İmam Cafer’in öğrencilerinden Hamran.....

İmam Câfer-i Sadık aklî ve naklî fen konularında, ayrıca fıkıh, kelam, akait, hadis, tefsir gibi pek çok alanda ilmî şahsiyetler yetiştirdi

<İmam Cafer’in öğrencilerinden Hamran.....

İmam Câfer-i Sadık aklî ve naklî fen konularında, ayrıca fıkıh, kelam, akait, hadis, tefsir gibi pek çok alanda ilmî şahsiyetler yetiştirdi.

Bunların arasında Zurare, Muhammed b. Müslim, Mü'min- i Tak, Hişam b. Hakem, Eban b. Tağlib, Hişam b. Sâlim, Hüreyz, Hişam-ı Kelbî Nessabe, Câbir b. Hayyan (kimya âlimi idi).

Ayrıca, Ehl-i Sünnet âlimlerinden Süfyan-ı Sevri, Ebu Hanife, Kadı Sekunhi, Gazi Ebu'l Bahterî sayılabilir.  

Hamran B. A'yen Şeybanî

Hamran'ın aile fertleri, genellikle Ehl-i Beyt İmamları'nın yakın dostlarıydı. Hamran'la kardeşi Zürare, çağlarının en seçkin fakihi ve bilim adamı konumunda olmuş ve İmam Bâkır'la (a.s.) İmam Sâdık'ın (a.s.) en sâdık yârenleri arasında yer almışlardır.

İmam Sâdık (a.s.), "Hamran b. A'yen imanlı biridir ve yemin ederim ki dininden asla dönmez" buyurmakta ve "Hamran, cennet ehlidir" demektedir. 

Zurare şöyle anlatır:

"Gençliğimin ilk yıllarıydı. Medine'ye gittim. Sonra da oradan Mekke'ye geçip hac mevsiminde Mina'ya çıktım.

Mina'da, İmam Bâkır'ın (a.s.) çadırına giderek selam verdim. Selamımı alınca, karşısına oturdum. "A'yen'in oğullarından mısın?" diye sordu. "Evet, adım Zurare" dedim.

"Onlara benzerliğinden seni tanıdım" buyurdu ve kardeşim Hamran'ın hacca gelip gelmediğini sordu.

"Hayır, gelmedi ama size selam gönderdi" dedim. "Aleyküm selam" diyerek şöyle ekledi: "O, gerçek mü'minlerdendir ve asla dininden vazgeçmeyecektir! Onu gördüğünde, benden selam söyle!" 

Bir başka rivayette bizzat Hamran, İmam Bâkır'dan (a.s.), "Acaba ben de sizin sevenlerinizden sayılır mıyım?" diye sorduğunu ve İmam'ın (a.s.), "Evet, vallahi sen dünya ve ahirette bizim sevenlerimizdensin" buyurduğunu söyler.

Esbat b. Salim anlatır:

"İmam Musa b. Câfer şöyle buyurdu: Kıyamette bir ses duyulur ve "Allah'ın Peygamberi Muhammed b. Abdullah'ın havarileri (en yakın ashabı) olup ahdine vefa gösteren ve inançlarında asla taviz vermemiş olanlar nerede?" diye sorulur.

Selman, Mikdad ve Ebuzer ayağa kalkarlar. Sonra tek tek Ehl-i Beyt İmamaları'nın en yakın ashabını sorarlar. Onlar da ayağa kalkarlar. Derken sıra beşince ve altıncı imamların yakın ashabına gelir.

Abdullah b. Şerik el-Âmirî, Zurare b. A'yen, Bureyd b. Muaviye, Muhammed b. Müslim, Ebu Bâsir Muradî, Abdullah b. Ebu Ya'fur, Âmir b. Abdullah, Hücr b. Zayide ve Hamran b. A'yen ayağa kalkarlar." 

Safvan şöyle anlatır:

"Hamran, dostlarıyla sürekli ilmî toplantılar yapar ve Ehl-i Beyt İmamları'ndan hadisler naklederdi. Arkadaşları, Ehl-i Beyt İmamları dışında bir başkasından hadis rivayet edilecek olsa, kabul etmez ve onları uyarırdı.

Bu uyarıyı üç kez tekrarladığında ve onların dikkate almadıklarını gördüğünde, o toplantıyı terk ederdi." 

Yunus b. Yakub, "Hamran, kelam (akaid) ilmini çok iyi bilirdi" der. 

Hişam b. Sâlim şöyle anlatır:

"Bir grup ashabıyla birlikte İmam Câfer Sâdık'ın (a.s.) huzurundaydık. Bir Şamlı içeriye girdi.

İmam (a.s.) ne istediğini sorunca, "Her sorunun cevabını bildiğini duydum ve senden bazı sorular sormaya geldim" dedi.

İmam sorulanının ne hakkında olduğunu sorunca da, "Kur'an hakkında" dedi. İmam (a.s.) onunla Hamran'ın ilgilenmesini söyleyince, Şamlı adam "Ben Hamran'la değil, seninle tartışmaya geldim buraya" dedi.

İmam (a.s.), "Hamran'ı yenebilirsen, beni yenmiş sayılırsın" buyurdu.

Şamlı adam da, Hamran'a dönüp ona sorular sormaya başladı. Sorduğu bütün sorulara en mükemmel cevapları alınca, soru sormaktan yorulup münazaradan çekildi.

İmam (a.s.), "Hamran'ı nasıl buldun?" diye sordu. Şamlı, "Pek büyük bir üstatmış. Sorduğum her şeyin cevabını bildi" dedi." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)