İmam Cafer’in gaybi bilgilerinden örnekler -2

Ebu Bâsir şöyle anlatır: "İmam Sâdık'ın (a.s.) huzurundaydım. Mualla b. Huneys'ten söz açıldı

<İmam Cafer’in gaybi bilgilerinden örnekler -2

 

TÜRK-AZ HABER / PROF.DR. HAYDAR BAŞ

3- Ebu Bâsir şöyle anlatır: "İmam Sâdık'ın (a.s.) huzurundaydım. Mualla b. Huneys'ten söz açıldı.

İmam, "Ey Ebu Bâsir!" dedi, "Mualla hakkında sana söyleyeceklerim var, şimdilik gizli kalsın!"

"Baş üstüne efendim, gizli kalır!" dedim.

Bunun üzerine, "Mualla, Davud b. Ali'nin onun başına getireceği şey vukû bulmadan kendisi için takdir edilen yüce makama ulaşamayacaktır!" buyurdu.

Davud'un ona ne yapacağını sordum. "Onu çağırtıp boynunu vurduracak. Bununla da yetinmeyip onun cansız bedenini darağacında sallandıracak ve bu iş gelecek yıl vukû bulacaktır" buyurdu.

Bir yıl sonra Davud b. Ali Medine valiliğine atandı ve ilk işi Mualla b. Huneys'i çağırmak oldu. Ondan, İmam Sâdık'ın (a.s.) bağlılarının isimlerini vermesini istedi. Mualla boyun eğmeyince, onu öldürtmekle tehdit etti.

Mualla, "Beni ölümle mi tehdit ediyorsun be adam" diye haykırdı, "İmam Sâdık'ın bağlılarını hemen şuracıkta, elimin altında olsalar da söylemem sana! Beni öldürmen durumunda ise beni mutlu, kendine de yazık etmiş olursun."

Davud da onu şehit etti." 

4- Ali b. Hamza şöyle anlatır:

Emevi Devleti'nin memurlarından bir gençle arkadaştım. Kendisini İmam Sâdık'la (a.s.) görüştürmemi rica etti. Onu İmam'a götürdüm. "Canım size feda olsun!" dedi, "Ben Emevilerle çalışıyorum ve bu yoldan epey de para kazandım."

İmam (a.s.) onunla biraz konuştu. Dedikleri özetle şuydu:

"Emevilerin sizin gibi adamları olmasa, bizim hakkımızı böyle ayaklar altına alamazlardı. Eğer başkaları onlara yardım etmeyip onları yalnız bıraksalardı, hiçbir şey yapamazlardı!"

Genç adam: "Canım efendim! Benim için bir kurtuluş yolu var mıdır?" diye sordu.

İmam, "Evet! Söylersem, yapacak mısın?" buyurdu.

Genç, "Tabii" dedi.

İmam, "Bu yolda kazandıklarını asıl sahiplerine geri ver. Sahiplerini tanımadığın miktarları da sadaka olarak ver. Bunu yapabilirsen, ben de seni cennetle müjdeler, bunu garantilerim" buyurdu.

Genç adam başını yere eğip biraz düşündükten sonra, "Canım size feda olsun, söylediğiniz gibi yapacağım!" dedi.

Bu genç, bizimle Kûfe şehrine geldi ve nesi var nesi yoksa hatta elbiselerini bile sahiplerine geri verdi.

Sahibini bulamadıklarını da sadaka olarak fakirlere dağıttı. Kısa zamanda o kadar yoksullaştı ki, biz ona elbise alıp geçimini sağlar olduk.

Birkaç ay sonra hastalandı. Onu ziyarete gittiğim günlerden birinde, durumunun pek ağır olduğunu gördüm; can vermek üzereydi. Güçlükle gözlerini açıp bana baktı ve "İmam Sâdık verdiği sözü tuttu, vallahi ahdini yerine getirdi!" dedi ve can verdi.

Onu toprağa verdikten kısa bir süre sonra Kûfe'den döndüm. İmam'a (a.s.) uğrayıp kendisin gördüm. Beni görür görmez, "And olsun ki, o gence verdiğim söz yerine getirildi ve ben ahdime vefa ettim" dedi!

