HZ. FÂTIMA’DAN NAKLEDİLEN HADİSLER I…..

     Sayın Prof.Dr.Haydar Baş Hocamızın ‘‘ Hz. Fatıma ’’ eserinde ‘‘ Hz. Fatıma’dan nakledilen hadisler’’ hakkında şu bilgilere yer vermektedir:  Bir çok Sünni âlime göre Hz. Fâtıma’dan (a.s.) nakledilen hadislerin sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir. Aynı kaynaklar mesela Hz.Aişe’den iki binin üzerinde hadis rivayet edildiğinden bahsetmektedir.

HZ. FÂTIMA’DAN NAKLEDİLEN HADİSLER I…..
Mimar Gökhan Demir

HZ. FÂTIMA’DAN NAKLEDİLEN HADİSLER I…..

   Doğumundan itibaren Hz. Peygamberin (s.a.v.) yanında bulunan ve  son derece zeki bir kadın olan Hz. Fâtıma’dan (a.s.) bu kadar az sayıda hadisin rivayet edilmiş olmasına imkan yoktur. İmam Suyûti Cemü’l-Cevamî’de, Müsned-ü Seyyid-i Fâtımati’z-Zehra kısmında 284 hadis vermektedir. (Ahmed Sahyih El-Hüseynî, El-Edva fi Menâkıb-i ez-Zehra, s.101)

   Kendisinden hadis rivayet edenler arasında Hz. Ali (a.s.), Hz. Hasan (a.s.), Hz.Hüseyin (a.s.), Enes b. Mâlik, Aişe ve Ümmü Seleme yer almaktadır. (Zehebî, Siyer-ü Alami’n-Nübela, 4467.şahıs)

   Hz. Hüseyin’in (a.s.) kızı Fâtıma da mürsel olarak rivayet etmiştir. Hz. Fâtıma’nın (a.s.) hayatını aktarırken, mümkün olduğunca yorumsuz ve hadislere dayalı bir ifade kullanmaya çalıştık. Bu yüzden Hz. Fâtıma’dan (a.s.) nakledilen hadislerin büyük kısmı kitabın bölümlerinde yer almaktadır. Burada seçme bazı hadislerini veriyoruz: “Babam Resûlullah’tan (s.a.v.) namazında gevşeklik yapan kadın ve erkekler hakkında soru sorduğumda şöyle buyurdular:  Kadın ve erkeklerden her kim namazında gevşeklik yaparsa, Allah-u Teala onu on beş belaya dûçar eder: Allah-u Teala bereketi ömründen alır, bereketi rızkından kaldırır. Sâlih insanların simasını onun yüzünden giderir, yaptığı her amele mükafat verilmez, duası göklere yükselmez, sâlih insanların duasından  nasibi olmaz, zelil olarak ölür . Aç olarak ölür, susuz olarak can verir, öyle ki dünya nehirlerinin suyunu verseler susuzluğu yine giderilmez. Allah-u Teala bir meleği onu kabirde rahatsız etmesi için memur eder. Kabri dar olur, kabri karanlık olur. Allah-u Teala bir meleği, onu halkın gözleri önünde  yüz üstü çekip sürümesi için görevlendirir; zor bir hesaba tâbi tutulur. Allah-u Teala, (rahmet gözü ile) bakmaz, onu günahlardan arındırmaz ve onun için elemli bir azap olur.” (Müsned-i Fâtımatu’z-Zehra, s. 215)

 “Kim hâlis ibadetini Allah’a doğru çıkarırsa, Allah-u Teala da en iyi maslahatını ona indirir.” (Bihârü’l-Envâr, c. 68, s. 249)

 “Kadınlar için hayırlı olan erkekleri görmemeleri, erkeklerin de onları görmemeleridir.” (Bihârü’l-Envâr, c. 16, s. 215)

