İmam Cafer dönemindeki dindışı fikir akımları -1-

İmam Sâdık’ın yaşadığı dönem İslam medeniyetiyle diğer milletlerin medeniyet, kültür ve inançlarının etkileşim asrı olma özelliğini taşır

<İmam Cafer dönemindeki dindışı fikir akımları -1-

İmam Sâdık'ın yaşadığı dönem İslam medeniyetiyle diğer milletlerin medeniyet, kültür ve inançlarının etkileşim asrı olma özelliğini taşır.

Bu dönemde felsefe ve diğer ilimlerde yazılmış pek çok eser Arapça'ya tercüme edildi. Bu dönemde tıp, astronomi, fizik, matematik, kimya vb. alanlarda gelişmeler kaydedildiği gibi mantık, felsefe, düşünce ve inanç ilkelerini ihtiva eden kitaplar da Yunanca, Farsça ve diğer dillerden Arapça'ya çevrildi.

Müslümanlar bu eserlere ve farklı düşüncelere büyük bir ilgi gösterdiler. Onlarla ilgili tartışma ve araştırmalara daldılar.

Böylece, Müslümanlar arasında bir takım yeni düşünce ve akımlar kendini göstermeye başladı.

Bu fikir hengâmesi içinde ciddi bir kültürel çekişme başlamış oldu. O dönemde İslam toplumu, değişik sahalarda meydana gelen bu ve benzeri gelişmeler ve değişimler neticesi birçok problemle karşı karşıya kaldı.

Toplumun karşı karşıya kaldığı bu itikadı, siyasî ve kültürel pek çok meseleye cevap vermek zorunlu bir hal almıştı. Bu meselelerin içinde en önemli olan itikadı konularda meydana gelen sapmalardı.

Aşağıda İmam Câfer döneminde fikir ve itikad alanında kendini gösteren dindışı akımlardan belli başlılarını sıraladık. İmam Câfer, bu akımlara karşı gereken cevapları vermiş ve kurduğu ilim üniversitesinde yetiştirdiği öğrenciler vasıtasıyla Müslümanları bu akımların zararlı etkilerinden korumaya çalışmıştır.

Cebriye

Cebriyecilik görüş olarak Mutezile'nin zıddıdır. Cehm b. Safvan tarafından kurulmuştur.

Cebriye mezhebine göre, iyi ve kötü doğrudan doğruya Allah'tan gelir; olayların ortaya çıkışı ve meydana gelişi, insanın iradesine bağlı değildir, zira her şey Allah tarafından önceden, değişmezcesine belirlenmiştir.

Cebriyeciliğin anlamı; kuldan gerçek anlamda fiili nefyetmek ve onu yüce Allah'a izafe etmekti. Dolayısıyla, kuldan hayır ve şer olarak sâdır olan her şey Allah'a nispet edildi.

Diyorlardı ki: "Bizim yaptığımız bir şey yok, çünkü biz ihtiyar (yani serbest irade) sahibi değiliz. Bilakis Allah'ın iradesi ve dilemesi ile hareket ediyoruz. Namaz kılmamızı istediği zaman namaz kılıyoruz. Şarap içmemizi istediği zaman da şarap içiyoruz. Biz buna mecburuz."

Buna, Kur'an'dan, "Sizler ancak Rabbinizin dilemesi (izin vermesi) sayesinde bir şey dileyebilirsiniz"   ve "Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslam'a açar, kimi de saptırmak isterse göğe çıkıyormuş gibi kalbini iyice daraltır"   gibi ayetleri delil getiriyorlardı.

Cebriye, kişinin, kader ve fiilleri konusunda söz sahibi olmadığını, hür iradenin var olmadığını ve her türlü fiili yaratan ve yaptıranın Tanrı'nın kendisi olduğunu ileri sürüyordu. 

El-İmamu's-Sâdık ve'l Mezahibu'l Erbaa adlı eserin 2. cildinin 122. sayfasında bu konuda şöyle geçmektedir:

"Şurası açıktır ki, böyle bir akideyi benimseyen bir kimse farzları terk etmek, içki içmek, zina etmek, hırsızlık yapmak ve adam öldürmek gibi suçları işleme hususunda nefsine müsamaha gösterir. Ve sonra da, "Allah hırsızlık yapmamı istedi ben de çaldım. Allah zina etmemi istedi ben de ettim..." demeye başlar.

Böyle bir durumda insanın kesbî iradesi ve serbest tercihi söz konusu olmadığı gibi, Allah'ın kendisine bahşettiği akıl nimetini de kullanma durumu olmaz. Böyle iken sevap umması ya da azaptan korkması söz konusu olabilir mi?" 

İmam Câfer bu düşünceyle yaşadığı sürece mücadele etmiştir. İmam'a göre kader, "Cebr ile serbestlik arası bir şeydir" 

Bu konuda şöyle buyurur: "Muhakkak Allah kıyamette mahlukatı topladığında, onlara emrettiği şeyi soracaktır, onlar için takdir ettiği şeyleri sormayacaktır." 

İmam Câfer, Cebriyecilerle çeşitli münazaralar yapmış ve onları yenilgiye uğratmıştır. İleriki bölümlerimizde İmamın bu konuyla ilgili sözleri etraflı olarak yer almaktadır. Devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)