İmam Ali’ye göre idarecilerin sevgi ve merhameti.....

Halkın, güçsüzlerin üzerine yırtıcı hayvanlar gibi gitmemek, mal ve eşyalarına el koymayı ve yağmalamayı ganimet saymamak gerekir.

<İmam Ali’ye göre idarecilerin sevgi ve merhameti.....

Ey Malik! Toplumun her kademesine daima sevgi beslemek, onlara şefkat ve merhamet duyguları ile yaklaşmak gerekir. Halkın, güçsüzlerin üzerine yırtıcı hayvanlar gibi gitmemek, mal ve eşyalarına el koymayı ve yağmalamayı ganimet saymamak gerekir.
 
Zira halk iki sınıftır;
 
1-Bir kısmı müminlerdir ki, onlar, senin kardeşlerindir.
 
2-Bir kısmı da zimmilerdir ki, senin gibi Allah'ın kullarıdır. Bir beşer olarak yaptığın kusur ve hataların affedilmesini Allah'tan istediğin gibi, sende halkın kasten ve istemeyerek yaptığı kusur ve hatalarını affetmen gerekir.
 
Allah buyuruyor ki; "Onlar (korunanlar) bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar, öfkelerini yutkunurlar, insanları affederler. Allah'da güzel davrananları sever." (Ali İmran 134) Zira halkın üstünde, feryat edenlerin imdadına yetişecek sen varsın. Senin üstünde halife vardır. Halifenin üstünde de, herkesin yardımına yetişen Hz. Allah vardır. Şunu unutma ki, halkın işlerini yürütmek seni kefil kılan Yüce Allah, insanlar arasında halkın işleri ile seni imtihan etmektedirler." (aynı eser sh:753)
 
Halka baskın ve zulüm yaparak, intikam almaya kadir olan Allah ile savaş ve kavgaya girme. Allah şöyle buyurmaktadır; "Kötülüğün cezası yine kötülüktür. Kim, affeder, barışırsa onun mükafatı Allah'a aittir. Doğrusu O, zalimleri sevmez." (Şuara 40)
 
Zaten senin, Allah'tan intikam alacak kadar gücün yoktur. Kaldı ki, sen, Cenab-ı Hakk'ın affına ve merhametine muhtaçsın."
 
Doğal afetlerde idarecinin görevi
 

 
Tabii afetlerden, yani çekirge istilasından, fare kemirmesinden, kaynak sularının azalmasından, ekinlerin fazla yağmurdan çürümesinden, taşlık ve nehir yatağındaki arazilerin sel baskınından veya susuzluktan yanmasından, kısacası buna benzer semavi afetlerden dolayı halkın uğradığı zararı karşılayıp, yükünü hafifletmelisin.
 
Halkın sıkıntılarını azaltmak için hiçbir fedakarlık sana ağır ve bıktırıcı gelmemelidir. Zira ihtiyaç anında halkın arazi sıkıntısının giderilmesi ve emlakin işletmeye açılması öyle bir sermayedir ki, belde ve vilayetin imarı esnasında halkın sana güzel övgüler yağdırmasını sağlar. Feyiz getiren adaletinle rahatlar, mutlu olurlar. Böylece sana verdikleri desteği devam ettirirler. Halk bu şekilde sağladığın rahatlıktan ve perişan hallerine çare olan adalet ve yardımdan mutlu olurlar.
 
Gelecek için yaptığın stoklar, biriktirdiğin gıda maddeleri seni yüceltir, övgülerin çoğalmasına yol açar. Bu şekilde adil ve insaflı davranışından dolayı zaman olur ki, büyük işler arasında yer alan önemli bir meseleyi onlara havale ettiğinde, gönül rahatlığı ile o işi kabul ederler. Zira hali, vakti yerinde olan halk verilen görevleri, kabul eder, sorumluluktan kaçmaz.
 
Unutulmamalıdır ki, bir yerin harap olması, orada yaşayan halkın yoksul düşmesinden ileri gelir. Valilerin, kendileri için mal biriktirmeleri, valilikte kalacaklarına şüphe ile bakmaları ve ayrıca halkla ilgili stokların az oluşu halkı fakir ve perişan eder. (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali eseri sh:754-55) H; AknAydn
 
(Hz. Ali'nin kendisine "Seyfullah" lakabını verdiği Mâlik b. Eşter'i, Mısır Valisi olarak atadığı zaman yönetimle ilgili görüşlerini ortaya koyduğu bir ahdname yazarak kendisine vermişti. Bu ahdname, Mehmed Celaleddin tarafından "Şerhi Ahd Name-i Ali" adıyla İstanbul'da 1886-1887 tarihinde basılmıştır.)