İmam Ali ve Mâlik-i Eşter Nahai

Aslen Yemenli olan Mâlik, Allah Resulü zamanında Müslüman olmuş fakat Allah Resulü’nü görme şerefine nail olamamıştı

<İmam Ali ve Mâlik-i Eşter Nahai

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN

Aslen Yemenli olan Mâlik, Allah Resulü zamanında Müslüman olmuş fakat Allah Resulü'nü görme şerefine nail olamamıştı. 

Mâlik, Yemen'den Kûfe'ye hicret etti. O cesur, takvalı ve mü'min bir şahsiyetti.

Mâlik, Osman'ın öldürülmesinden sonra İmam Ali'nin hilafeti için çalıştı. Ve O'na biat ederek İmam Ali'nin büyük bir komutanı oldu.

İmam Ali Mâlik'in şehadetinden sonra onun hakkında şöyle buyurdu: "Allah Mâlik'e rahmet etsin, onun Bana yakınlığı Benim Peygambere yakınlığım gibiydi."

Mâlik'in yiğitliği hakkında İbn-i Ebi'l Hadid şunları söylemektedir:

"Mâlik-i Eşter'i yetiştiren annenin mükafatı ancak Allah katındadır. Mevlası ve üstadı Ali'den sonra Mâlik'in Arapların en yiğit ve güçlü insanı olduğuna yemin eden kimseyi asla kınamam." 

Ebuzer'in vefatından sonra aralarında Mâlik-i Eşter'in de bulunduğu bir grup mü'min, Ebuzer'in defin işlerini üstlendiler. 

Mâlik-i Eşter, Osman'ın atadığı Kûfe Valisi Velid b. Utbe'nin icraatlarını beğenmiyor, onu devamlı surette eleştiriyordu.

Aynı zamanda Osman'ın üvey kardeşi olan Velid'in, İslam'a uymayan pek çok hareketi tarihçiler tarafından nakledilmiştir. Neticede başta Mâlik-i Eşter olmak üzere Kûfe eşrafının itirazları üzerine Velid valilikten azledildi. 

Ancak Velid'in yerine atanan diğer vali de Irak bölgesinin topraklarını Ben-i Ümeyye'nin şahsi malı olarak değerlendiriyor ve ona göre davranıyordu.

Mâlik ve yanındakiler bu zihniyete karşı çıktıkları için anlaşamıyorlardı. Nihayet, vali Said, Mâlik ve taraftarlarının kendisi için büyük engel olduklarını görünce halife Osman'a mektup yazarak, bu kişilerin Kûfe'den sürülmesini istedi. Halife, şu talimat verdi:

"Mâlik'i taraftarlarından bir kaçıyla birlikte Şam'a sürgün et!"

Ancak bu kez de Muaviye Mâlik ve arkadaşlarının itiraz ve eleştirilerine maruz kaldı. Muaviye halife Osman'dan onları tekrar Kûfe'ye göndermesini istedi.

Bunun üzerine Osman tekrar Mâlik ve yanındakileri Kûfe'ye yolladı. Ancak, Mâlik Kûfe'ye ayak basar basmaz valiyi eleştirmeye, yolsuzluklarına itiraz etmeye başladı.

Bunun üzerine halife Osman, Mâlik'e şöyle bir mektup gönderdi:

"Ben sizi Hams'a sürgün ediyorum. Mektubum size ulaştığında hemen Hams'a hareket edin. Çünkü sizler Müslümanlar arasında bozgun çıkaran fitnecilersiniz."

Hicri 32 yılında Hams'a sürgün edildiler. Onlar Hams Valisi'nin işkence ve baskıları altında dahi asla taviz vermediler. Gördükleri çetin işkencelerden sonra yine halifenin emriyle Kûfe'ye gönderildiler. 

İbn Ebi'l Hadid'in yazdığına göre:

"Mâlik, Osman'ın öldürülmesinden sonra Hz. Ali'nin yanına gelerek şöyle dedi: 'Ya Ali! Halk Sana biat edip kendilerine rehber seçme amacıyla toplanmış bulunuyor. Eğer bu teklifi geri çevirirsen gözelerin dördüncü kez ağlayacaktır.'

Sonra Hz. Ali dışarıya çıktı. Halk grup grup gelip O'na biat ettiler. O sırada orada bulunan Talha ve Zübeyr'e dönen Mâlik-i Eşter şunları söyledi:

'Ne bekliyorsunuz? Neden biat etmiyorsunuz?'

Bunun üzerine Talha ve Zübeyr kalkıp kendi rızalarıyla Hz. Ali'ye biat etler."  

Mâlik-i Eşter'in Hz. Aişe'ye mektubu

Mâlik-i Eşter, Cemel vakasından önce Hz. Aişe'ye şu mektubu yazdı:

"Ey Aişe! Sen, Peygamberin hanımısın. Peygamber sana, evinde oturmanı emretti. İtaat edersen senin hayrınadır. Eğer Peygamberin emrinden çıkarak eline asa alıp halkın öncülüğünü yaparsan seninle savaşır, Allah ve Resulü'nün istediği yer olan evine gönderirim."

