İmam Cafer: ‘İbret almak için sırf şu hava bile yeter’

Ey Mufaddal! Hekim ve Kâdir olan Allah’ı tedbiri üzerinde düşün

<İmam Cafer: ‘İbret almak için sırf şu hava bile yeter’

"Ey Mufaddal! Hekim ve Kâdir olan Allah'ı tedbiri üzerinde düşün. Yırtıcı hayvanlarla av hayvanlarına bir bak. Onlara nasıl keskin ve sivri dişler verdiğini, sağlam ve sert pençeler ve büyük ağızlar verdiğini ve bunların, onların dünyasıyla ne kadar uyumlu ve yerinde olduğunu gör. Keza, etobur olan avcı kuşlara gayet uygun gagalar ve pençeler vermiştir.

Eğer Yüce Allah otla beslenen hayvanlara bu pençeleri vermiş olsaydı, ihtiyaçları olmayan bir şey vermiş olacaktı onlara.

Çünkü onlar avlanmaz ve et de yemezler! Yırtıcı hayvanlara da geniş tırnak vermiş olsaydı, onlara hiç yaramayacak ve avlanmak için ihtiyaçları olan silahı onlardan esirgemiş sayılacaktı!

Yüce Allah'ın, bu iki tür hayvan grubuna, onların yaşamlarını sürdürebilmeleri için en uygun şeyleri verdiğini ve her birini, ihtiyacı olan şeyle donattığını görmez misin?

Dört ayaklı hayvanların yaradılışına bak ve dünyaya geldikten hemen sonra annelerinin peşinden nasıl gittiklerini ve insan yavrusu gibi tutulup kaldırılmaya, eğitilip yetiştirilmeye hiç ihtiyaçları olmadığını gör.

Çünkü insan annesinin, çocuk eğitimi ve bakımı konusundaki bilgisi ve keza bunları yerine getirebilmek için gerekli olan geniş avuçlu ve uzun parmaklı eller gibi gereçlere, dört ayaklı hayvanların anneleri sahip değildir.

Bu nedenledir ki, Yüce Allah, dört ayaklı hayvanların yavrularına, dünyaya gelir gelmez, hiçbir eğitimci ve bakıcıya gerek kalmaksızın büyüyüp gelişmesini ve kendisi için en doğru olanı yapabilecek kapasiteye kavuşarak kemâle ermesini mümkün kılmıştır.

Tavuk, keklik, sülün vb. türden birçok kuşun civcivleri yumurtadan çıktıktan birkaç saat sonra yürümeye ve yem arayıp yemeye başlar. Yumurtadan çıktıktan sonra bu kabiliyeti taşımayan ve büyüyüp gelişmesi zaman alan güvercin türü zayıf kuşların civcivleri içinse, Yüce Allah başka bir tedbirde bulunmuş ve onların annelerine civcivlerine karşı daha fazla şefkat ve sevgi duygusunun yanı- sıra, bir de kursak vermiştir.

Güvercin, kursağında biriktirdiği yemi getirip yavrusunun ağzına döker ve kanatlanıp yuvadan uçuncaya kadar onu böylesine sevgiyle besler.

Bu nedenle de Yüce Allah, bu tür kuşlara, tavuk türlerindeki gibi fazla civciv vermez. Böylece güvercin, az sayıdaki yavrularını besleyebilir ve onların telef olmasını engeller. Gördüğün gibi, Allah Teala her biri için gerekli olan en uygun tedbiri takdir etmiş, onları en güzel yaradılışla yaratmıştır…

... Sesler, bazı cisimlerin havadaki sürtüşmesi sonucu meydana gelir ve hava, bu sesleri bizim işitme duyumuza ulaştırır.

İnsanlar bütün gün boyu, hatta gecenin belli bir kısmını konuşmakla geçirmektedirler. Bütün bu sesler ve konuşmalar havada kalacak olsaydı, insanların durumu çok zor olurdu.

Muhtemelen kağıttan çok, havayı değiştirmek veya hava üretmek zorunda kalırlardı.

Çünkü konuşurken kullanılan kelimeler ve sesler, yazılanlardan çok daha fazladır. Binaenaleyh, yüceler yücesi bilge ve hekim olan Allah, havayı görünmeyen yumuşacık bir kağıt gibi yaratmıştır.

