HZ. ALİ’NİN MÜSLÜMAN OLUŞU…..

         İbn-i Ebi’l-Hadîd’in, Nehcü’l-Belâğa Şerhi’nde yazdığına göre, “Sahih kitaplarda (Kütüb-i Sitte) rivayet edilmektedir ki; Hz. Ceb­rail ilk defa nâzil olup, Hz. Peygamberi, peygamberlik makamıyla şereflendirdiği zaman Hz. Ali de O’nun yanında idi.” (Şerh-i Nehcü’l-Belâğa, c. 13, s. 208 )

<HZ. ALİ’NİN MÜSLÜMAN OLUŞU…..

Tarihî kaynaklardan öğrendiğimize göre, “Hz. Muhammed, Pa­zartesi günü peygamberliğe seçildi. Hz. Ali, ertesi gün (Salı günü) peygamberlerle beraber namaz kıldı.”( İbn-i Abdü’l-Birr, el-İstiâb, c. 3, s. 28; İbn-i Ebi’l-Hadîd, Şerh-i Nehcü’l-Belâğa, c. 13, s. 378; el-Hakim Nişaburî, el-Müstedrek el Sahihayn Darü’l-Marifet, c. 3, s.17)

Tarihçiler, Hz. Ali’nin ilk Müslüman olan kişi olduğu hakkında görüş birliği içindedirler. Müslüman oluncaya kadar hiçbir zaman şirk koşmamış ve putlara tapmamıştır. Kendisi de, “Ben fıtrat üzere doğdum” buyurmaktadır. Bu sebepledir ki, bütün İslam âlimleri, ondan söz ederken, “Aliyyun kerremallahu vechehu” demeyi gele­nek haline getirmişlerdir.

   Hz. Ali, Resulûllah’tan sonra ilk namaz kılan insandır. Habbe el-Urenî’den şöyle rivayet edilir:

“Bir gün Ali’nin güldüğünü gördüm. O güne kadar bu şekilde, azı dişleri görünecek şekilde güldüğünü hiç görmemiştim. Sonra şöyle dedi: Allah’ım! Şu ümmetten, Peygamberinden başka benden önce namaz kılanı bilmiyorum.” (Tarih-i Dimaşk, İbn Asâkîr, 1/49 Hadis: 88)

Afif Kindî şöyle demektedir:

“Bir gün giysi ve güzel kokular almak için Mekke’ye geldim ve Mescidü’l-Haram’da Abbas ibn-i Abdülmuttalib’in yanına otur­dum. Güneş en yüksek noktaya geldiği sırada bir şahıs oraya geldi. Önce gökyüzüne baktı ve sonra yüzünü Kâbe’ye çevirdi. Ardın­dan, bir genç gelip, sağ tarafında durdu. Bir müddet sonra bir kadın gelerek onların arkasına geçti. Üçü de ibadet ve namazla meşgul oldular. Ben Mekke’deki putperestlerden ayrı durup onların taptı­ğı tanrılardan başka bir ilaha tapan bu insanları görünce şaşırdım. Abbas’a dönerek şöyle dedim: “Bu çok ilginç bir olay.” O da aynı cümleyi tekrarladı ve ekledi: “Bu üç kişiyi tanıyor musun?” Ben “Hayır” dedim. O ise şöyle dedi: “Buraya ilk gelen ve diğer iki­sinin önünde duran şahıs benim yeğenim Muhammed b. Abdul­lah’dır. İkincisi benim diğer yeğenim Ali b. Ebi Tâlib’dir. Üçüncü kişi ise Muhammed’in hanımıdır. O, bu dinin kendisine Allah tara­fından gönderildiğini iddia ediyor ve Allah’ın gökyüzünün altında bu üçünden başka kimse bu dine mensup değil.” (Tarih-i Taberî, c. 2, s. 121; Kâmil, İbn-i Esîr, c. 2, s. 22; İstiâb, c. 3, s. 330)

Resulûllah, başlangıçta namaz kılmak istediği zaman gizlice Mekke yakınlarındaki vadilere giderdi. Ali de O’nunla gider ve beraber namaz kılarlardı. Namazlarını bitirince Mekke’ye geri dö­nerlerdi. Bu şekilde uzun süre Ebu Tâlib’den, diğer amcalarından ve akrabalarından gizli namaz kılmaya devam ettiler. Bir gün Ebu Tâlib onları namaz kılarken gördü. Resulûllah’a, “Yaptığın bu iba­det nedir?” diye sordu.

      Resulûllah şu karşılığı verdi: “Bu, Allah’ın, meleklerinin, elçi­lerinin ve atamız İbrahim’in dinidir. Allah, Beni peygamber olarak gönderdi ve sen ey amcam! İlk önce öğüt vermeme ve hidayete devam etmeme herkesten daha layıksın. Bana olumlu karşılık ver­meye ve bu dava uğruna Bana yardım etmeye herkesten daha uy­gunsun.”

Hz. Ali ise şöyle dedi: “Babacığım! Ben Resulûllah’a iman et­tim, O’na tâbi oldum ve O’nunla beraber Allah için namaz kıldım.”

Ebu Tâlib oğluna şu karşılığı verdi: “O seni hayırdan başka bir şeye çağırmaz O’ndan ayrılma.” (el-Fusûlü’l-Mühimme, İbn Sebbağ, s. 33; el-Kâmil Fî’t-Tarih, c. 1, s. 58; Taberî de Tarih’inde buna benzer bir rivayet aktarmaktadır. Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, s. 255, 257)

 

   Prof.Dr. Haydar BAŞ   Rahmeten li’l-Alemin cilt 1 Kitabı sayfa : 137 /139

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir