İlmin kaynağını öğrenmeyen ilmi bulamaz......

Peygamber’e (s.a.a.v) lâfla uyulmaz. Onun çizdiği yola girmek ve yaptıklarını yapmak icab eder

<İlmin kaynağını öğrenmeyen ilmi bulamaz......

Peygamber'e (s.a.a.v) lâfla uyulmaz. Onun çizdiği yola girmek ve yaptıklarını yapmak icab eder. Bunu yaptığın takdirde kalbin doğruya döner. Bundan sonra nefis ıslâh olur. Asıl ve öz varlık olan sır da katlanır ve Hakk'a uçar.
 
Kalbine ne oldu?.. Neden ilmin çağrısına uymuyor?.. Kalbini körelttin. Ona yazık ettin.
 
Bilgi sözünü kalp kulağı ile dinlemedin. Kalp kulağını ilme ver. Sırrını o tarafa yönelt. Ve fayda almaya bak.
 
Bildiklerinle amel etmek seni, Hakk'a götürür. Bilgi sahibine, bilgi ile gidilir. Cahil yol alamaz. Hakk'ın ilim sıfatı âlimlerde tecelli eder.
 
Ameller, Peygamberin (s.a.a.v) emirleri gereğince olmalı. Ondan akan kaynaktan feyz almak lâzım. İçler onun risalet menbaından akan nurla dolmak icap eder. Bu da bir bilgidir ve ilk öğrenilmesi gereken şeydir.
 
İlmin kaynağını öğrenmeyen ilmi bulamaz. Bundan sonra insan kendi iç varlığına girmelidir. Öğrenmeli, öğretmeli ve işleri ile bilgisini bir araya koymalıdır.
 
Sözü başka, işi başka, bilgisi de hepsinden ayrı olandan hayır gelmez. Kul, kendi irfanını Peygamber (s.a.a.v) Efendimizin ilim deryasına karıştırırsa artık ona yeter bir şey olmaz. İlim bunun için olmalı… Çalış ve bul.
 
Bu hale erdiğinde kalbini hikmetler kaplar. Zahir ve bâtın —iç ve dış— ilimlerini öğrenmiş olursun.
 
Netice olarak bildiklerinin zekâtını vermek sana vacip olur. Din kardeşlerine Hakk'ı tavsiye edersin. Allah yolunu arayanlara yol gösterirsin. Her şeyin zekâtı ayrıdır. Malın zekâtı, her yıl kırkta birini fakirlere vermektir. Bilginin ise her zaman Allah âşıklarını, Hakk'a ve hakikate çağırmaktır.
 
Ey evlâd! Sabırlı adam kuvvet sahibi olur. Buna işaret olarak Allahü Teâlâ şöyle buyurdu: "Sabırlı kullara hesapsız mükâfat verilir". (Zümer, 10)
 
Alın terinle kazandığını ye. Dinini satarak geçime çalışma. Kazan ve ye, başkalarına da dağıt. İman sahiplerinin kazancı, doğru kimselerin kârı bu yoldan gelir. Îman sahibi için kazanç bir önem taşımaz. Ancak sadaka verirken ehlini bulmak zor olur. Asıl ihtiyaç sahiplerini çok aramak lâzımdır.
 
Ayrıca bir kazanç yolu arayan olursa göstermeli; bu bir sadakadır. Çok kere düşkün olanlara yardım etmek yerinde olur. İnsan, daima Allah, kullarının rahatını temenni etmelidir.
 
Bu arzu, ruhu Hakk'a aparır. Kalbe İlâhî sevgi aşılar. Îman sahipleri, şu yüce sözün önünde tazimle dururlar: 'Hak ehli ve bunlara çok yakın olanlar, çevresine faydası çok olanlardır'. (Abdülkadir Geylani Hazretleri, İlahi Armağan eseri) H: Akın Aydın