Hz. Mehdi’nin Şeyh Müfid’e diğer mektubu

Hz. Bakiyyetullah’dan -Allah’ın selamı O’na olsun- perşembe günü 23. Zilhicce 412’de Şeyh Müfîd’e ulaşan diğer bir mektuptur

<Hz. Mehdi’nin Şeyh Müfid’e diğer mektubu

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN

Mektup şöyledir:

"Allah'ın, kendi yolunda cihada hazır kulundan, hakkın kendisine ilham edildiği ve onun kılavuzu olana...

Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla...

Ey hakkın yardımcısı ve sadakatle halkı O'na doğru çağıran! Allah'ın selamı sana olsun. Kendisinden başka bir ilah olmayan Allah'a hamd ediyor, efendimiz ve mevlâmız olan peygamberlerin sonuncusu Muhammed'e ve O'nun pâk Ehl-i Beyt'ine O'ndan rahmet diliyoruz.

Biz, senin münacaatını görüyorduk, -Allah Teâlâ, evliyası vasıtasıyla sana bağışladığı şeyler vesilesiyle seni korusun, düşmanlarının hilesinden seni güvende kılsın- onun müstecab olmasını (Allah'tan) istedik.

Şimdi, tanınmayan bir dağın tepesinde ikâmet ediyoruz, imandan yoksun bazı fertler yüzünden, bitkisi çok olan bölgeden buraya sığındık.

Yakında geniş ve düz bir yere ineceğiz ve gelecekteki durumumuzdan seni haberdar kılacağız. Bu vesileyle, iyi işlerinle bize yakın olduğunu bileceksin. Allah Teâlâ, kendi rahmetiyle seni bu amelleri yapmaya muvaffak kılmıştır.

Bu saklanmaktan (Gaybet'e çekilmekten) sonra hareketimizin (kıyamımızın) nişânesi, Mekke-i Muazzama'daki, münafık ve kan dökmeyi helal bilen kimse tarafından vukû bulacak hadisedir.

Kendi hilesiyle mü'minlerin canına kasdetmektedir. Ama bununla, hedefi olan zulüm ve tecavüzde bulunmaya ulaşamayacaktır.

Çünkü biz mü'minlerin arkasındayız, yer ve göğün padişahından gizli kalmayacak duayla onları koruyacağız.

Öyleyse, dostlarımızın kalpleri mutmain olsun, tehlikeden güvende kalacaklarına emin olsunlar. Gerçi, durumların karanlıkları onları korkutacaktır. Ama sonuç, günahlardan sakındıkları müddetçe -Allah'ın güzel lutfuyla- onlar için güzel olacaktır.

Ey muhlis dost ve bizim uğrumuzda zâlimlere karşı cihad eden, -Allah seni, bizim önceki sâlih dostlarımızı teyid ettiği gibi teyid etsin- biz, sana söz veriyoruz ki, dinî kardeşlerinden kim, din hususunda Rabbinden çekinir ve üzerinde (humus, zekât vb.) olan borcunu hak sahiplerine ulaştırırsa, bozucu fitnelerde ve karartıcı sıkıntılarda güvende olacaktır. Kim de, Allah'ın verdiği nimetleri, verilmesini emrettiği kimseye vermekte cimrilik ederse, dünya ve ahirette zarara uğrayanlardan olacaktır.

Eğer sevenlerimiz -Allah onları kendi itaatına muvaffak kılsın- üzerlerine farz olan ahde vefa etmede kalpleri bir olursa, bizimle görüşmek saadeti onlardan tehir edilmeyecektir.

Bize nispet, sahip oldukları gerçek mârifet üzere bizimle görüşmek mutluluğu, en yakın bir zamanda onlara nasip olacaktır. Bizi onlardan uzaklaştıran şey, sevmediğimiz şeyleri yapıyor olmaları haberinin bize ulaşmasıdır.

Allah en iyi yardım dilenendir, O bize yeter ve O ne güzel vekildir. Allah'ın salât ve selamı, korkutucu ve müjdeleyici olan efendimiz Muhammed'e ve O'nun pâk Ehl-i Beyt'ine olsun."

Bu mektup, H. 412. yılın Şevval ayının evvelinde yazıldı.

Şu da, mübarek elle yazılan -Allah'ın salâtı onun sahibine olsun- tevkî'nin nüshasıdır:

"Ey kendisine yüce hak ilham olan dost! Bu, sana olan mektubumuzdur, bizim imlâmız ve güvendiğimiz birisinin hattıyla yazılmıştır. Öyleyse onu herkesten gizle, onu dür ve hiç kimseye gösterme.

Onun üzerinden bir nüsha hazırla, dostlarımızdan emin bildiğin kimseleri ondan haberdar et, Allah onları bizim bereketimize meşmul kılsın, inşaallah. Hamd Allah'a, salât ve selam efendimiz Muhammed ve O'nun pâk Ehl-i Beyt'ine olsun." (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)