İmam Ali’nin devlet idareciliği.....

İmam Ali Sıffin Savaşı’nın ardından Kufe’ye çekildi ve çok önem verdiği Mısır valiliğine Mâlik b. Eşter’i atadı

<İmam Ali’nin devlet idareciliği.....

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN


Mâlik b. Eşter Yemen asıllı Mezhic kabilesine mensuptu. Bisetten önce doğmuş ancak Peygamberimizi görememişti. Cemel ve Sıffin savaşlarında Hz. Ali'nin yanında aktif rol oynamıştı.

Yermük Savaşı'nda bir gözünü kaybettiği için "Eşter" lakabıyla meşhur oldu.

Kûfe'nin en nüfuzlu kişilerindendi. Osman'a karşı biri olarak tanınıyordu ve Kûfeli kurralardandı.

Birkaç arkadaşıyla Şam'a Muaviye'nin yanına gitti ancak Muaviye onların davranışlarından rahatsız olduğu için onları Kûfe'ye geri yolladı.

Mâlik, İmam Ali halife seçilince Kufeliler adına ona biat etti. Cemel, Sıffin ve Nehrevan savaşlarına katıldı. Sıffin'de İmam Ali'nin piyade ve süvari kuvvetlerini komuta etti.

Daha sonra İmam Ali, onu Mısır valiliğine atadı. Bunu öğrenen Muaviye bir yolunu bularak Mâlik'el Eşter'i zehirletti. 

İmam Ali'nin kendisine "Seyfullah" lakabını verdiği Mâlik, aynı zamanda iyi bir hatip ve şairdi.

İmam Ali, Mâlik b. Eşter'i Mısır Valisi olarak atadığı zaman yönetimle ilgili görüşlerini ortaya koyduğu bir ahdname yazarak kendisine vermişti. Bu ahdname, Mehmed Celaleddin tarafından "Şerhi Ahd Name-i Ali" adıyla İstanbul'da 1886-1887 tarihinde basılmıştır.

Bu Ahdname şu konuları içermektedir:

•Allah'a Kulluk, Emir ve Yasaklara Uyma:

Dünya geçiş yurdudur, yerleşme yurdu değildir. Orada bir kısım insanlar nefsini satıp azabın hedefi olur, bir kısmı da nefsini satın alıp, kurtuluşa ererler.

Bunun bilincinde olan herkes, tüm imkânları seferber ederek halka hizmet etmenin yollarını aramalı ve kendilerini ebedi hayatın sıkıntılarından kurtarmaya çalışmalıdırlar.

Ey Mâlik! Şunu aklından çıkarma, iyi niyetine denk gelen ve halkın selameti için ayırdığın zaman, seninle Allah arasında geçen vakitlerin en hayırlısıdır.

Zira Allah buyurur ki, 'Kim iyi bir işe aracılık ederse onun da o işten bir nasibi olur. Kim kötü bir işe aracılık ederse onun da ondan bir payı olur. Allah her şeyin karşılığını verir.

Aziz dinini Allah'a halis kılan ibadetlerin başında farzlar gelir. Bu yüzden gece gündüz Cenab-ı Mevlâ'ya itaat ve ibadet etmek gerekir.

Ayrıca bedeni ibadetlerin en yüksek dereceye ulaşmış olması yeterli değildir. Allah'a yaklaştıran kâmil ve mükemmel olan sebeplere vefa gösterilmelidir."

Ey Mâlik! Allah'tan korkmalı, emirlerine uymalı ve yasakladığı şeylerden uzak durmalısın. Zira Allah buyurur ki, 'Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.'  

Bu nedenle Kur'an-ı Kerim'de açıklanan farzlara uymayı, sünnet-i seniyye ile olgunlaşıp kâmil bir insan olmayı ilke haline getirmelisin. Zira huzur ve mutluluk ilahî ahkâma sıkı sıkıya bağlanmaktan geçer. En düşük derecelere (esfel-i safıline) düşmek ise, itikadi hükümleri inkâr etmekle olur.

Öte yandan Allah'ın günahsız kullarına el uzatmak, tatlı sözlerle onlara güven vermek, onları ciddiye almak ve ruh temizliği ile güçlendirmek gerekir.

Zorbaların üzerine cesaretle giderek onları önce dil ile uyarmak, sonra el ile müdahale etmek, daha sonra da içten tepki göstererek din-i mübîne yardım etmek gerekir.

Zira Yüce Allah, İslam dinine yardım edenlerin başarılı ve onurlu olacaklarım vaat etmiştir. 'Ey inananlar, eğer siz Allah'a (ın dinine) yardım ederseniz (Allah da) size yardım eder; ayaklarınızı (hakkı koruma yolunda) sağlam tutar.'

O halde haklı olduğun davada Allah'tan başka hiç bir kimseden korkman gerekmez.

Basit gibi görünen ancak dinî hükümlere ters düşen şeylere yönelip isyan eden nefis atını, kement bağı ile bağlamalısın. Allah buyurur ki: 'Nefis daima kötülüğü emredicidir. Meğer Rabb'imin esirgediği bir nefis ola, Rabb'im bağışlayan esirgeyendir.'

Cenab-ı Hakk'ın rahmetinden uzaklaşan kişi, yasaklanan lezzetlere yönelir ve kötü işler yapma gayreti içine girer.

Ey Mâlik! Bilmiş ol ki, uhdenize verilen Mısır'da, senden önce adi ve zâlim birçok devlet adamı hüküm sürmüştür.

Nasıl ki, senden önce Mısır'da görev yapan valilerin ve hükümdarların icraatlarına bakıp onları eleştiriyorsan, halk da şimdi senin yaptığın işlere bakarak seni eleştireceklerdir.

Eğer halk, hayırlı ve yararlı işler yaptığına inanırsa, hem seni sâlihler zümresinden sayar, hem de dilden dile dolaşan güzel sözlerle tutum ve davranışının iyi olduğuna karar verir.

Bu bakımdan güzel ve faydalı işlere yönelmek, istek ve arzularına gem vurarak helal olmayan şeylerden uzak durmak, nefsine zor gelse de dinin emirleri doğrultusunda hareket etmek gerekir."

•Anlaşmazlıkların Kur'an ve Sünnet'le Çözümlenmesi:

"Allah tarafından, düzene koymaya memur olduğun büyük işlerde, ortaya çıkan şüphe ve kuşkuların çözümünü, 'Kur'an'ın bazı ayetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab'ın esasıdır'  mealindeki ayetlere ve Hz. Peygamber'in toplayıcı birleştirici sünnetine havale etmek gerekir."

"Şayet bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız onu Allah ve Resulü'ne havale edin."

•Cemaatle Namaz Kılmak:

"Ey Mâlik! İmam olarak mihraba geçtiğin zaman cemaati bıktırma. Nefret uyandırıcı ve namazı bozucu hareketlerden uzak dur.

Zira insanlar arasında öyleleri vardır ki, hastadır; öyleleri de vardır ki, iş sahibidir, belki hacet zuhur etmiştir.

Cenabı Peygamber (s.a.v.) beni Yemen'e gönderdiği zaman: 'Namazı nasıl kıldırayım?' diye sordum: O da, 'Onlara en zayıflarının namazı gibi namaz kıldır ve mü'minlere merhametli ol' diye buyurdu.

Sen de bu uygulamayı kendine ölçü almalı ve ona göre davranmalısın." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)