Hayretten ne diyeceğimi şaşırmıştım. "Canım size feda!" dedim, "Doğru söylüyorsunuz! O da aynı şeyi söyledi çünkü bana!" 

5- Sedir Sayrafî şöyle anlatır:

"İmam Câfer Sâdık için (a.s.) emanet edilen bir para benim yanımdaydı. Emaneti verirken, Ehl-i Beyt İmamları (a.s.) hakkında anlatılanların doğru olup olmadığını anlamak için bir dinarını vermeyip sakladım.

İmam (a.s.) hemen, "Ey Sedir! Hepsini vermedin ama bunu, bizden koptuğun için de yapmış değilsin!" dedi. "Canım size feda! Mesele nedir, ne oldu ki?" diye sordum. "Bizi denemek için emanetten birazını alıkoymuşsun!" buyurdu.

"Canım size feda!" dedim, "Doğru söylediniz! Sizi sevenlerin sizin için söylediklerinin hak olduğuna bizzat tanık olmak istedim."

İmam buyurdu ki: "Gerekli her şeyi bizim bildiğimizi bilmez misin? Peygamberlerin ilmi bizim yanımızda mahfuzdur, hepsi bizde toplanmıştır; bizim ilmimiz peygamberlerin ilmidir!" 

Yunus b. Yâkub şöyle diyor: "Şamlı bir adam, Hişam b. Hakem'e, "Bugün Allah'ın insanlara hücceti kimdir?" diye sordu.

Hişam, "Orada oturmuş olan bu büyük insandır. Etraftan onu ziyarete geliyorlar, o da babasından ve ceddinden miras olarak aldığı ilmiyle semâvî haberleri bizlere iletiyor."

Şamlı, "Ben sözünün doğruluğunu nereden bilebilirim?" dedi.

Hişam, "İstediğin şeyi ondan sorabilirsin" dedi.

Şamlı, "Şimdi benim için mazeret yolu bırakmadın, ondan bir şey sormalıyım" dedi.

İmam Câfer buyurdu ki: "Ey Şamlı adam! Yolculuk olayını ve yolunun niteliğini beyan etmemi istiyor musun?"

Sonra İmam onları tek tek açıkladı. Şamlı adam tasdik etti ve dedi ki: "Şimdi Allah'a teslim oldum ve İslam'a girdim."

İmam buyurdu: "Şimdi Allah'a iman ettin. Çünkü İslam imandan öncedir."

Adam dedi ki: "Doğru söyledin. Ben şehadet ediyorum ki Allah birdir ve Muhammed O'nun elçisi ve sen de vasilerin vasisisin." 

Ebu Sabah Kenani diyor ki: "İmam Câfer'e arz ettim ki, bizim Câfer b. Abdullah adında Ha- medanlı bir komşumuz var. Bazen sohbetlerimiz oluyor. Hz. Ali'yi andığımızda kötü sözler söylüyor. Onu öldürmeme izin verir misiniz?"

İmam buyurdu ki: "Ey Ebu Sabah! Böyle bir şey yapar mısın?"

Ben, "Evet yapaırm! Eğer izin verirseniz ona bir tuzak kurarım ve tuzağa düşünce de kılıçla hamle eder ona vururum" dedim.

Ebu Sabah diyor ki:

"Kûfe'ye döndüm. Ve henüz on sekiz günden fazla geçmemişti ki, sabah namazı için mescide gittim. Namazdan sonra takibat ile meşgul olduğum bir sırada birisi beni dürterek, "Ey Ebu Sabah müjdeler olsun" dedi. Ben, "Hayrola ne oldu?" dedim.

"Dün gece Câfer b. Abdullah Cebane mahallesindeki evinde uyuduğu sırada onu sabah namazına çağırmak için gittiklerinde bir tulum gibi şişmiş vaziyette buldular.

Onu yerden kaldırmak istediklerinde etinin kemikten ayrıldığını ve altında bir yılan olduğunu gördüler. Sonra onu bir deriye doldurarak götürüp defnettiler." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)