   Hz. Fâtıma anlatıyor: “Bir gün Babam Hz. Peygamber (s.a.v.) Bana uğradı. Ben, sabah olduğu halde yatmış uyuyordum. Mübarek ayağı ile Beni uyandırdı ve, ‘Ey Benim kızcağızım, kalk! Rabbinin rızkına hazırlan, gâfil olma. Zira âlemleri rızıklandıran Cenab-ı Hak Teala insanların rızıklarını şafağın sökmesi ile güneşin doğması arasında dağıtır’ buyurdu.” (Et-Tergib, c. 2, s. 353)

  Hz. Hüseyin’in (a.s.) kızı Fâtımatu’s-Suğra (r.a.), Babasından, O da Resûlullah (s.a.v.)’in kızı Fâtıma’dan (a.s.) şöyle rivayet etmektedir: “Resûlullah (s.a.v.) Bana dedi ki: Benim soyumdan yedi kişi Fırat’ın kıyısına gömülür ki, öncekiler onlara ulaşmaz, sonrakiler de onlara yetişmez.” (Bihârü’l-Envâr, c. 8, s. 131)

  Resûlullah (s.a.v.) ashabından; “Kadın nedir?” diye sordu. Ashab: “Kadın avrattır” dediler. Resûlullah (s.a.v.): “Ne zaman Rabbine daha yakın olur?” buyurduğunda artık cevabını bilemediler. Hz. Fâtıma (a.s.) bunu duyduğunda şöyle dedi: “Kadının Rabbine en yakın olduğu zaman, evinin içinde olduğu zamandır.” Resûlullah bunu duyduklarında: “Fâtıma (a.s.) Benden bir parçadır” buyurdular. (Bihârü’l-Envâr, c. 43, s. 92)

  Selh bin Sa’d El-Ensarî’den rivayet edilmiştir: Resûlullah’ın (s.a.v.)kızı Fâtıma’dan (a.s.) imamlar hakkında sorduğumda şöyle buyurdular: “Resûlullah (s.a.v.) Hz. Ali’ye (a.s.) buyurdular ki: ‘Ya Ali! Sen imam ve Benden sonra halifesin! Sen mü’minlere onların kendilerinden daha evlâsın (hak sahibisin); sen öldüğünde oğlun Hasan  mü’minlere onların kendilerinden daha evlâdır; Hasan öldüğünde oğlun Hüseyin mü’minlere onların kendilerinden daha evlâdır; Hüseyin öldüğünde oğlu Ali bin Hüseyin (Zeynelâbidin) mü’minlere onların kendilerinden daha evlâdır; Ali bin Hüseyin öldüğünde O’nun oğlu Muhammed (Bâkır) mü’minlere onların kendilerinden daha evlâdır; Muhammed öldüğünde, oğlu Câfer (Sâdık) mü’minlere onların kendilerinden daha evlâdır; Câfer öldüğünde oğlu Musa (Kâzım) mü’minlere onların kendilerinden daha evlâdır; Musa öldüğünde oğlu Ali (Rıza) mü’minlere onların kendilerinden daha evlâdır; Ali öldüğünde oğlu Muhammed (Taki) mü’minlere onların kendilerinden daha evlâdır; Muhammed öldüğünde, oğlu Ali (Naki) mü’minlere onların kendilerinden daha evlâdır, Ali öldüğünde, oğlu Hasan (Askeri) mü’minlere onların kendilerinden daha evlâdır; Hasan öldüğünde, Kaim (kıyam edecek) olan Mehdi, mü’minlere kendilerinden daha evlâdır; Allah-u Teala O’nun vesilesiyle yeryüzünün doğu ve batısını fethedecektir. Onlar Hakkın imamları ve Sıdkın (Peygamberin) dilleridirler; onlara  yardım edenler yardım görecek, onları yalnız bırakanlar ise yardımcısız kalacaklardır.” (Fâtımatü’z-Zehra Behcetu’l-Kalbi’l-Mustafa, s. 288)          “Secdeleri çoğalt.” (Es-Suyûtî, el-Fethu’l-Kebir, c. 1, s. 233)

Devam edecek