri -1-

Bir gün, İmam Mûsâ Kâzım'ın (a.s.) huzurunda iken, 'Sana kurban olayım, İmam neyle tanınır?" diye sordum

<İmam Musa Kazım’ın imamet işaretleri -1-

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN

Ahmed b. Mehran, Ebû Bâsir'den, İmam Mûsâ Kâzım ile aralarında şu konuşmanın geçtiğini rivâyet etmektedir:

"Bir gün, İmam Mûsâ Kâzım'ın (a.s.) huzurunda iken, 'Sana kurban olayım, İmam neyle tanınır?" diye sordum.

Buyurdu ki: 'İmam birkaç şeyle tanınır. Birincisi şu ki: Kendinden önceki İmam, kimin İmam olacağını birtakım belirtiler ve özel bilgilerle bildirir ki, ondan sorulduğunda veya sorulmadan o bilgileri aktarır.

 


Yarın ne olacağını bilir ve herkesle kendi diliyle konuşabilir. Şimdi sen buradan ayrılmadan bunlardan birini sana göstereceğim.'

Çok geçmeden, İmam'ın huzuruna Horasan bölgesinden bir kişi geldi. Ve Arapça olarak birtakım sorular sordu. İmam bunları Farsça cevapladı. Adam şaşırmış bir hâlde, 'Ben, sizin Farsça bildiğinizi bilmediğim için sizinle Arapça konuştum' dedi.

İmam (a.s.), adama, 'Eğer ben, senin dilinle konuşamazsam, nasıl senin İmam'ın olabilirim' buyurarak bana döndü, 'Ey Ebâ Muhammed! İmam her milletin dilini bilip, onlarla kendi dilinde konuşmalı. Aynı şekilde her hayvanın ve tüm canlıların dilini de bilmelidir' buyurdu." 

 


Muhammed b. Fulan el-Vâkıfî şöyle rivâyet etmiştir:

"Hasan b. Abdillah adında bir amcamın oğlu vardı. Zâhid bir adamdı. Zamanının en çok ibâdetle meşgul olanlarından biriydi.

 


Sultan, dindeki ciddiyeti ve çabası, ictihadı yüzünden ondan sakınırdı. Zaman zaman sultana sert sözler söyler, ona öğüt verir, ma'rufu emreder ve münkerden de sakındırırdı.

Sultan da sâlih ve yapıcı bir insan olduğunu gördüğü için bu tavırlarına tahammül ederdi. Bu durum, uzun süre böyle devam etti.

Bir gün mesciddeyken, Ebûl-Hasan Mûsâ (aleyhisselâm) geldi.

Onu orada gördü, işaret ederek yanına gelmesini istedi, o da geldi.

Ona dedi ki: 'Ey Ebû Ali! Senin tavrın, hoşuma gidiyor. Fakat senin bilgin yoktur. Bilgi öğrenmeye çalış.'

Dedi ki: 'Kurban olduğum, hangi bilgiyi kastediyorsun?'

'Dinde derin kavrayış (fıkıh) ve hadis öğren' dedi.

'Kimden öğreneyim?' dedi.

'Medine fıkıh bilginlerinden' buyurdu ve 'Sonra da öğrendiğin hadisleri bana göster' diye ekledi.

Bunun üzerine gitti ve öğrendiği hadisleri yazıp geldi. Bu hadisleri İmam'a okudu. O da bunların hepsini geçersiz saydı, yanlışlıklarını ortaya koydu. Ardından ona dedi ki: 'Git ve bilgi öğren.'

Adam, dinine önem veren biriydi. Bu yüzden sürekli olarak, Ebû'l-Hasan'dan yararlanma fırsatını gözetliyordu. Bir gün, yolda tarlasına gitmekte olan Ebû'l-Hasan'la (aleyhisselâm) karşılaştı.

