HZ. FÂTIMA’NIN ÜSTÜN MÂNEVİYATI.....

 Prof.Dr.Haydar Baş Hocamızın Hz.Fatıma (a.s) eserinde ‘Hz.Fatıma’nın üstün maneviyatı’ hakkında şu bilgilere yer vermektedir: Muzaffel bin İmam Sâdık (a.s.)’dan naklettiği ri­vayet şöyledir: “Hz.Fâtıma (a.s.) doğduğunda şöyle buyurdu: ‘Allah’tan baş­ka ilah olmadığına ve babam Resûlullah (s.a.v.)’in peygamberlerin efendisi olduğuna, eşim Ali’nin vasilerin efendisi ve evlatlarımın, esbatların (torunların) efendileri olduğuna şehadet ederim.’ Sonra onları (etrafında bulunan hanımları) selamladı ve tek tek isimlerini söyledi.” (Bihârü’l-Envâr,c.43,s.3)

HZ. FÂTIMA’NIN ÜSTÜN MÂNEVİYATI.....
Mimar Gökhan Demir

HZ. FÂTIMA’NIN ÜSTÜN MÂNEVİYATI.....

     Ammar’dan nakledilen hadisin bir kısmında şöyle geçer: “Hz.Fâtıma (a.s.) Ali’ye (a.s.) arz etti: Gel Sana geçmişten, şu anda olanlardan ve kıyametin kopacağı saate kadar olacaklardan haber vereyim”(Bihârü’l-Envâr,c.43,s.3)

    Peygamber (s.a.v.) şöyle buyuruyor: “Mirac’a gittiğimde cenne­te girdim ve Fâtıma’nın kasrına ulaştım. Mercan ve inciden yapılan yetmiş köşk olduğunu gördüm.” (Bihârü’l-Envâr,c.43 s.76)

    Resûlullah (s.a.v.) Hz.Fâtıma (a.s.) hakkında şöyle buyurmuş­tur: “Allah-u Teala, kızım Fâtıma’nın kalp ve azalarını, imanla öyle doldurmuştur ki, Allah’ın itaati için kendisini bütün meşguliyetler­den uzak tutmaktadır.”(Bihârü’l-Envâr,c.43 s.46)

   Hz.Ali buyurmuştur ki: “Fâtıma (a.s.) Kadir Gecesi’nde hiç kimsenin yatmasına müsaa­de etmezdi; az yemek vermekle onların yatmamasını sağlıyor; ken­disi de bu gecenin ihyası için hazırlanıyordu ve buyuruyordu ki: Mahrum, bu gecenin bereketlerinden mahrum kalan kimsedir.”(Deaimu’l-İslam,c.1,s.282)

    Hz.Fâtıma (a.s.) buyurmuştur ki: “Ben Resûlullah’tan şöyle buyurduğunu duydum: ‘Cuma günü öyle bir saat vardır ki, kim onu gözetler de o anda Allah’tan hayır dilerse, Allah-u Teala istediği şeyi ona bağışlar. O vakit, güneşin yarısının battığı andır.’ Hz.Fâtıma (a.s.)hizmetçisine şöyle buyuruyordu: Git,tepenin üzerine çık,güneşin yarısının battığını gördüğünde dua etmem için Bana haber ver.” (Meani’l-Ahbar,s.399)

