HZ. FÂTIMA’NIN VEFAT ÂNI III…..

Dünden devam edecek

                        HZ. AİŞE CENAZEYİ GÖREMEDİ

   Hz. Aişe ölüm haberini alır almaz koşup geldi. Hz. Fâtıma’nın (a.s.) yanına girmek istedi ise de, Hz. Esma, Hz. Fâtıma’nın (a.s.) vasiyeti gereğince Hz. Aişe’yi içeri almadı. Aişe hemen babası Ebu Bekir’in yanına gitti, üvey anasından şikayet ederek:

HZ. FÂTIMA’NIN VEFAT ÂNI III…..
Mimar Gökhan Demir

HZ. FÂTIMA’NIN VEFAT ÂNI III…..

    “Baba bu Esma bint-i Ümeys’e ne oluyor ki, bizimle Hz. Peygamberin (s.a.v.) kızı Fâtıma’nın arasına girip, bizi Fâtıma’nın cenaze hizmetinden alıkoyuyor?” Ebu Bekir, hemen Hz. Fâtıma’nın (a.s.) evinin kapısına gelip durdu ve eşi Esma’yı kapıya çağırdı: “Ya Esma! Hz. Peygamberin (s.a.v.) hanımlarını, Peygamberin (s.a.v.) kızı Fâtıma’nın yanına girmekten neden men ediyorsun? Halbuki, ben Fâtıma için gelin hevdeci gibi hevdec bile hazırladım” buyurdu. Hz. Esma (r.a.): “Ne yapayım ya Eba Bekir! Fâtıma (a.s.) bana sağlığında böylece vasiyet edip, yanına kimsenin girmemesini emir buyurdular” deyince, Ebu Bekir: “Ya Esma! Fâtıma-i Zehra ne emir ve vasiyet ettiyse, hakkıyla yerine getir” deyip geri döndü. (Kenzü’l-Ummal Muhtasarı, c. 5, s. 101)

    Ölüm haberinin duyulmasının ardından Ebu Bekir ve Ömer de Hz. Ali’nin (a.s.) yanına gelerek başsağlığı dilediler. Ve Hz. Fâtıma’nın (a.s.) onlara olan tavrını bildikleri halde, “Ey Ebu’l-Hasan! Resûlullah’ın (s.a.v.) kızının cenaze namazını bize haber vermeden kılma!” dediler. (Bihârü’l-Envâr, c. 43, s. 199)

    Ancak Hz. Ali (a.s.) Hz. Fâtıma’nın (a.s.) vasiyeti gereği, gece olup, el ayak çekildiğinde Fâtıma (a.s.)’a gusül verip, kefenledi.

                                          CENAZENİN YIKANMASI KONUSU

    Bazı Sünni eserlerde Hz. Fâtıma (a.s.)’ın yıkanıp temiz elbiseler giydiği, sağ elini yan tarafına koyup yattığı ve kıbleye dönerek: “Ben şimdi ruhumu teslim edeceğim. Beni kimse açmasın ve yıkamasın” dediği rivayet edilmektedir. Ancak, diğer bazı rivayetlerde de, Hz. Ali (a.s.) Hz. Fâtıma’nın (a.s.) vasiyeti gereği O’nu Kendi yıkamıştır.

     Hz. Ali (a.s.)’ın şöyle buyurduğu nakledilmektedir: “Allah’a and olsun ki Fâtıma’yı (a.s.) Kendi gömleğinde yıkadım, tertemizdi, Resûlullah’ın (s.a.v.) henutundan kalan henutla O’nu da henutladım. Onu kefenledikten sonra, ‘Ey Ümmü Gülsüm, ey Zeyneb, ey Sekine, ey Fizze, ey Hasan, ey Hüseyin! Gelin annenizle vedalaşın, ayrılık vakti yetişmiştir, görüşmek cennet ve kıyamete kalmıştır’ diyerek onları çağırdım. Hasan ve Hüseyin öne gelip ağlayarak, ‘Ey Hasan’ın annesi, ey Hüseyin’in annesi! Ceddimiz Muhammed Mustafa’yı gördüğünde selamımızı O’na ilet ve O’na de ki, Senden sonra yetim kaldık’ diye annelerine seslenip O’nunla konuştular. Allah şahittir ki, Fâtıma sızladı, feryad etti, ellerini kefenden çıkarıp onları bağrına bastı, bu esnada gaybden şöyle bir ses geldi: Ey Ebe’l-Hasan! O ikisini annelerinin göğsünün üzerinden kaldır. Allah’a and olsun ki, göklerin meleklerini ağlattılar, dost (Allah), dostu (Hz. Fâtıma) görmeye müştaktır…” (A. K., c. 43, s.179-180)