HZ. HASAN’IN BAZI NASİHATLERİ III…..

Dünden devam eden

      “Ey Allah’ın kulları! Allah’tan korkun, (kurtuluş ve saadet) talep etmede ve ihtiyarlığa karşı (onu göz  önünde bulundurarak) ciddiyet gösterin, azap parçaları inmeden ve lezzetleri yok edici ölüm ulaşamadan önce amel etmeye koşun. Çünkü dünya nimetlerinin devamı bulunmayan, musibetlerinden emin olunmayan, kötülüklerinden kaçınılmayan aldatıcı bir engel ve eğik (güvensiz) bir dayanaktır.” (Tuhefu’l Ukul, s. 471)

HZ. HASAN’IN BAZI NASİHATLERİ III…..
Mimar Gökhan Demir

HZ. HASAN’IN BAZI NASİHATLERİ III…..

     “En kötü insan, geçiminde hiç kimsenin ortak olmadığı kişidir. (Başkalarının geçimini sağlamayan kimsedir).” (Tarih-i Yâkubî, c. 2, s. 202)

   “Edebi olmayanın aklı, kıskançlığı olmayanın sevgisi, dini olmayanın hayâsı yoktur. Aklın başta gelen göstergesi insanlarla iyi geçinmektir. İki dünyanın mutluluğu, akıl ile elde edilebilir. Kimin aklı yoksa, her ikisinden mahrum kalır.” (Keşfu’l Gumme, c. 2, s. 197; Alamu’l Hidayet, c. 4, s. 215)

   “En iyi zenginlik, kanaattir. En kötü fakirlik de (zengin birinin karşısında) boyun eğmektir.” (Biharu’l Envar, c. 78, s. 113)

   “Şaka, heybeti yer (azaltır), susmak (az ve öz konuşmak) ise heybeti çoğaltır.” (Biharu’l Envar, c. 78, s. 113)

   “Ey Allah’ın kulları! İbretlerden öğüt alın ve geçmişlerin geriye bıraktıkları eserleri ibret kaynağı edinin, bunca nimetlerin şükrü için günahlardan uzak durun. Ve nasihatlerden yararlanın. Allah’ın yardımcı ve sığınak, Kuran’ın delil ve davacı, cennetin sevap, cehennemin de ceza ve işkence olması insana (öğüt olarak) yeter.” (Tuhefu’l Ukul, s. 471)

    “Gerçek yakîn, neseb bakımından uzak olsa bile, muhabbetin yakınlaştırdığı kimsedir. Gerçek yabancı ise, neseb açısından yakın olsa bile muhabbetin uzaklaştırdığı kimsedir. Vücuda, elden daha yakın bir şey yoktur. Fakat kırıldığı zaman kesilip atılır.” (Tuhefu’l Ukul, s. 465)

    “Nimetlere şükretmemek, aşağılıktır.” (Tuhefu’l Ukul, s. 465)

  “Halkın seninle nasıl arkadaş olmasını istiyorsan sen de onlarla öyle arkadaş ol.” (Biharu’l Envar, c. 78, s. 116)

    “Mescide devamlı gidip gelen insan şu sekiz hasleti kazanır: Faydalanacağı sağlam bir ayet (alamet), yararlı olacak bir kardeş, yeni bir bilgi, beklenen (umulan) bir rahmet, hidayete erdiren veya alçaklıktan men eden bir söz, utanç veya korku sebebi ile günahları terk etmek.” (Tuhefu’l Ukul, s.  467)

   “Şaşarım yemeği hakkında düşünüp aklî ve manevî meseleler hakkında düşünmeyen kimseye! Karnını rahatsız edici yemeklerden uzak tutar ama göğsünü (kalbini ve aklını) helak edici şeylerle doldurur.” (Sefinetu’l Biharu’l Envar, c. 2, s. 84)

    İmam Hasan kendisinden nasihat isteyen birine şöyle buyurdu: “Şu şartla sana nasihat ederim ki, sakın beni övmeyesin. Çünkü ben kendimi daha iyi tanıyorum. Beni yalanlamayasın. Çünkü yalanlanan bir kimsenin görüşü (görüşünü söylemesi) değer taşımaz. Yanımda da bir kimsenin gıybetini etmeyesin.” Bunun üzerine nasihat isteyen adam, “Bana müsaade ederseniz, huzurunuzdan ayrılayım” dedi. İmam Hasan da, “İstersen gidebilirsin” buyurdu.” (Tuhefu’l Ukul, s. 469)

