“Onda hikmetlerin ilmi, anlama kabiliyeti, cömertlik ve insanların dinleri açısından ihtilaf ettikleri hususlarla ilgili ihtiyaç duydukları mârifet vardır. O güzel ahlâklı biridir; iyi bir sığınaktır. O, Yüce Allah’ın kapılarından bir kapıdır
06-12-2023Mübarek babası İmam Ca'fer Sâdık (a.s.), onun üstün ahlakı ile ilgili şöyle buyurmuştur:
"Onda hikmetlerin ilmi, anlama kabiliyeti, cömertlik ve insanların dinleri açısından ihtilaf ettikleri hususlarla ilgili ihtiyaç duydukları mârifet vardır. O güzel ahlâklı biridir; iyi bir sığınaktır. O, Yüce Allah'ın kapılarından bir kapıdır."
Sünnî İbn Hacer Heytemî, İmam Kâzım hakkında şunları yazmaktadır:
"Mûsâ Kâzım, babasının ilimlerinin vârisi, fazilet ve kemâl sahibiydi. O, halkla ilişkilerinde gösterdiği olağanüstü sabır ve bağışlama sayesinde 'Kâzım' lakabı ile anılıyordu. Onun zamanında İlâhî bilgilerde, ilim ve bağışta kimse ona erişemiyordu."
İmam Kâzım'ın ömrünün büyük bölümünü zindanda geçirmesine sebep olan Hârun Reşid, İmam hakkında, kendi oğluna şunları itiraf etmişti:
"Ey oğlum! Bu, peygamberler ilminin vârisidir. Bu, Mûsâ b. Ca'fer'dir. Eğer doğru bilgiyi öğrenmek istiyorsan bunun yanındadır."
İbn Sabbağ el-Mâlikî anlatıyor ki:
"Onun açık menkıbelerine ve kerametlerine, göz kamaştırıcı faziletleri ve sıfatlarına gelince; şeref kubbesinin zirvesine, en uç noktasına çıkmış; meziyetlerin doruklarına, yukarılarına yükselmiş olması bu özelliklerinin en güzel şahididir.
Bütün efendiler onun heybeti karşısında eğilir, zelîl olurdu. Ululuk meziyetlerine hükmetmiş ve onların en berraklarını seçip çıkarmıştı."
Hanbelî Ebû Ali el-Hallal, İmam Kâzım'ı şöyle anlatır:
"Başıma çok önemli bir iş geldiğinde, Mûsâ b. Ca'fer'in mezarına gider ona tevessül ederdim. Mutlaka Yüce Allah istediğim şeyin olmasını kolaylaştırırdı."
Muhammed b. Ahmed ez-Zehebî, İmam Kâzım'ı şöyle övmektedir:
"Mûsâ, hâkimlerin en soylusuydu. Allah'ın takva sahibi kullarından biriydi. Bağdat'ta kabri meşhurdur. Seksen üç senesinde elli beş yaşında vefat etmiştir."
Mahmud b. Vuheyb el-Kurağulî el-Bağdadî el-Hanefî şöyle diyor:
"O, Mûsâ b. Ca'fer es-Sâdık b. Muhammed el-Bâkır b. Ali Zeynelâbidin b. Hüseyin b. Ali b. Ebi Tâlib'dir. Allah hepsinden râzı olsun, künyesi Ebû'l-Hasan'dır. Dört tane lakabı vardır: el-Kâzım (öfkesini yutkunan), es-Sabır (çok sabreden) es-Sâlih ve el-Emin.
Ancak bunlardan ilki daha meşhurdur. Özellikleri ise şöyleydi: Orta boylu ve esmerdi. İlim, irfan, kemâl ve fazilet bakımından babasının vârisiydi. Büyük bir metânetle öfkesini yutkunduğu, hoşgörüsü ve ağırbaşlılığı nedeniyle 'el-Kâzım' olarak nitelenmişti.
Iraklılar, onu, 'Bâb-u Kazâi'l-Havâici İndallah/Allah katındaki ihtiyaçların kapısı' diye anarlardı. Zamanının en değerlisi, en âlimi, en cömertiydi."
Şeyh Müfid ise İmam Kazım'ı (a.s.) şöyle anlatır:
"Ebu'l-Hasan-ı Mûsâ, kendi zamanının en takvalısı, en fakihi, en cömertti ve ihsanda bulunanı ve de en yüce şahsiyetiydi."
Muhammed Hâce el-Buharî eserinde İmam Kâzım hakkında şunları anlatmıştır:
"Eh-i Beyt İmamlarından biri de, Ebû'l-Hasan Mûsâ el-Kâzım b. Ca'fer es-Sâdık'tır. Allah ikisinden de râzı olsun. Sâlih, âbid, cömert, ağırbaşlı, çok değerli, ilmi geniş biriydi. 'el-abdu's-sâlih/sâlih kul' olarak nitelendirilirdi. Her gün güneşin doğuşundan zevâl vaktine kadar Allah için secdeye kapanır ve secdede kalırdı.
Bir gün kendisine eziyet eden bir adama, içinde bin dinar bulunan bir kese gönderdi.
Abbasî Halifesi Mehdî b. Mansur onu Medine'den Bağdat'a çağırdı ve orada hapse attı.
Mehdî, rüyasında Hz. Ali'yi (a.s.) gördü. Ona, bir âyetle telmihte bulunarak şöyle diyordu: 'Ey Mehdî! İş başına gelecek olsanız sizden ancak 'yeryüzünde bozgunculuk yapmanız ve akrabalık bağlarını kesmeniz' beklenir.'
Bunun üzerine Mehdî, İmam Kâzım'ı serbest bıraktı."
İMAMLARLA İLGİLİ GÖRÜŞLERİ VE NAKLEDİLEN HADİSLERİ
İmametin Cenab-ı Hak tarafından nasb edilen bir makam olduğu ve eğer bir kusuru yoksa babadan oğula geçtiği mübarek İmamların hepsince bildirilen bir hakikattir.
İmam Mûsâ Kâzım'ın ahlâkını ve imameti dönemini ele almadan evvel, imamet makamı ile ilgili hadisleri, konunun önemine binâen ayrı bir bölüm olarak vermek istedik." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Musa Kazım eserinden)