İmam Ali ve Ebuzer el-Gifari.....

Asıl adı Cündeb bin Cünade olan Ebuzer Gifari Gifar kabilesindendi. Bu kabile Mekke ile Medine arasında ikamet eden ve tamamı putlara tapan müşriklerdi

<İmam Ali ve Ebuzer el-Gifari.....

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN

Asıl adı Cündeb bin Cünade olan Ebuzer Gifari Gifar kabilesindendi. Bu kabile Mekke ile Medine arasında ikamet eden ve tamamı putlara tapan müşriklerdi. Ayrıca yağmacılık ve soygunculukta dillere destan kötü bir kabileydiler.

Ebuzer, gençliğini putperestlikle geçirdi. Ancak bir gün sahraya koyun otlatmak için çıktığında putunu da yanına almıştı. Tuvalet ihtiyacını karşılamak için putu yere koyarak uzaklaştı.

Döndüğünde gördüğü sahne onu çok şaşırttı. Bir tilkinin, putu pislettiğini ve putun da onun karşısında aciz kaldığını görünce kendi kendine şöyle söyledi: "Bu nasıl bir ilahtır ki, sahradaki bir tilkiden kendisini koruyamıyor? O halde beni nasıl koruyacak?"

Ebuzer bu olayı gördükten sonra puta tapmayı bırakıp, bir olan Allah'a inanarak O'na tapmaya başladı.

Ebuzer, Resulüllah'ı ziyaret etmeden üç yıl önce namaz kılıyordu. Vaktiyle ona hangi kıbleye doğru namaz kıldığını sorduklarında o şöyle dedi: "Allah'ın yönelttiği yere doğru namaz kılıyordum."  

Ebuzer'in Müslüman oluşu

Ebuzer, uzun araştırmalardan sonra Mekke'de birinin kalkıp peygamberlik iddiasında bulunduğunu duydu.

Daha fazla bilgi alabilmek için kardeşini Mekke'ye yolladı. Kardeşi döndüğünde kısaca şöyle bir haber getirmişti: "O, insanları iyi işlere davet ediyor, kötülükten alıkoyuyor ve yüce ahlakî erdemlere davet ediyor."

Bu haber, Ebuzer'i sevindirdi. Kendisi bizzat Mekke'ye gitmeye karar verdi. Mekke'ye vardığında Peygamber ile görüşmenin hiç de kolay olmadığını gördü.

Bir taraftan O'nu tanımıyor, evini bilmiyordu, diğer yandan da orada sıkı bir baskı söz konusuydu.

Kureyş'den birine Muhammed'i aradığını söylemenin tehlikeli olacağını anladı. Bu sebeple Peygamberle görüşmek için akşama kadar bir çözüm bulamadı. Gece hava karardığında Mescidü'l Haram'da kalmak istedi.

Onun yabancı biri olduğu İmam Ali'nin dikkatini çekti. Yanına yaklaşarak hangi kabileden olduğunu sordu.

Ebuzer, Gifar kabilesinden olduğunu söyledi. Ali onu evine davet etti. Bu daveti kabul eden Ebuzer geceyi İmam Ali'nin evinde geçirdi. Ama sırrını O'na açmadı. İmam Ali de bir şey sormadı.

Ebuzer, ertesi gün de Peygamberi aradı. Ama bir netice alamadı. Akşam yine Mescidü'l Haram'a gitti, geceyi orada geçirmek istiyordu.

Yine İmam Ali, ona yaklaşarak, "kendi evinin yolunu tanımanın zamanı gelmedi mi daha?" diyerek kendisini evine davet etti.

İmam Ali'nin bu şefkatli daveti üzerine bir gece daha O'nun evinde uyudu. Yine ne Ali ne de Ebuzer hiçbir şey sormadı.

Ancak Ebuzer, evden ayrılırken İmam Ali'ye, "başkasına söylemezsen, sana bir şey söylemek istiyorum" dedi.

İmam Ali söz verdi. Ebuzer Mekke'ye gelme nedenini İmam Ali'ye anlattı. Asıl hedefinin Peygamberi görmek olduğunu söyledi.

Ali, ona şu cevabı verdi: "Ben yarın seni, Peygamberin olduğu yere götüreceğim ama O'nun düşmanları bu durumu bilirlerse O'na eziyet ederler.

En iyisi sen, Beni takip et. Eğer yolda Peygamberin düşmanlarıyla karşılaşırsam bir şeyle meşgul oluyormuş gibi kendimi göstereceğim, bu sırada sen yoluna devam et, Ben sana ulaşırım, eğer onlarla karşılaşmazsam Beni takip eder, girdiğim eve sen de girersin."

