HZ. FÂTIMA’NIN SON GÜNLERİ III…..

Devam eden yazı...

   Ömrüm hakkı için, onların bu davranışları bir gelişmeye gebedir ki, sonuç vermesi çok yakındır. Sonra taze kan dolu kadehi, acı bir zehiri (sabır) içeceksiniz. İşte o zaman bâtıl ehli olanlar hüsrana uğrayacaklardır. Ve sonradan gelenler, öncekilerin başlattıkları uygulamaların âkıbetini bileceklerdir.

HZ. FÂTIMA’NIN SON GÜNLERİ III…..
Mimar Gökhan Demir

HZ. FÂTIMA’NIN SON GÜNLERİ III…..

     O zaman dünyanızda huzur içinde mutlu olun, kalplerinizi fitnelerin inmesine hazırlayın. Keskin bir kılıcın tepenizde sallanacağını birbirinize müjdeleyin. (Zâlim ve azgın bir egemenliği) her tarafı kaplayan bir kargaşayı ve zâlimlerin istibdadını sevinçle karşılayın! Bu zâlim iktidar tarafından, elinize geçen ganimetin bir küçük lokma kadar olmasına, ekinlerinizin onlar tarafından biçilmesine hazır olun. Yazık size çok yazık! Artık hidayeti bulmanız ne mümkün; değil mi ki kaybolup gitmiş, sizden uzaklaşmıştır. Siz hidayetten hoşlanmadığınız halde, sizi zorla mı ona ileteceğiz?” (Allame Meclisi, Bihârü’l-Envâr, c. 43, s. 161, Belagatü’n-Nisa, s. 19) Bu Hz. Fâtıma (a.s.)’ın sahabeleri, yaptıkları yanlıştan dönmeleri hususunda ikinci uyarışı idi.

                                       EBU BEKİR VE ÖMER’İN O’NU ZİYARET ETMELERİ

    Hz. Fâtıma (a.s.)’ın son anlarına kadar Muhacir ve Ensar Kendisini hasta yatağında ziyaret etmiştir. Ebu Bekir ve Ömer ise, Kendisiyle konuşmadığı bilinen Hz. Fâtıma (a.s.)’ı ziyaret etmemişlerdir. Ancak ölümüne çok az bir zaman kala, bir rivayete göre Ebu Bekir’in, bir rivayete göre de Ömer’in telkinleri ile Hz. Fâtıma (a.s.)’ı ziyarete gitmişlerdir. Sünni İbn Kuteybe El-İmamet-u ve’s-Siyase kitabında şunları yazmaktadır:

   “ Ömer Ebu Bekir’e şöyle dedi: ‘Gel Fâtıma’ya (a.s.) gidelim. Zira O’nu gazablandırdık.’ (Bazı rivayetlerde Ebu Bekir’in Ömer’e böyle bir teklifte bulunduğu yazmaktadır ki bu daha doğru gözükmektedir). Birlikte Fâtıma (a.s.)’ın kapısına vardılar. Ama mazlum Fâtıma (a.s.) onlarla görüşmek istemedi. Hz. Ali’yi (a.s.) aracı kılınca Fâtıma (a.s.) Hz. Ali’nin (a.s.) sözüne karşı sessiz kaldı. Bunun üzerine onlara sadece giriş izni verdi.  Girip  selam verdiler,  Hz.  Fâtıma  (a.s.) ise yüzünü duvara  döndü. 

   Ebu Bekir şöyle dedi: ‘Ey Resûlullah’ın (s.a.v.) kızı, Allah’a and olsun ki, Hz. Peygamberin (s.a.v.) akrabalarını kendi akrabalarımdan daha çok seviyorum. Seni kızım Aişe’den daha çok seviyorum. Keşke Resûlullah (s.a.v.)’den sonra ben de ölseydim. Ben senin değerini, şerefini ve faziletini  herkesten daha iyi biliyorum. Eğer seni, mirasından men ettiysem, bu bizzat Hz. Peygamber (s.a.v.)’den duyduğum, Biz miras bırakmayız; bıraktığımız miras değil sadakadır… hadisinden dolayı idi.’ 

  Hz. Fâtıma (a.s.), Hz. Ali (a.s.)’a şöyle arz etti: ‘Ben onlara Resûlullah (s.a.v.)’in bir hadisini hatırlatıyorum, Allah’ın rızası için doğru söylesinler. Acaba Hz. Resûlullah (s.a.v.)’in şu hadisini duymadılar mı: Fâtıma’nın rızası Benim rızamdır; Fâtıma’nın gazabı Benim gazabımdır; Fâtıma’yı seven Beni sevmiştir; Fâtıma’yı razı eden Beni razı etmiştir; Fâtıma’yı öfkelendiren Beni öfkelendirmiştir. Onlar: ‘Evet, Hz. Peygamberden (s.a.v.) bunu duyduk’ dediler.

    Bu sırada Fâtıma (a.s.) şöyle buyurdu: ‘Allah ı ve meleklerini şahit tutuyorum ki, sizler Beni öfkelendirdiniz, Beni razı etmediniz. Resûlullah (s.a.v.) ile görüşürsem sizin ikinizi de O’na şikayet edeceğim.’

   Ebu Bekir, Hz. Fâtıma’nın (a.s.) bu beyanı karşısında ağlar bir halde şöyle dedi: ‘Senin ve Peygamberin (s.a.v.) gazabından Allah’a sığınırım.’ Fâtıma (a.s.) da ağlar bir halde şöyle buyurdu: ‘Allah’a and olsun ki, her namazda sana beddua ediyorum.’ Ebu Bekir bu sözleri duyunca ağlayarak dışarı çıktı. Halk etrafında toplandı ve ona teselli vermeye çalıştı.

   Ebu Bekir şöyle dedi: Eyvahlar olsun size! Siz eşlerinize ve evlerinize sevinç içinde dönüyorsunuz; beni bırakın benim sizin biatinize ihtiyacım yoktur, benden vazgeçin. Allah’a and olsun ki Fâtıma’dan (a.s.) duyduklarımdan ve gördüklerimden sonra, hiçbir Müslümanın biatinin üstümde olmasını istemiyorum.” (İbn Kuteybe El-İmamet-u ve’s-Siyase kitabı c. 1, s. 31)