Hz. Mehdi’ye dair hadislerin uyum ve ittifakı

Hz. Mehdî (aleyhi’s-selâm) hakkında Hz. Resûl-i Ekrem (sallallâhu aleyhi ve âlih) ve O’nun mutahhar Ehl-i Beyt’inden, Ehl-i Beyt ulemasının naklettiği hadislerin ve haberlerin tamamı birbiriyle mutabık ve uyumlu olup; her hadis bir diğerinin sıhhat ve doğruluğunu onaylayıcı ve pekiştirici niteliktedir

<Hz. Mehdi’ye dair hadislerin uyum ve ittifakı

Hz. Mehdî (aleyhi's-selâm) hakkında Hz. Resûl-i Ekrem (sallallâhu aleyhi ve âlih) ve O'nun mutahhar Ehl-i Beyt'inden, Ehl-i Beyt ulemasının naklettiği hadislerin ve haberlerin tamamı birbiriyle mutabık ve uyumlu olup; her hadis bir diğerinin sıhhat ve doğruluğunu onaylayıcı ve pekiştirici niteliktedir.

Bu hadisler tıpkı bir sistemin parçaları gibidirler; her birinin konumu dikkatle incelendiğinde, diğerinin konum ve işlerine ışık tutmakta ve biri diğerini onaylamaktadır.

Ehl-i Beyt kaynaklarında İmam Mehdî'yle (aleyhi's-selâm) ilgili olarak kayıtlı bulunan hadislerden şu gerçekler sarih olarak anlaşılmaktadır:

- Hz. Mehdî, Abbas b. Abdulmuttaliboğulları'ndan değil, Hz. Resûlullah'ın (sallallâhu aleyhi ve âlih) neslinden ve Hz. Ali'yle (aleyhi's-selâm) Hz. Fâtıma (aleyhi's-selâm) evlatlarındandır.

- İmam Hasan'ın (aleyhi's-selâm) değil, İmam Hüseyin'in (aleyhi's-selâm) soyundan gelmektedir.

- Hz. Mehdî zuhûru sırasında gökten nâzil olup inecek olan Hz. İsa b. Meryem, Hz. Mehdî'nin yakın yardımcılarından ve ona tabi olacak seçkin yârânlarındandır.

-Hz. Mehdî, Ehl-i Beyt İmamlarının 12'ncisi ve İmam Hüseyin'in (aleyhi's-selâm) soyundan 9. İmam olup, İmam Bâkır'dan (aleyhi's-selâm) sonra 7. ve İmam Rıza'dan (aleyhi's-selâm) sonra 4. İmam'dır.

Hz. Mehdî konusunda Ehl-i Beyt kaynaklarında kayıtlı bulunan sahih hadisler o kadar net ve detaylıdır ki; bu hadislerin yardımıyla, doğumundan küçük gaybet ve büyük gaybet dönemlerine, hatta zuhûr alametlerine, zuhûr çağının nasıl bir çağ olacağına, İmam Mehdî'nin (aleyhi's-selâm) zuhûrdan sonra neler yapacağına ve genel programının ne olduğuna dâir bütün bilgileri teferruatıyla bulabilmek mümkündür.

Bütün bunlar, Ehl-i Beyt İmamlarının ilminin tamamen uyumlu ve birbiriyle mutabık olduğunu göstermesinin yanı sıra; bu rivayetlerin tamamına yakın kısmının kesinlikle sahih olduğunu, bunlar arasında uyduruk rivayetlerin çok nâdir bulunduğunu ve Ehl-i Beyt dostlarının İmam Mehdî (aleyhi's-selâm) hakkındaki inançlarının ispatı için Ehl-i Beyt kaynaklarında geçen ilgili hadislerin yeterli olduğunu ortaya koymaktadır.

Bu kaynaklardaki hadisler, Ehl-i Sünnet kaynaklarına müracaata gerek bırakmayacak kadar çoktur. Nitekim Ehl-i Beyt ulemasının bu hususta Ehl-i Sünnet kaynaklarından da hadis nakletmesinin sebebi, meselenin bizzat Ehl-i Sünnet için de kolayca anlaşılmasını mümkün kılıp, hücceti tamamlamak ve Ehl-i Beyt Ekolü inançlarının çoğunun ispatını, bizzat Ehl-i Sünnet kaynaklarındaki belgelerle mümkün olduğunu bilfiil göstermek içindir. 

Abbasoğulları'nın Mehdîlikle ilgili bazı hadisleri tahrifi

Hz. Mehdî'nin (aleyhi's-selâm) Abbas b. Abdulmuttalib'in evlatlarından olduğu iddiasına gelince, bu konuda da Ehl-i Sünnet kaynaklarında çok az sayıda rivayet yer almıştır. 

Yazar, söz konusu hadisleri aktardıktan sonra şöyle demektedir:

"Bu yolla Abbasîlerin hadis kaynaklarına nüfuzlarını anlayabiliriz. Onlar sahih ve mütevatir hadislere rağmen Mehdî'nin soyu konusunda bile hadis uydurmaya yeltenmişlerdir.

Ama bu sorunun zorluğunu gideren şu ki; âlimler bu tür hadislerin senetlerini bir bir incelemiş ve onların isnad yönünden sağlam olmadığını, râvilerinin meçhul kişiler oldukları, hatta bazılarının, yalancılıkla veya Abbasoğullarına aşırı bağımlılıklarıyla suçlanan kimseler olduğunu ortaya koymuşlardır."

