HZ. FÂTIMA’NIN SON ANLARINDA HZ. ALİ’YE VASİYETLERİ II….. 

Dünden devam eden 

  Sünni eserlerden Delâilü’l-İmamet’te (sy. 42) geçen Hz. Fâtıma’nın (a.s.) bir diğer vasiyeti de şöyledir:

HZ. FÂTIMA’NIN SON ANLARINDA HZ. ALİ’YE VASİYETLERİ II….. 
Mimar Gökhan Demir

HZ. FÂTIMA’NIN SON ANLARINDA HZ. ALİ’YE VASİYETLERİ II….. 

“Resûlullah’ın(s.a.v.) hanımlarından her birine 12 vukye verilmesi, Ben-i Haşim kadınlarının her birine oniki vukye verilmesi ve bacısının kızı olan Ümame’ye de onu memnun edecek bir şey verilmesidir.” 

  Vefatından sonra şöyle bir yazılı vasiyeti bulunmuştur: “Zü’l-hüsna bostanı, Sakiye bostanı, Dellal bostanı, Gırafbostanı, Rakme bostanı, Heysem bostanı, Ümmü İbrahim bostanı Benden sonra Ali b. Ebi Tâlib’in yetkisinde; O’ndan sonra da oğlum Hasan’ın yetkisinde, Hasan’dan sonra da Hüseyin’in yetkisinde, Hüseyin’den sonra da Hüseyin’in erşedoğlunun yetkisinde olsun. Yazan: Ali (a.s.) Şahit: Mikdad-Zübeyr.” (Delailu’l-İmamet, s. 42)

Fuzuli’nin “Kerbela Şehitleri” adlı eserinde Hz. Ali’nin (a.s.) da, Hz. Fâtıma (a.s.)’ın  son anlarında, Hz. Fâtıma (a.s.)’a yaptığı bir vasiyetten söz edilmektedir: “Ey Fâtıma! Senin vasiyetlerini dinledim, kabule ettim. Amma Benim de Sana üç vasiyetim var. Arz edeyim. 

  Biri şu ki, Benden Sana hizmette kusur oldu ise, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) şikayet etmeyesin. İkincisi budur: Resûlullah (s.a.v.)’e selamımı ulaştırasın. Üçüncüsü de şu ki: Resûlullah’a Benim şükürlerimi açıklayasın.” (KerbelaŞehitleri, s. 182)

  HZ. FÂTIMA’NIN BİR VASİYETİ DE HZ. ESMA’YADIR     İSLAM’DA İLK TABUT UYGULAMASI

     Hz. Fâtıma (a.s.) hasta yatağında Esma bint-i Ümeys’e şöyle buyurmuştur: “Ya Esma! Cenazelerin üstüne hani bir örtü örtüyorlar, işte o örtü, altındaki cenazenin bütün vücudunu gösteriyor, erkek mi, kadın mı olduğu belli oluyor. Ben bu âdeti çok fena görüyorum ve hiç sevmiyorum.”

 Esma şöyle dedi: “Ey Peygamberin kızı Fâtıma (a.s.)! Ben Ali’nin kardeşi, ilk kocam Câfer Tayyar (r.a.) ile beraber hicret ettiğimiz Habeşistan’da iken oralılar cenazelerini şimdi sana tarif edip göstereceğim gibi kaldırıyorlardı.”

   Hz. Esma, budağından ve yaprağından soyulmuş, yaş, ne ince ne de kalın hurma dalları, sürgünleri istedi, getirdiler. O dalları büküp büküp eğdi ve yay gibi yapıp, uçlarını yere batırdı. Üzerine bir çarşaf attı ve örttü. Üzerine hasır örtülmüş Muhacir arabaları gibi bir şey oldu. 

  Hz. Fâtıma (a.s.) bunu görünce çok memnun oldu ve dedi ki: “Ya Esma! İşte bu usul pek güzel ve iyi imiş. Bak ya Esma! Ben sana vasiyet ediyorum. Ben ölünce tabutumu aynen böyle yap ve Ali ile ikiniz Beni yıkayınız. Yıkayıp kefenlerken yanıma kimsenin girmesine müsaade etmeyiniz.” (Hilyetü’l-Evliya, c. 2, s. 42)

 İmam Câfer Sıddık (a.s.) bu konuda şunları rivayet etmektedir: “İslam’da ilk tabut uygulaması Fâtıma’nın (a.s.) naaşının bir tabuta konması ile başlamıştır. Fâtıma (a.s.) sonunda vefat ettiği hastalığa yakalanınca Esma’ya şöyle dedi: ‘Ben iyice zayıfladım. Vücudumda et kalmadı. Ben öldüğümde vücudumu gizleyecek bir şey yapamaz mısın?’ Esma dedi ki: ‘Ben Habeşistan’da iken onların bir şey yaptıklarını görmüştüm, Sana da ona benzer bir şey yapayım mı? Eğer beğenirsen Senin için bir tane yaparım.’ Hz. Fâtıma (a.s.) da, ‘evet’ dedi. Bunun üzerine Esma bir divan istedi. Getirilen divanı ters çevirdi sonra hurma çubuklarının getirilmesini istedi. Bu divanı dik tuttuğu çubukların üstüne bağladı, sonra üstüne bir örtü serdi. Esma: ‘Onların böyle yaptıklarını görmüştüm’ dedi. Fâtıma (a.s.): ‘Bana da aynısını yap, beni ört ki, Allah da seni ateşten korusun’ dedi.”