Hz. Aişe, Mâlik'in mektubuna şu cevabı verdi:

"Sen toplumda fitne çıkaran ve halkı ihtilafa düşüren birisin! Sen çok iyi biliyorsun ki, Allah güçsüz ve aciz değil, mazlum halife Osman'ın intikamını mutlaka senden alacaktır.

Mektubunu aldım. Maksadın ve demek istediklerini anladım, çok yakında inşaallah Allah bizi, senin ve senin zihniyetinde olan bedbaht ve sapıkların şerrinden koruyacaktır!" 

Mâlik Eşter, Cemel ve Sıffin savaşlarında büyük kahramanlıklar gösterdi. Sıffin Savaşı'nda Muaviye'nin emrindeki Şamlı askerler, Mushafları mızrakların ucuna takarak hep bir ağızdan, "Aramızda Allah'ın Kitabı hakem olsun" sloganlarıyla hileye başvurunca, Mâlik ve birkaç basiretli kişi dışında herkes bu oyuna geldi.

Hz. Akil'nin bütün itirazlarına rağmen savaş devam etmedi ve İmam'ı anlaşmaya mecbur bıraktılar.

Mâlik-i Eşter basiretli bir şahsiyet olduğundan Muaviye'nin kendisini kurtarmak için böyle bir hileye başvurduğunu gayet iyi biliyordu. Bu sebeple Hz. Ali'ye gelerek maruzatlarını iletti. Ve şöyle dedi:

"Muaviye'nin savaşacak yiğitleri kalmadı. Allah'a şükürler ol-sun ki, senin yiğit savaşçıların var. Bunun için demiri demire vurarak (yani savaşa devam ederek) Allah'tan medet dile!"

Ancak askerleri bu düşüncede olmadığı için Hz. Ali bu savaşa devam edemedi, barış yapmak zorunda kaldı.  

Mâlik valilik görevinde

Hz. Ali, Cemel Savaşı'ndan sonra Kûfe'yi hükümet merkezi seçti. Ve çeşitli bölgelere valiler tayin etti. Malik-i Eşter'i de Nasibeyn, Musul, Dara, Sincar, Heyt ve Anat bölgelerine vali olarak atadı.

Mâlik, savaşlarda olduğu gibi toplumsal görevlerde de Hz. Ali'nin yolunu takip etti.

Sıffin Savaşı'ndan sonra Hz. Ali'nin Mısır Valisi Muhammed b. Ebubekir'e karşı bir isyan başlatılmıştı. Mısır'da isyan çıkınca, Hz. Ali bu kez en güvendiği kişilerden ve aynı zamanda çok iyi bir komutan olan Mâlik'i Mısır'a vali olarak tayin etti. Ona Mısır'ın durumunu anlatarak ve eline bir emirname vererek uğurladı.  

Mâlik mısır valisi

Mısır isyanının baş sorumlusu Muaviye, Mısır valiliğine Mâlik'in atandığını casusları aracılığıyla öğrendi. Ve Mâlik'in varlığı ile artık Mısır'a musallat olamayacağını anladı. Bunun önüne geçmenin tek yolu Mâlik'i öldürmekti.

Bu maksatla bir plan yapan Muaviye, azad olmuş bir köleyi bu iş için seçti. Casuslar, Mısır yolunda Mâlik'e katılarak kendilerin Hz. Ali taraftarı gibi gösterdiler.

Ve Mâlik'in güvenini kazandılar. Mâlik Nil nehri yakınlarında konakladı. Ve içmek için su istedi. Casuslar zehir katılmış bal şerbetini Mâlik'e içirmeyi başardılar. Mâlik zehirin etkisiyle Nil nehri kıyısında şehit oldu. 

Muaviye bu cinayetin üzerini örtebilmek için casusları Mısır yoluna gönderdikten hemen sonra Şam halkına Mâlik'in şerrinden kurtulmaları için dua etmelerini emretti. Mâlik'in ölüm haberi geldiğinde de halka dualarının kabul olduğunu söyledi. 

Mâlik'in ölüm haberi etrafa yayıldı. Bu olay herkesi özellikle de Hz. Ali'yi çok üzdü. İmam, yüksek sesle ağlayarak şu konuşmayı yaptı:

"O'ndan geldik ve tekrar O'na döneceğiz. Mâlik'in musibetinde Senden sabır diliyorum. Çünkü onun ölümü büyük acıdır. Allah'ın rahmeti Mâlik'e olsun, o, sözünde durdu. Ahdine vefa etti. Ve ömrünü bu yolda feda etti. Mâlik'in bu musibeti bizi derinden üzerek yasa boğdu." 

Yine Hz. Ali, Mâlik'in ölüm haberini aldığında şöyle buyurdu: "Allah ona rahmet etsin. Sizler Mâlik'in ne olduğunu bilmezsiniz. O, büyük dağlardan daha güçlü idi. Benim yardımcımdı." 

Mâlik'in şehadet haberi Şam'a ulaştığında Muaviye Şam halkını topladı. Ve o günü bayram ilan ederek şöyle dedi: "Ali'nin iki eli vardı. Biri Ammar b. Yâsir'di. O el Sıffin'de kesildi. Diğeri ise Mâlik Eşter'di. O da bugün öldürüldü."

Bu konuşmadan sonra Şam halkı bayram ederek birbirini kutladı." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)