Sesler ve konuşmalar bu hava sayesinde bize ulaşmakta, sonra da bu ses ve konuşmaların havadaki izleri silinmekte ve hava tekrar yeni sesleri kaydedebilecek beyaz bir kağıt gibi yepyeni olmakta ama bu işlem nedeniyle asla yıpranıp eskimemektedir!

Hikmetleri üzerinde düşünecek olursan, ibret almak için sırf şu hava bile yeter aslında!

Çünkü her şeyden önce, vücudun yaşamasını sağlar. Havayı içine teneffüs edip alman diri kalmana, aldığın havayı geri boşaltman da vücudunun sıhhat bulmasına yarar.

Hava, sesleri uzaklardan taşıyıp getirir. Güzel kokuları dört bir yana ulaştırır.

Rüzgârın estiği taraftan daha fazla ses ve güzel kokular geldiğini görmez misin?

Keza, dünyanın düzen ve maslahatında etkin faktörler olan sıcaklık ve soğukluğu taşıyan da, yine havadır...

Bilge ve hikmet sahibi Yüce Allah'ın, çeşitli ağaç türlerindeki muazzam yaradılış sırlarını da tefekkür et.

Ağaçlar yılda bir kez ölürler ama onlara hayat veren ısıları içlerinde gizli kalır ve meyveler için gerekli hammaddeleri üretmeye başlayıp hazırlar ve bahar gelince tekrar dirilip hareketlenir ve türlü meyveler sunarlar sana.

Her meyve, kendine has belli bir zamanda hazırlanıp sunulur; misafirlikte leziz yiyecek ve tatlıların belli aralıklar ve özel zaman aralarında takdim edilmesi gibi tıpkı.

Tomurcuğa duran ağaçların ellerindeki hediyeleri sana nasıl cömertçe takdim ettiğine bir bak.

Bağlarda, bahçelerde güzelim güllerle reyhanların, fulyaların, yaseminlerin adeta dilediğini kopar dercesine sana nasıl ellerini uzattıklarını gör.

Ey insan! Eğer aklın varsa, neden kendi haddini bilmezsin sen? Zekan varsa eğer, bunca nimeti sana lütfeden velinimetini neden tanımaz, O'na neden teşekkür etmezsin?

Bağlarda, bostanlarda, dağlarda ve vadilerde senin için bunca yiyecek, içecek, meyve, türlü sebzeler ve rengârenk çiçekler hazırlayıp sunan Rabbine şükredip teşekkürde bulunacağına neden O'na isyan etmekte, bunca lütuf ve bağışını görmezden gelip inkâra kalkışmakta ve O'nu tanımazdan gelmektesin!

Şu narda gizli olan o sırları ve suçları bağışlayıcı Yüce Yaradan'ın onu nasıl yarattığına bir baksana!

Narın içinde, içyağından minik tepecikler kurmuş, o tepeciklerin dört bir yanına nar tanelerini inciler gibi birbirine yapıştırmıştır. O tanelerin adeta elle ve özenle yan yana dizildiğini sanırsın. Taneleri birkaç bölüme ayırmış ve her bölümü de bir zarla örtmüştür. Bu zar o kadar ince ve hassastır ki insanın aklını hayran bırakır. Bunların hepsini de kalınca ve sağlam bir kabukla örtüp korumuştur.

Bu dakik ve hassas yaradılışta, fevkalade şaşırtıcı incelikler vardır. Narın içi sadece tanelerle dolu olsaydı, o tanelerin beslenebilecekleri bir yol yoktu.

Bu nedenle o içyağı gibi kabukları tanelerin arasına yerleştirmiş ve taneleri bunların üzerine ekmiştir.

İşte bu yolla o taneler beslenebilmektedir. Bu zarif tanelerin bozulup çürümemesi için de, narın içindeki o ince zarları perde gibi tanelerin üzerine çekmiştir.

Tanelerin sıcağa, soğuğa, güneşe vb. dış etkenlere karşı korunarak taptaze kalabilmesi için de, daha kalın ve ilginç yapıya sahip bir başka sağlam kabuğu da hepsinin üzerine gerip onları korumuştur.

Bütün bu saydıklarım, narın yaradılışındaki şaşırtıcı sayısız hikmet ve inceliklerden sadece bir kaçıdır..." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)