     “Bilin ki, kim Allah’tan korkup sakınırsa (takvalı olursa), Allah ona fitnelerden kurtulabilmesi için bir çıkış yolu gösterir, onu doğruya iletir. Kemale ermesini sağlar. Hücceti ile onu zafere erdirir. Yüzünü ağartır. İsteklerini yerine getirir. Ve Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, doğrular, şehitler ve sâlihlerle beraber olur, ne iyi arkadaştır onlar…” (Tuhefu’l Ukul, s. 459)

     Hz. Hasan’ın ölüm anındaki nasihati: Hz. Peygamberin sahabelerinden Cünade b. Ebu Ümeyye ziyaret için şehadetine sebep olan zehirlenişi sırasında İmam Hasan’ın yanına gider ve ona, “Neden kendinizi tedavi ettirmiyorsunuz?” der. İmam cevabında, “Ölümü ne ile tedavi edebilirim?” buyurur. Bunun üzerine Cünade, “İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” dediğinde, İmam ona bakıp şöyle buyurur: “Vallahi Resulüllah, kendisinden sonra Ali ve Fatıma’nın evlatlarından oniki imamın gelerek imamet makamını üstleneceklerini bize haber vermiştir. Hepimiz ya kılıçla ya da zehirle şehit edileceğiz…” Sonra Cünade İmam’a dönerek, “Ey Resulüllah’ın oğlu bana öğüt ver!” dedi. İmam da yarasının en şiddetli durumunda en ağır acıyı ve sıkıntıyı çektiği anlarda Cünade’nin isteğine cevap vererek ona mücevherlerden daha değerli ve pahalı olan şu altın sözleri armağan etti:  “Ey Cünade! Yolculuğuna hazırlan. Ecelin gelmeden azığını biriktir. Bilesin ki sen dünyanın peşindeyken ölüm senin peşindedir. Henüz gelmemiş olan gününün derdini içinde bulunduğun güne yükleme. Bilesin ki yiyip, içeceğin miktarın üzerinde kazandığın malı sadece başkaları için biriktirirsin. Bilesin ki, dünyanın helalinde hesaba çekilme, haramında ise cezalandırılma ve şüpheli şeylerinde de azarlanma vardır. Dünyayı bir leş gibi gör. Ondan sadece kendine yetecek kadarını al. Eğer ondan aldığın helal ise dünyadan el çekmiş onun uzağında durmuş (ve kanaat yolunu tutmuş) olursun. Eğer aldığın şey haram ise ondan sorumluluk yük olmaz. Çünkü ondan (zaruret durumunda) leşten aldığın gibi almışsın. Eğer cezası olursa bu ceza hafif olur. Hep yaşayacaksın gibi dünyan için ve yarın öleceksin gibi ahretin için çalış. Eğer aşiretsiz şan ve otoritesiz heybet istersen Allah’a asi olma zilletinden Allah’a itaat etme izzetine yüksel. Eğer insanlarla arkadaşlık yapmaya ihtiyaç duyarsan dost edindiğinde sana süs olan, kendisinden bir şey istediğinde yardımına koşan, kendisinden bir şey aldığında seni koruyan, bir söz söylediğinde sözünü onaylayan, hamle ettiğinde hamleni güçlendiren, iyilik elini uzattığında iyilik elini sana uzatan, bir ayıbını gördüğünde onu kapatan, bir iyiliğini gördüğünde onu dile getiren, kendisinden bir şey istediğinde veren, sustuğunda ilk konuşmaya başlayan, herhangi bir musibete, felakete uğradığında yardımcı olan, kendisinden sana bir şer ve zarar ulaşmayan, sana karşı değişik haller sergilemeyen, gerçekler önünde seni yüzüstü bırakmayan ile arkadaş ol!” (Biharu’l Envar, c. 44, s 138, 139; Ayanü’ş-Şia, c. 4, s. 85)