HZ. PEYGAMBERİN NEZDİNDE EHL-İ BEYT I.....

     Prof.Dr. Haydar Baş hocamızın Hz. Fatıma eserinde ‘Hz. Peygamberin  Nezdinde Ehl-i Beyt’ hususunda şu bilgilere yer veriyor:

   EHL-İ BEYT’İN KİMLER OLDUĞU İLE İLGİLİ HADİSLER

Hâkim, Mecmâü’l-Beyan’ında şu hadisi nakleder:

HZ. PEYGAMBERİN NEZDİNDE EHL-İ BEYT I.....
Mimar Gökhan Demir

HZ. PEYGAMBERİN NEZDİNDE EHL-İ BEYT I.....

    Peygamber (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Allah (c.c.), peygamberleri muhtelif şecerelerden yaratmıştır (her birini bir şecereden) ama Beni ve Ali’yi bir şecere ve ağaçtan yaratmıştır. Ben o ağacın kökleri mesabesindeyim. Ali ise o ağacın gövdesi. Fâtıma ise o ağacın meyve vermesine bir vesiledir. Hasan ve Hüseyin de bu ağacın meyveleridir. Bize tâbi olanlar da bu ağacın yapraklarıdır. Bu ağacın dallarından birine tutunan kurtuluşa erer. Onu terk eden ve ondan uzaklaşan kimse de helak olur. Birisi tam üç bin yıl Allah’a ibadet dahi etse riyazet ve ibadet sebebiyle su kırbası gibi kupkuru da olsa bizim aileyi sevmediği müddetçe Allah onu  yüzü üstü ateşe atacaktır.” Resûlullah (s.a.v.) daha sonra meveddet ayetini tilavet buyurdu.  Sünni İbn-i Ebi Şeybe, Abdurrahman b. Avf’dan müstened olarak şöyle nakletmiştir: “Peygamber (s.a.v.) Mekke’nin fethinden sonra Taif şehrini fet- hetmek için on sekiz veya on dokuz gün bu şehri kuşattı ama Taif fethedilemedi. Bu sırada bir gün veya bir gece yürürken durup: Ey insanlar! (Benim ölümüm yaklaşıyor), itretime iyilik etmenizi tavsiye ediyorum, Kevser havuzunda Bana kavuşacaksınız, nef- simi  dinde tutan (Allah’a) and olsun.” (İbn-i Ebi Şeybe, c. 14, s. 508 ve yine Sünni İbn-i Asakir’in Tarih-i Dimaşk adlı eserinden, s. 2, 875 no’lu hadis aynıdır).) “Önce en yakın akrabanı uyar.” (Şuara, 214)

     Tefsir kitaplarında bu ayetin nüzul sebebi olarak şu açıklamalar  vardır: “Resûlullah (s.a.v.) Abdulmuttaliboğullarını davet ederek onlara yemek yedirdi ve sonra onlara yönelerek buyurdu ki: ‘Ey Abdul- muttalib oğulları! Vallahi Araplar arasında Benim size getirdiğim şeyden daha hayırlısını getiren bir genç tanımıyorum; Ben sizin için dünya ve ahiretin hayrını getirdim. Allah-u Teala, sizi kendisine davet etmemi emretti Bana; o halde bu konuda hanginiz Benim kardeşim, vasim ve halifem olması için Bana yardımda bulunacak?’ Oradaki hiç kimse bu daveti kabul etmedi. O sırada Ali (a.s.), ‘Ben’ dedi. ‘Ya Resûlallah! Bu hususta Senin yardımcın olacağım.’ Bunun üzerine Resûlullah (s.a.v.) Ali (a.s.)’ın boynundan tutarak buyurdu ki: Bu Benim kardeşim, vasim ve sizin aranızda halifemdir; O’nu dinleyin ve O’na itaat edin.” (Sünni Taberî, Tarih-i Taberî, c. 2, s. 217; ve Muttaki Hindi’nin Kenzü’l-Ummal, c. 13, s.131’de aynı hadis rivayet edilmektedir)

      Sünni eserlerden El-Ma’rifet-ü ve’t-Tarih kitabında (c. 1, s. 536) şu hadis vardır: Peygamber (s.a.v.) Allah’ın Kitabı’nı tanıttıktan ve ona sarılmanın farz olduğunu bildirdikten sonra şöyle buyurdu: “Ehl-i Beyt’im hakkında size Allah’ı hatırlatıyorum” dedi ve bunu üç defa tekrar etti. Sünni tarih kitaplarından El-Marifet-ü ve’t-Tarih’den, Ebuzer Gifarî rivayet ediyor: “Size sadece Resûlullah’tan (s.a.v.) duyduğumu anlatacağım. Peygamberden (s.a.v.) buyurdu ki: Ey insanlar, aranızda iki değerli emanet bırakıyorum; Allah’ın Kitabı ve itretim, Ehl-i Beyt’im. Bunların biri öbüründen daha üstündür, o da Allah’ın Kitabı’dır. Bunlar havuzun başında Bana gelip çatıncaya kadar birbirlerinden ayrılmazlar. Bunlar Nuh’un gemisine benzer, binmeyen ise boğulur.” (El-Marifet-ü ve’t-Tarih, c. 1, s. 538)

   Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Yıldızlar, yeryüzündekilere boğulmaktan güvencedir. Ehl-i Beyt’im de ümmetime ihtilafa düşmekten güvencedir; dolayısıyla, Arap kabilesinden birisi Ehl-i Beyt’ime muhalefet edecek olursa ihtilafa düşer ve iblisin partisi olur.” (Hakim, Müstedrek, c. 3 s. 149 ve Sünni Muttaki Hindi’nin Kenzü’l-Ummal, c. 12, s. 96’da aynı hadis yer almaktadır)

 

Devam edecek