HZ. FÂTIMA’NIN HUTBELERİ II…..

    Dünden devam eden

    O, Allah’ın konuşan kitabı, doğru söyleyen Kur’an’ı, ışıldayan nuru ve parlak ışığıdır. Kanıtları apaçık ortadadır. Sırları açıktadır. Açık yönleri de göz kamaştırıcıdır. O’na uyanlara gıpta olunur. O’na tâbi olmak insanı Allah’ın hoşnutluğuna götürür. O’nu dinlemek kurtuluşa vesile olur.

HZ. FÂTIMA’NIN HUTBELERİ II…..
Mimar Gökhan Demir

HZ. FÂTIMA’NIN HUTBELERİ II…..

     O’nun aracılığı ile Allah’ın aydınlık kanıtlarına, ayrıntılı olarak açıklanmış azimet gerektiren hükümlerine, yasaklanmış haramlarına, parlak açıklamalarına, yeterli kanıtlarına, teşvik edilen faziletlerine, bağışlamış ruhsatlarına, yazılmış şeriatlarına ulaşılır.

   Allah sizin için imanı, şirkten arınmak; namazı büyük günahlardan temizlenmek; zekâtı nefsi temizlemek ve rızkı genişletmek; orucu ihlası kalıcılaştırmak; haccı dini ayakta tutmak ve adaleti, kalpleri uzlaştırmak aracı kıldı. Bize (Ehl-i Beyt’e) itaati, din için bir düzen (halkın düzene girmesi için) farz kıldı; imametimizi tefrikadan korumak için koydu. Cihadı İslam’ın onur ve üstünlük göstergesi; sabrı ilahi ödüle kavuşmaya yardımcı; ma’rufu emretmeyi, kötülükten sakındırmayı, halkın genelinin maslahatı icabı farz kıldı. Anne ve babaya iyiliği, ilahi gazaba uğramaktan korunmanın yolu; akrabalık bağlarını gözetmeyi, ömrün uzamasına ve sayının artmasına vesile kıldı.

    Kısası kanların dökülmesini önlemek; adakları yerine getirmeyi, bağışlanmak, ölçü ve tartıyı eksiksiz yapmayı, haksızlığı ortadan kaldırmak için farz kıldı. İçki içmeyi yasaklamayı, pislikten arınma aracı kılmış; (zina vb.) iftira atmaktan uzak durmayı, lanete uğramaktan korunmak için; hırsızlığı terk etmeyi iffetliliğin ve toplumda emniyeti hâkim kılmanın bir gereği olarak farz kıldı. Allah, Rablığın sırf Kendisine özgü kılınmasının bir göstergesi olarak da şirk koşmayı haram kılmıştır. ‘O halde Allah’tan gereği gibi korkup sakının. Ancak Müslüman olarak ölün.’ (Âl-i İmran: 102)

  ‘Emrettiklerine ve yasakladıklarına uymak suretiyle Allah’a itaat edin. Çünkü ancak âlim kulları Allah’tan korkar.’ (Fâtır: 28)”

   Ardından sözlerini şöyle sürdürdü: “Biliniz ki, Ben Fâtıma’yım ve Babam da Muhammed (s.a.v.)’dir. Dönüp dönüp tekrar söylüyorum. Söylediklerimde yanlış bir şey yoktur. Yaptıklarımı haksızlık olarak yapmıyorum. ‘And olsun, size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız O’na çok ağır gelir. O; size çok düşkün, mü’minlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.’ (Tevbe: 128)

     Eğer O’nun soyunu araştırıp, tanırsanız, kadınlarınızın değil, Benim Babam olduğunu; sizin erkeklerinizin değil; Benim amcamın oğlunun (Hz. Ali) kardeşi olduğunu görürsünüz. Gerçekten O’nun soyundan olmak, O’nunla aynı nesepten olmak çok güzeldir. O, risâleti açıklayarak tebliğ etmiş, insanları uyarmıştır. Müşriklerin yolundan, hayat tarzlarından ise yüz çevirmiştir. Müşriklerin belini kırmış, nefes borularını kesmiştir. Hikmetle ve güzel öğütle insanları Rabbinin yoluna davet etmiştir. Putları parçalamış, şirkin elebaşlarını yerle bir etmiştir. Nihayet birlikleri dağılmış olarak gerisin geri kaçtılar. Derken, gece sabahından ayrıldı, hak en yalın şekliyle ortaya çıktı.

     Dinin lideri konuşunca, Şeytan’ın şakşakçılarının dili tutuldu. Münafıklığın hasis temsilcisi helak ile burun buruna geldi (nifakın tacı yere düştü). Küfrün ve hak karşıtlığının düğümleri çözüldü. Karınları (oruçtan) aç,  yüzleri ak toplulukla birlikte ihlas kelimesini söylemeye başladınız. Bundan önce siz bir ateş çukurunun tam kenarında duruyordunuz. Kolayca içilen bir yudumluk su kadar önemsiz ve aç insanın bir kerede yutacağı az bir lokma gibi değersizdiniz.  Çabuk parlayıp, hemen sönüveren saman alevi gibi dayanıksızdınız.

    Başka toplumların ayakları altında eziliyordunuz. Develerin kirlettikleri pis su birikintilerini içiyor, tabaklanmamış bir deri parçası idi yemeğiniz. İtilip kakılan, aşağılanan pespayelerdiniz. Çevrenizdeki toplumların sizi kapıp götürmelerinden korkuyordunuz. Bütün bunlardan ve de nice güçlü erlerin belasına uğradıktan, Arap kurtlarına lokma olduktan ve Ehl-i Kitap’ın azgınlıklarına tutsak düştükten sonra, Allah, sizi, Muhammed (s.a.v.) ile kurtardı.

    Onlar, her zaman savaş ateşini yakmak istedilerse, Allah onu söndürdü. Ne zaman Şeytan boynuzunu gösterdiyse ya da ne zaman müşriklerden bir grup ağzını açmak istediyse, kardeşini (Hz. Ali) tam ortasına attı. O da onların başlarını ezmedikçe, yaktıkları fitne ateşini kılıcıyla söndürmedikçe onlardan vazgeçmezdi.

 

Devam edecek