İbn-i Ziyad’ın hain mektubu.....

İbn-i Ziyad, İmam Hüseyin (a.s.)’ın Kûfe’ye doğru ilerlemesinden korkuya kapılmıştı. Kûfe halkının yeniden ayaklanmasından çekiniyordu

<İbn-i Ziyad’ın hain mektubu.....

İbn-i Ziyad, İmam Hüseyin (a.s.)'ın Kûfe'ye doğru ilerlemesinden korkuya kapılmıştı. Kûfe halkının yeniden ayaklanmasından çekiniyordu.

Her ne kadar şu anda halkı Hz. Hüseyin (a.s.)'a biat konusunda sindirmişse de, İmam'ın Kûfe'ye girmesi ile yaşanacak gelişmeleri tahmin edemiyordu.

Hürr komutasındaki süvari birliğinin gevşek davrandığının da farkındaydı. Bir mektup ile komutana yeni emrini bildirdi. Bu mektup Neyneva denilen bölgede Hürr'ün eline ulaştı.

"Bu mektubumu okur okumaz, Hüseyin bin Ali'yi baskı altına al ve onu otsuz, susuz ve kalesiz bir yere sevk et."   

Hürr, mektuptan İmam Hüseyin'i (a.s.) haberdar ederek, İbn-i Ziyad'ın emrini bildirdi.

İmam Hüseyin (a.s.), "Öyleyse bırak, biz, Neyneva Ğaziriyyat veya Şufeyye çölüne inelim" buyurdu.

Hürr, "Ben sizin bu teklifinizi kabul edemem. Zira ben artık karar almakta özgür değilim; çünkü bu mektubu ulaştıranın kendisi İbn-i Ziyad'ın casusudur ve benim en küçük hareketlerimi bile gözaltında bulundurmaktadır." 

Savaşı başlatan taraf olmamak

İbn-i Ziyad'ın bu emrinden sonra kendilerini öldürmeden peşlerini bırakmayacaklarını anlayan Züheyr bin Kayn, İmam Hüseyin'e (a.s.) şu teklifte bulundu: "Anam, babam sana feda olsun ey Allah'ın Resulü'nün oğlu! Vallahi, bize şunlardan başka gelen olmasa, biz onlara yeter, haklarından geliriz!"

Hz. Hüseyin'e (a.s.) ashabı, "Bırak da biz şu ok yetişecek kadar uzaklıktaki insanlarla çarpışalım. Ya bunlardan başkaları da bize gelecek olurlarsa, ne yaparız? Gel sen müsaade et de, biz şunların işini bitiriverelim. Çünkü bunlarla çarpışmak, bunlardan başka gelecek olanlarla çarpışmaktan daha kolaydır" dediler.

Hz. Hüseyin (a.s.), "Onlar çarpışmaya kalkmadıkça çarpışmayı kendim başlatmayı hoş bulmuyorum" dedi.

Züheyr bin Kayn, "Bizi şu yakınımızdaki Fırat kıyısındaki köye götür, oraya kondur. Çünkü orası üzerimize gelecek olanlara yol vermez bir sığınaktır. Fırat da oradan görünüp durmaktadır. Onlarla çarpışırsak orada kendimizi koruyabiliriz ve onlardan sonra gelecek olanlarla da çarpışmak bize kolay olur" dedi.

Hz. Hüseyin (a.s.), "O köyün ismi nedir?" buyurdu.

Züheyr, "el-Akr (boğazlamak)" dedi.

Hz. Hüseyin (a.s.), "el-Akr'dan Allah'a sığınırız" dedi. 

Hikmetler

İmam Hüseyin, dünyevî bir makam veya maddî bir çıkar için hareket etmemiştir. Gerçekten de Hz. Hüseyin (a.s.) o anda düşmanın üstüne gitse galip gelecekti.

Ancak Hz. Hüseyin mü'minin mü'mine hakkı konusunu dikkate alarak, kendi üzerine gelenleri haksız yere öldürmekten çekinmiştir. Ve de, onların büyük bir günaha girmesini önlemek için de, "Siz beni bu mektuplarla Kûfe'ye davet ettiniz, istemiyorsanız madem gideyim" demiştir.

Hz. Hüseyin (a.s.)'ın bu sözünde çok ciddi bir incelik vardır. Ehl-i Beyt'ten bir insanı katledenin ebediyen azap içerisinde olmasından dolayıdır ki, onları bu azaptan korumak için, "O zaman müsaade edin de döneyim" ifadesinde bulunmuştur.

Zaten Hz. Hüseyin kaderini bile bile ölüme gitmiş, asla ölümden korkmamış ve fakat katiller açısından onların tadacakları azap nedeniyle onlara merhamet ederek, "bu fail siz olmayın" ifadesinde bulunmuştur.

Yani, İmam Hüseyin iki şekilde de onları düşünmüştür. Ne onları öldürmek istemiştir, ne de onların ebedi bir azaba düçâr olmasını istemiştir.

Hz. Hüseyin'in hareket merkezi tamamen Allah'ın rızasına ulaşmaktır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Hüseyin eserinden)