Müellif, bunları aktardıktan sonra bu tür uyduruk hadislerin râvilerinin ya zayıf, ya da yalancı olduğu yolundaki bazı Ehl-i Sünnet âlimlerinin görüşlerini hatırlatarak şöyle demektedir:

"Bu tür hadislerin senetleri hakkındaki eleştiriye göz yumsak bile, yine de sarih ve mütevatir olan hadislerle muarıze edemez. Mütevatir hadisler uyarınca Hz. Mehdî, Hz. Ali ve Hz. Fâtıma'nın soyundandır.

Bu husustaki hadisler, mütevatir olmanın yanı sıra, en güçlü ve en sağlam isnada sahiptirler. Öyle ki, bu hadislerden biri şer'i hükmü ispatlamak için yeterlidir."

İmam Mehdî'nin (aleyhi's-selâm) babasının adının "Abdullah" olarak geçtiği hadisler de yine sahih ve mütevatir hadislerle çelişmektedir.  

İmam Mehdi'nin (a.s.) İmam Hasan Mücteba'nın (a.s.) evlatlarından olduğunu ileri süren hadisin reddi

Ebu Davud Sünen'inde, Hz. Mehdî'nin Hz. Hasan b. Ali b. Ebi Tâlib'in soyundan olduğuna dâir bir hadis nakletmiştir. Oysa ki, onlarca hadis Mehdî'nin (aleyhi's-selâm) Hz. Hüseyin'in evlatlarından olduğunu söylemektedir.

İlk önce bu hadisleri cem etme yolunun var olduğunu açıklayalım.

Bizce, Ebu Davud'un naklettiği hadisle diğer hadisler arasında bir çelişki yoktur; çünkü Hz. Mehdî (aleyhi's-selâm) hem Hz. Hüseyin'in, hem de Hz. Hasan'ın soyundandır.

Şöyle ki, İmam Ali Zeynu'l-âbidîn b. Hüseyin'in hanımı ve İmam Muhammed Bâkır'ın annesi Fâtıma, Hz. Hasan'ın kızıdır.

Böylece İmam Muhammed Bâkır, hem anne ve hem de baba tarafından soyu Hz. Ali'ye (aleyhi's-selâm) ulaşmaktadır. Anne tarafından Hz. Hasan'a ve baba tarafından Hz. Hüseyin'e ulaşıyor. Hz. Mehdî (aleyhi's-selâm) de bu soydandır. Anne tarafından bir şahsın bir soya intisap etmesinin doğru olduğu ise Kur'an ile sabittir.

Allah Teâlâ buyurmuştur ki: "Ve biz ona İshak'ı verdik ve her birini de hidayet ettik. Ve Nuh'u da önceden hidayet ettik onun (İbrahim'in) soyundan ise Davud, Süleyman, Eyyub, Yusuf, Mûsâ ve Harun'dur ve böylece iyilik yapanları mükâfatlandırırız; Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas (da bu soydandır;) hepsi de salihlerdendir." 

Görüldüğü gibi ayet-i kerimede İsa (aleyhi's-selâm) Hz. İbrahim'in (aleyhi's-selâm) soyuna, annesi Meryem vasıtasıyla ilhak edilmiştir.

Söz konusu hadisi Ebi Davud'dan başka şekilde rivayet eden Ehl-i Sünnet âlimleri de mevcuttur. Bu yüzden hadisin de bazı diğer hadislerde görüldüğü gibi tahrife uğramış olması uzak bir ihtimal değildir. 

Cizrî Şafiî (ö: h. 833) bu hususta Esme'l-Menâkıb adlı eserinde şöyle diyor:

"Doğru olan şu ki, Hüseyin b. Ali'nin soyundandır. Çünkü Emîrü'l-Mü'minîn Ali bunu şu hadiste açıkça beyan etmiştir:

Şeyh Ömer b. Hasan Rukkî Ebi İshak'tan, o Hz. Ali'nin İmam Hüseyin'e bakarak şöyle buyurduğunu nakleder:

'Bu oğlum Resûlullah'ın (sallallâhu aleyhi ve âlih) buyurduğu gibi seyiddir. O'nun soyundan Peygamberimizin ismiyle adlandırılan, yaratılışta Peygambere benzeyen (...) bir kişi gelecektir. O yeryüzünü adaletle dolduracaktır.' Ebu Davud da bu hadisi Sünen'inde bu şekilde rivayet etmiştir." 

Seyyid Sadruddin es-Sadr (İmam Mehdî'nin İmam Hasan'ın soyundan olduğuna delâlet eden hadisi) "el-Mehdî" adlı eserinde altı yönden reddetmiştir. O bu alanda şöyle der:

"Usûl-i Fıkıh kurallarına göre Ebu Davud'un rivayetine şu açılardan istinat etmek doğru değildir:

Bu hadis Ebu Davud'dan çeşitli şekillerde nakledilmiştir. Mesela, Ukadu'd-Dürer'de ondan Hz. Ali'nin (aleyhi's-selâm), oğlu Hüseyin'e (aleyhi's-selâm) bakarak böyle buyurduğu rivayet edilir.

Hafızlardan Tirmizî, Beyhâkî, Nesaî gibi bir grubun bu olayı aynen naklederek Hz. Ali'nin İmam Hüseyin'e bakarak böyle buyurduğunu söylediklerini belirtir.

Hasan ile Hüseyin kelimesi özellikle Kûfî hattında birbirine çok yakın oldukları için yazımda yanlışlığa düşülmüş olabilir.

Bu, Ehl-i Sünnet arasında meşhur olan nassa aykırıdır.

Bu rivayet, senet ve delâlet açısından doğru olan birçok hadisle çelişmektedir.

Bu hadis Nefsü'z-Zekiyye diye meşhur olan Muhammed b. Abdullah'ı, Mehdî göstermek için uydurulmuş olması mümkündür." (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)