Dedi ki: 'Sana kurban olayım. Ben, Allah'ın huzurunda senden ısrarla istiyorum. Bana bilgiyi göster.'

Bunun üzerine Ebû'l-Hasan (aleyhisselâm) ona Emîrü'l- Mü'minîn (aleyhisselâm) ve Resûlullah'tan (sallallahu aleyhi ve âlihi) sonra olanları anlattı. Sonra ona, ilk iki halifenin durumunu haber verdi. Bütün bunları kabul etti.

Ardından Ebû'l-Hasan'a dedi ki: 'Emîrü'l-Mü'minîn'den sonra İmam kimdi?'

'Hasan' dedi, 'Sonra Hüseyin İmam oldu.'

Böylece kendisine gelinceye kadar bütün İmamları saydı. Orada durdu.

Adam dedi ki: 'Sana kurban olayım. Bugün kimdir İmam?'

Buyurdu ki: 'Söylesem kabul eder misin?'

'Evet' dedi, 'Sana kurban olayım.'

Buyurdu ki: 'O, benim.'

Adam dedi ki: 'Benim için kanıt olacak bir şey gösterebilir misin?'

Bunun üzerine Ebû'l-Hasan (aleyhisselâm) dedi ki: 'Şu ağacın yanına git. -Bu arada eliyle Ümmü Ğaylan ağacını gösterdi- Ona de ki: Mûsâ b. Ca'fer gelmeni istiyor.'

Adam dedi ki: 'Ağacın yanına gittim. Onun, toprağı yara yara İmam'ın önüne gelip durduğunu gördüm. Sonra eliyle ona gitmesini işaret etti ve ağaç yerine geri döndü.'

Böylece adam, onun imamlığını kabul etti. O günden itibaren sessizliğe gömüldü ve kendini tamamen ibâdete verdi. Bir daha konuştuğunu gören olmadı.

Muhammed b. Yahya ve Ahmed b. Muhammed, Muhammed b. Hasan'dan, İbrahim b. Hâşim'den benzeri bir hadis rivâyet etmiştir." 

İmamların imamet işaretlerinden biri de gaybî haberleri verebilmeleridir.

İmam Kâzım, Fehh isyanında amcaoğlu Hüseyin b. Ali'ye şunları buyurmuştu:

Abdullah b. Ca'fer b. İbrahim el-Ca'ferî'den şöyle rivâyet etmiştir:

"Bize, Abdullah b. Ca'fer b. Ebû Tâlib'in mevlâsı Abdullah b. Mufaddal anlattı.

Maktul Hüseyin b. Ali, Fehh bölgesinde başkaldırıp Medine'yi ele geçirdiği zaman, Mûsâ b. Ca'fer'i kendisine biat etmeye çağırdı.

Mûsâ b. Ca'fer (aleyhisselâm), onun yanına geldi ve şöyle dedi: 'Ey amcamın oğlu! Senin amcaoğlunun, amcan Ebû Abdullah'ı (aleyhisselâm) zorladığı gibi beni zorlama, o zaman istemediğim bir şeyi sana söylemek durumunda kalırım.'

Hüseyin ona dedi ki: 'Sana bir isteğimi arz ettim. Eğer istersen bu isteğe uyarsın. İstemezsen seni buna zorlamam. Yardım Allah'tan dilenir.'

Sonra veda edip ayrıldı.

Veda ederken Ebû'l-Hasan Mûsâ b. Ca'fer ona şunları söyledi: 'Ey amcamın oğlu! Sen öldürüleceksin. O hâlde sıkı savaş. Çünkü bu toplum fâsıktır. Mü'min görünürler ama içlerinde şirki gizlerler.

'Biz Allah'tan geldik ve O'na döneceğiz.' 

Sizin uğradığınız musibetin, Allah katında ödüle dönüşmesini dilerim.'

Sonra Hüseyin çıktı ve olanlar oldu. İmam'ın söylediği gibi hepsi de şehid edildiler." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)