  Hz.Peygamberin (s.a.v.) değerli ashabından olan Câbir bin Ab­dullah-i Ensarî şöyle diyor: “İmam-ı Bâkır’a(a.s.)dedim ki: ‘Fedan olayım! Rica ediyorum, annen Hz.Fâtıma’nın(a.s.)azameti hakkında, yolundan gidenlere anlattığımda hoşnut olmaları için bana bir hadis söyleyin.’’ İmam Bâkır(a.s.)buyurdu ki: Babam, Resûlullah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu nakletti: ‘Kıyamet günü olduğu zaman ilahi peygamberler için nurdan minberler kurulacaktır. Benim minberim hepsinden daha yüksek olacak, Allah-u Teala  o anda şöyle buyuracaktır: “Ey Seçkin Peygamber!Konuşma yap.Ben,o gün öyle bir şe­kilde konuşacağım ki,hiç kimse hatta resul ve peygamberler bile onun gibi bir konuşma duymamış olacaklardır.Daha sonra peygamberlerin vasileri için nurdan bir takım min­berler kurulacaktır.O minberler arasında vasim Ali bin Ebi Tâlib’in minberi bütün minberlerden daha yüksek olacaktır. Bu esnada Al­lah-u Teala O’nun konuşmasını emredecektir. O hiçbir vasinin benzerini duymadığı konuşma yapacaktır. Daha sonra peygamberlerin evlatları için nurdan bir takım min­berler dikilecektir. İki oğlum, iki torunum ve hayat bahçemin iki gülü olan Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.) için de nurdan minberler bırakacaklar ve onlardan konuşmaları istenecektir. Bunlar da Pey­gamber evlatlarından hiç kimsenin duymuş olmadığı bir konuşma yapacaklardır.” Daha sonra bir münadi yani Cebrail: ‘Muhammed Peygamberin (s.a.v.) kızı Fâtıma nerededir?’ diye seslenecektir. Bu esnada Fâtı­ma ayağa kalkacaktır. Allah-u Teala tarafından şöyle bir nida gelecek: ‘Ey mahşer ehli! Ben yüceliği Muhammed’e, Ali’ye, Hasan’a, Hüseyin’e , Fâtı­ma’ya verdim. Başlarınızı aşağıya eğin, gözleriniz kapayın; bu Fâ­tıma cennete gidecektir.’ Daha sonra Cebrail, iki tarafın cennet süsleri ile süslenen, yula­rı inciden, eğeri ise mercandan olan cennet develerinden bir deve getirerek onu Hz. Fâtıma’nın (a.s.) önüne yatıracak ve Hz. Fâtıma (a.s.) da o deveye binecektir. Bu esnada, Allah-u Teala yüz bin meleği Fâtıma’nın(a.s.) sağın­dan, yüz bin meleği de solundan hareket etmeleri için gönderecek ve yüz bin meleğe de kendi kanatları üzerinde O’nu cennetin kapı­sına götürmelerini emredecektir. Cennetin kapısınan ulaştıklarında Fâtıma(a.s.)dönüp arkasına bakacaktır. Bu esnada Allah-u Teala şöyle buyuracak: ‘Ey Habibimin kızı! Neden cennete girmiyorsun?’ Hz. Fâtıma (a.s.) arz edecek ki: ‘Allah’ım! Böyle bir günde ma­kam ve mevkiimin herkese belli olmasını istiyorum.’ Allah-u Teala da buyuracak ki: ‘Ey Habibimin kızı! Dön mahşe­re bak! Kimin kalbinde Senin veya evlatlarının sevgisi olursa, onu al, cennete götür.’ Daha sonra İmam Bâkır (a.s.) şöyle buyurdular: ‘Ey Câbir! Allah’a and olsun ki, annem Fâtıma (a.s.) o gün kendi taraftarlarını ve dostlarını, bir kuşun iyi taneleri, kötü tanelerden ayırt ederek topladığı gibi ayırt edip toplayacaktır. Taraftarlarını onunla birlikte cennetin kapısında biraraya geldi­ğinde kalplerine durup geriye bakmaları ilham edilecektir. Geriye baktıklarında Allah-u Teala: Neden durup geriye baktınız; oysa Ha­bibimizin kızı Fâtıma sizin hakkınızda şefaat etti, buyuracak.Cevaben şöyle diyecekler: Ey Rabbimiz! Bugün kulluk etmenin ve Ehl-i Beyt’i sevmenin ne kadar değerli olduğunu görmek ve ma­kamımızın tanınmasını istiyoruz. Allah-u Teala buyuracak ki: Ey dostlarım! Mahşer sahrasına ba­kın! Her kim sizleri Fâtıma’yı sevdiğinizden dolayı severse, her kim Fâtıma’nın sevgisi uğrunda size bir yemek yedirmişse, her kim Fâtıma’nın sevgisi için size bir elbise giydirmişse, her kim Fâtı­ma’nın sevgisi uğrunda size bir yudum su vermişse ve her kim Fâtıma’nın sevgisi için bir gaybeti sizden reddederek sizi savun­muşsa… onların ellerinden tutarak hepsini cennete götürünüz.” (Bihârü’l-Envâr,c.8, s.51)

    Resûlullah(s.a.v.)Ali’ye(a.s.) şöyle buyurdu: “Sana verilmiş olan üç özellik var ki, onlar, Senden başka hiç kimseye, hatta Bana bile verilmemiştir: Sen Benim gibi bir kayın­pedere sahipsin; Benim böyle bir kayınpederim yoktur. Fâtıma gibi bir sıddıka eşin var; Benim eşim (fazilet yönünden) O’nun gibi de­ğildir. Ve Senin sülbünden Hasan ve Hüseyin gibi çocuklar vücu­da gelmiştir;Benim böyle çocuklarım yoktur ama Siz Bendensiniz Ben de Sizdenim.” (Er-Riyazu’n-Nadire,4bâb)

  Hz.Ali(a.s.),Hz.Fâtıma’dan (a.s.) şöyle rivayet eder: “Resûlullah (s.a.v.) Bana dedi ki: Ey Fâtıma! Kim Sana salavat getirirse, Allah onu bağışlar ve cennette nerede olursam olayım, onu Bana kavuşturur”(Keşfü’l-Gumme,c.1,s.472)

   Ahned bin Hanbel Müsned’inde ve Seyyid Ali Hemedani Eş-Şafii, Meveddetu’l-Kurba’nın 13. meveddesinde, Selman Mu­hammedi’den rivayet etmiş olduğu bir rivayette Peygamber-i Ek­rem (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Fâtıma (a.s.)’ın sevgisi yüz yerde insana yarayacaktır; onların en kolayı ölüm, kabir, mizan, sırat ve hesaptır. Öyleyse kızım kim­den razı olursa, Ben de razı olurum,kimden razı olursam,Al­lah da ondan razı olur;Fâtıma’nın razı olmadığı kimseden Ben de razı değilim, Benim razım olmadığım kimseden Allah-u Teala da razı değildir.O halde Fâtıma’ ya, eşi Ali’ye ve onların soy ve seven­lerine zulmedenlere yazıklar olsun.” Hz. Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Eğer iyilik ve güzellik bir şahıs olmak isteseydi, o mutlaka Fâ­tıma olurdu; oysa Fâtıma ondan daha üstündür.Kızım Fâtıma soy,yücelik, keramet ve bağış bakımından yeryüzündeki insanların en üstünüdür.”(Ferâidü’s-Simtayn,c.2,s.143)