Böylece kararlaştırdıkları gibi Ebuzer, İmam Ali'yi takip ederek Peygamberi görme şerefine nail oldu. 

Rivayetlere göre, Ebuzer, huzuruna girdiğinde Resulüllah Kur'an sûrelerinden birini okuyordu.

Ebuzer dikkatle O'nu dinliyordu. Bir süre sonra Ebuzer yüksek sesle şöyle dedi: "Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhü ve resulühü." 

Ebuzer, Peygambere iman eden dördüncü ya da beşinci kişiydi. 

İslam'ın zuhur ettiği ilk günlerde iman edenlerden oluğu için, İslam'ın öncülerinden sayılmaktadır.

Zira Kur'an'ın beyanına göre, Resulüllah'ın peygamberliğinin ilk günlerinde iman edenlerin makamı O'na sonradan iman edenlerden daha yücedir. 

Tarihçiler kaydetmiştirler ki, Ebuzer Peygamberin nübüvvetine iman eden dördüncü veya beşinci kişi olarak tarihe geçmiştir. 

Ebuzer Gifari âlim, ârif, fazilet sahibi, aynı zamanda hekim ve hatip biriydi.

İbn-i Hacer şöyle rivayet etmektedir: "Ebuzer Gifari'nin üstünlükleri ve faziletleri sayılmayacak kadar çoktur." 

Ebuzer Müslüman olduktan sonra Peygamberle birlikte Allah yolunda mücadele etmeye başladı. Aynı zamanda Hz. Ali'nin en yakın ve samimi dostlarındandı.

Şeyh Tûsi Rical adlı eserinde şöyle rivayet etmektedir: "Ebuzer Giffari İmam Ali'nin en büyük yaranlarından, sâdık dostlarından ve Erkan-ı Erbaa'dandı."

Ebuzer'e göre insanların bir takım ağaçlardan yontup yaptıkları putlara tapmalarından daha büyük bir yanlış olamazdı. Bu sebeple Ebuzer Mekke'de bir süre kaldıktan sonra Resulüllah'ın huzuruna vardı. Ve vazifesinin ne olduğunu sordu.

Resulüllah ona şöyle buyurdu: "Sen kendi kavminin arasında İslam'ı tebliğ edebilirsin, şimdi kendi kabilene dön ve Benim emirlerimi bekle!"

Ebuzer dedi ki: "Kavmimin yanına dönmeden önce bu halka, İslam'ın sesini duyuracağım ve böylece bu yasağı çiğneyeceğim."

Bu karar üzerine Kureyş, Mescidü'l Haram'da konuşmakla meşgulken mescide girerek yüksek sesle "Eşhedu enla ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhü ve resulühü" diye bağırdı.

Tarihi kayıtlara göre bu ses, Kureyş'i açıkça savaşa çağıran ilk sesti. Bu sesi duyan Kureyş, ona saldırarak acımasızca dövdüler.

Bu haber Peygamberin amcası Abbas'a ulaştı. Abbas, mescide gelerek Ebuzer'i kurtarmak için Kureyş'e şöyle dedi: "Siz hepiniz tüccarsınız. Gifar kabilesinin yanından kervanlarınız geçiyor. Eğer ona bir şey yapacak olursanız, Kureyş'in ticareti tehlikeye düşer ve artık hiçbir ticaret kervanı oradan sağlam geçemeyecektir."

Abbas'ın bu sözleri Kureyşlileri linç girişiminden vazgeçirdi. Onlar da, Ebuzer'i serbest bıraktılar.

Ancak Ebuzer ertesi gün yine aynı yere gelerek, aynı sözleri tekrarladı. Yine Kureyşliler başına üşüşerek onu şiddetli bir şekilde dövdüler. Abbas yine önceki gün söylediklerin söyleyerek onu kurtardı. 

Birkaç gün sonra Ebuzer Kâbe'yi tavaf ederken bir kadının, Kâbe'nin yanına konulan "asaf" ve "naile" adlı iki puta hitap ederek medet aradığını gördü. Ve çok üzüldü. Kadına şöyle dedi: "bu ikisini evlendirsene..."

Kadın, Ebuzer'in söylediklerine kızarak şöyle bağırdı: "Sen Müslüman olmuşsun."

Kadının bağırdığını duyan Kureyş gençleri yine Ebuzer'in başına toplanıp onu dövmeye başladılar. Ama Bekroğulları kabilesinden bir grup ona yardım ederek müşriklerin elinden kurtardı." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)