‘İki değerli emanete sahip çıkın’

Resûlullah (s.a.a.) buyurdu ki: "Ben sizden önce (Kevser) havuzun başına gideceğim, siz orada benim yanıma geleceksiniz. O havuzun genişliği San'a ve Busra arası kadardır. O havuzda, yıldızlar sayısında kadehler vardır. Benden sonra iki değerli emanet olan Kur'an ve Ehl-i Beyt hakkında nasıl davranacağınıza bakın"

<‘İki değerli emanete sahip çıkın’

TÜRK-AZ HABER / EHL-İ BEYT

Gadir-i Hum günü hacdan dönenlerden ilk grup Cuhfe'ye yaklaştığında Resûlullah (s.a.a.) önde gidenlerin geri dönmesini ve geride kalanların da bu bölgede onlara ulaşmasını emretti. O bölgede bulunan, birbirine yakın beş büyük ağacın altında oturmaktan onları sakındırdı; bu ağaçların altını temizletti, öğle namazı için ezan okundu, daha sonra Resûlullah (s.a.a) halkla birlikte o ağaçların altında namaz kıldı.

Hava çok sıcaktı; insanlar sıcaktan abalarının yarısını başlarına çekip, yarısını da ayaklarının altına seriyorlardı. Semure denen ağacın üzerine elbise vb. şeyleri atarak Resûlullah (s.a.a) için gölgelik yaptılar.

Resûlullah (s.a.a) namazını bitirdikten sonra cemaatin ortasında, (Mecmau'z-Zevaid, c.9, s.156) deve semerleri üzerine çıkarak (Simaru'l-Kulub, s.511 ve diğer kaynaklar) herkesin duyacağı şekilde yüksek bir sesle şöyle buyurdular:

"Bütün övgüler Allah'a mahsustur; O'ndan yardım diliyor, O'na iman ediyor, Ona güveniyoruz. Nefsimizin şerlerinden, kötü amellerimizden Allah'a sığınıyoruz. Sapan kimseyi O'ndan başka kimse hidayet edemez; O'nun hidayet ettiğini ise kimse saptıramaz. Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in Onun kulu ve elçisi olduğuna şehadet ediyorum.

Ey insanlar! Latif ve Habir olan Allah bana haber verdi ki, hiçbir Peygamber, kendisinden önceki peygamberin ömrünün yarısından fazlasını yaşamamıştır; ben yakında Rabbimin davetine icabet edeceğim. Ben sorumluyum, siz de sorumlusunuz. O halde siz ne düşünüyorsunuz?"

Halk: "Biz senin tebliğ ettiğine, nasihatte bulunduğuna, çaba sarf ettiğine tanıklık ediyoruz. Allah sana mükâfat versin."

Resûlullah (s.a.a.), "Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna, cennet ve cehenneminin hak olduğuna, kıyamet gününün geleceğine ve kabirde olanların dirileceğine şehadet ediyor musunuz?" buyurdu.

Halk, "Evet, buna şehadet ediyoruz" dediler.

Resûlullah: "Allah'ım şahit ol."

Yine Resûlullah (s.a.a.), "Ey insanlar! İşitiyor musunuz?" buyurdu.

Halk, "Evet işitiyoruz" dediler.

Resûlullah buyurdu: "Ben sizden önce (Kevser) havuzun başına gideceğim, siz orada benim yanıma geleceksiniz. O havuzun genişliği San'a ve Busra arası kadardır. O havuzda, yıldızlar sayısında kadehler vardır. Benden sonra sekaleyn (Sekaleyn, iki değerli emanet olan Kur'an ve Ehl-i Beyt'tir) hakkında nasıl davranacağınıza bakın."

Halktan birisi, "Ya Resûlallah, sekaleyn nedir?" diye sordu.

Resûlullah (s.a.a.), "Değerli büyük emanet Allah'ın Kitabıdır; bir tarafı Allah'ın elindedir, diğer tarafı ise sizin elinizdedir. Ona sımsıkı sarılın, sapmayın. Değerli küçük emanet ise, Ehl-i Beyt'imdir. Allah Teâlâ bana bildirdi ki, onlar havuzun başında bana ulaşıncaya kadar birbirlerinden ayrılmayacaklardır. Bunların birbirinden ayrılmamasını ben de Rabbimden istedim. Onlardan ne öne geçin ve ne de geride kalın; çünkü helak olursunuz" buyurdu.