İLİM I.....

    İbn Mes’ûd’dan (radiyallahu anh); “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: İlim taleb etmek, her Müslümana farzdır.” (Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr ve el-Mu’cemu’l-Evsat’ında. Heysemî, Mecma’ I, 119-120) Bir başka hadis-i şerifinde de; Ebu’d-Derdâ’dan (radiyallahu anh);

<İLİM I.....

“Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Her kim ilim taleb etmek için bir yola girerse, Cennet yollarındanbirine girmiş olur. Melekler kanatlarını ilim tâlibine, ondan hoşlandıkları için gererler. İlim talep edene, göklerdekiler, yerdekiler ve su içindeki balıklar bile günahlarının affı için Allah’tan mağfiret dilerler. Âlimin âbide üstünlüğü, dolunayda ay’ın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Âlimler hiç şüphesiz, peygamberlerin vârisleridir. Onlar miras olarak ilim bırakmışlardır. Kim o ilmi alırsa, çok büyük bir nasip almış olur.” (Ebû Dâvud, no. 3641 ve Tirmizî, no. 2681; Âsım bin Recâ bin Hayve an Dâvud b. Cümeylan Kays b. Kesîr an Ebî’d-Derdâ.senedi ile tahrîc ettiler)

Cenâb-ı Hakk, Kur’ân-ı Kerim’de “ilim” için de “zikir” lafzını kullanmıştır. Âyet-i kerimede Cenâb-ı Hakk; “Senden önce de, kendilerine vahyettiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline/ bilenlere sorun” (Nahl: 16/43) buyurdu.

Muhammed bin Müslim dedi ki:

“Hz. Ebû Ca’fer (İmam Muhammed Bâkır) şöyle buyurdu: ‘Yanımızda bulunanlardan bazıları sanıyorlar ki, Allah Azze ve Celle’nin; ‘Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline/bilenlere sorun’ (Nahl: 16/43) buyruğundan maksat Yahudiler ve Hristiyanlardır.’ Buyurdular ki: ‘Öyle olursa onlar sizi kendi dinlerine davet ederler.’ Sonra da eliyle sinesine işaret ederek; ‘Zikir ehli biziz, sorulanlar da biziz’ buyurdular.” (Kuleynî, Usûl-i Kâfî, c. 1 s. 501)

İmamlar, Peygamber Efendimizin ehlindendirler. Onlar ilimde kökleşenler; Kur’ân-ı Kerim’in maksadını, tefsirini, te’vilini ve hadislerdeki muradı gerçek mânâda bilenlerdir.

Bureyd bin Muaviye dedi ki: “İkisinin biri (İmam Muhammed Bâkır veya İmam Ca’fer es- Sâdık) Allah Azze ve Celle’nin; ‘Sana Kitab’ı indiren O’dur. Onun (Kur’ân-ı Kerim’in) bazı âyetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab’ın esasıdır. Diğerleri de müteşâbihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu te’vil etmek için ondaki müteşâbih âyetlerin peşine düşerler. Hâlbuki onun te’vilini ancak Allah ve ilimde kökleşenler bilir’ (Âl-i İmran: 3/7) buyruğuyla ilgili olarak şöyle buyurdular:

‘Hz. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi) ilimde kökleşenlerin en üstünüdür. Allah Azze ve Celle, nâzil ettiği tenzil (Kur’ân-ı Kerim âyeti) ve te’vilin tamamını O’na öğretmiştir. Allah, te’vilini öğretmediği bir şeyi O’na nâzil etmemiştir. O’nun kendinden sonraki vasileri de bunun tamamını biliyorlar. Te’vilini bilmeyen diğer mü’minler ise, içlerindeki âlim, kendilerine bilgiye dayalı bir şey buyurduklarında, Allah onların; ‘… Ona inandık; hepsi Rabb’imiz tarafındandır, derler” (Âl-i İmran: 3/7) cevabını verdiklerini bildirmiştir. (Bil ki) Kur’ân-ı Kerim’in özeli ve geneli, muhkemi ve muteşabihi, neshedeni ve nesholunanı vardır. İlimde kökleşenler bunu bilir.’” İmam Ali’den (radiyallahu anh);

“Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Ben ilmin şehriyim, Ali ise onun kapısıdır.” (Tirmizî, 3723; İsmail b. Mûsâ an Muh. b. Ömer b. er-Rûmî an Şerîk an Seleme b. Kuheyl an Süveyd b. Gafle ani’s-Sunâbihî an Alî senedi ile tahrîc etti)

Hz. Ali daha 9 yaşında iken yüzünü hiç küfre çevirmeden, Müslüman olmuş, Peygamber Efendimizin dizi dibinde yetişmiştir. Bu nedenle ilmi O’ndan vasıtasız olarak almış ve O’ndan duyduklarını

yazmıştır. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve âlihi) kendi döneminde Hz. Ali dışındaki diğer sahabilere hadis yazmayı yasaklamıştır.

  Ebû Saîd’den (radiyallahu anh); “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Benden bir şey yazmayın! Kim Benden Kur’ân’ın dışında bir şey yazmışsa onu hemen silsin!” (Müslim, Zühd, no. 72, s. 2298-9; Hemmâm an Zeyd b. Eslem an Atâ b. Yesâr an Saîd senedi ile tahrîc etmişti)

 

Devam edecek

 

 Prof. Dr. Haydar Baş,  “Dua ve Zikir”  kitabı sayfa 339/ 346

 Hazırlayan: Gökhan Demir