Hz. Ali’nin devlet anlayışı ve adalet.....

O dönemin şartlarını esas alarak düşündüğümüzde Hz. Ali’nin görüşleri eşsizdir. Eşitlik, hürriyet, adalet toplumsal barış, iktisadi eşitlik, düşünce özgürlüğü gibi bütün değerleri tek tek ortaya koymuştur ki buradan Hz. Ali’nin sosyal devlet anlayışının esaslarına sahip olduğunu görüyoruz

<Hz. Ali’nin devlet anlayışı ve adalet.....

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN

O dönemin şartlarını esas alarak düşündüğümüzde Hz. Ali'nin görüşleri eşsizdir. Eşitlik, hürriyet, adalet toplumsal barış, iktisadi eşitlik, düşünce özgürlüğü gibi bütün değerleri tek tek ortaya koymuştur ki buradan Hz. Ali'nin sosyal devlet anlayışının esaslarına sahip olduğunu görüyoruz.

İmam Ali'nin devlet anlayışı

İmam Ali'ye göre devlet halka karşı baba konumunda olmalıdır. Hz. Ali, Malik b. Eşter'e "Ana baba çocuklarının durumunu nasıl araştırıyorsa sen de halkın durumunu öyle araştır" demektedir.

Devlet gücünü elinde bulunduran idareciler, halka hizmet götürmelidir. "Toplumun her kesimine sevgi beslemek ve onlara şefkat ve merhamet duyguları ile yaklaşmak gerekir" diyen Hz. Ali'ye göre devlet halka hizmet için vardır.

"Halkın sıkıntılarını azaltmak için hiçbir fedakârlık idareciye ağır ve bıktırıcı gelmemelidir."

Hz. Ali halkı her yönüyle kuşatan ve halka hizmet götürme esasına dayanan bir devlet anlayışına sahiptir. İdareci, muhtaç durumda olanlara kol kanat germelidir.

Halkın arazı sıkıntısının giderilmesi, emlaklerin işletmeye açılması, doğal afet zamanlarında halkın uğradığı zararların telafi edilmesi hep devletin vazifesidir.

"Yönettiğin topraklarda geliri olmayan miskinler, dilenmeyen yoksullar, kronik hastalar, elsiz ayaksız durumda olan çaresizler vardır ki Allah onların yoksulluk paylarını tahsis etmiştir."

Devlet memurlarının veya idarecinin işlerin görmekle sorumlu görevlilerin kötü muamelesine maruz kalan veya onlardan hakaret gören kimselere idareci sahip çıkmalıdır.

"Divan görevlilerinin hakaretine uğrayan veya eşraftan zarar görüp, derdini sana anlatamayan biçareleri bulmak, hallerini sorup, anlamak için iyi niyetli, Allah'tan korkan, güvenilir, sadık kişileri görevlendirmelisin"

İdareci polis ve asker tarafından güçsüzlere uygulanan baskıya engel olmalıdır.

"Tayin ettiğin memur, asker ve polis tarafından fakir ve güçsüzlere uygulanan zulüm ve baskının önüne geçmelisin" 

ADALET

İmam Ali'nin devlet anlayışı adalet üzerine kuruludur. İdarecilerin bilhassa kendi akrabalarını, yakınlarını ve etraflarında bulunan kimselerin lehine adaletten sapmalarını asla hoş görmez.

"Ey Mâlik! Eşin, dostun, ahbap ve arkadaşlarının istek ve arzuların halkın huzurunu kaçırırsa, Allah'ın rızasına aykırı davranmaktan uzak durmalısın. Eğer bunun aksini yaparsan zulmetmiş olursun."

Hz. Ali adalet mekanizmasının işlemesinde önemli rol oynayan kadı (hâkim) ve mahkemelerin de tarafsız olması konusunda çok dikkatlidir.

O'na göre kadı, şu özelliklere sahip olmalıdır ki mesleğini hakkıyla yerine getirebilsin:

Tarafları tam dinlemeden karar vermemeli.

Olayları çarpıtmamalı.

Hatasında ısrar etmemeli.

Hakka teslim olmaktan çekinmemeli.

Mahkeme sırasında bir tarafı tutmamalı.

Haklıya hakkını vermeli.

Aşırı isteklerden uzak durmalı.

Kavgalı tarafların talepleri konusunda bıkkınlık göstermemeli.

Şüpheli konuları derinlemesine inceleyerek karar vermeli.

Övgü ve dalkavukluklara kulak asmamalı.

Taraflara karşı sesini yükseltmemeli.

Hz. Ali, Ebu'l-Esved Dueli'yi kadı tayin etmiş sonra da azletmişti. Ebu'l-Esved niye azledildiğini sorunca Hz. Ali, "davalılara karşı sesini yükselttiğini gördüm" dedi.

Hz. Ali'ye göre toplumda bu özelliklere sahip insanlara rastlamak çok zordur. Bu özellikleri taşıdığına inandığı kimseleri kadı olarak tayin etmiş ve onlara maaş bağlamıştır.

Hz. Resulüllah da aynı uygulamada bulunmuştur. Attab'ı Mekke valisi tayin etmiş ve kendisine 30 dirhem maaş bağlamıştır.
Hz. Ali halifeliği döneminde kendisi hakkında yapılan bir şikâyet üzerine Şureyh'in başkanlık ettiği mahkemeye çıkmıştı. Ve Hz. Hasan'ı şahit olarak getirmişti.

Şureyh, evladın babası lehine şahitlik edemeyeceğini söyleyerek Hz. Hasan'ın şahitliğini reddetti. Hz. Ali adil hâkimin kararını çok beğendi ve 100 dirhem olan maaşını 500 dirheme çıkardı.

Hz. Ali kadı Şureyh'e "konuşmadığın sürece dilin senin kölendir. Konuştuğunda sen onun kölesi olursun. Dolayısıyla ne hüküm verdiğine, ne hakkında hüküm verdiğine ve nasıl hüküm verdiğine dikkat et" derdi.

Hz. Ali, kendi aleyhine bile olsa tayin ettiği kadıların adaleti yerine getirmelerine büyük önem vermiştir. Kufe'ye kadı olarak atadığı Şureyh şu olayı anlatıyor:

"Ali, Sıffin'de zırhını aradı, bulamadı. Savaş bitip Kufe'ye geri döndükten sonra bir Yahudi'nin zırhı pazarda sattığını gördü.

Yahudiye, "Bu zırh Benim zırhım, onu ne sattım ne de hibe ettim" dedi. Yahudi ise, "O zırh benim ve benim elimde" diye cevap verdi.

Hz. Ali, "Haydi kadıya gidiyoruz" dedi. Kadı Şureyh'e gittiler.

Hz. Ali, "Bu Yahudi'nin elindeki zırh bana ait, onu ne sattım, ne de hibe ettim" dedi.

Şureyh, "Delilin var mı" diye sordu. Hz. Ali "Evet, Kamber, Hasan ve Hüseyin bu zırhın bana ait olduğuna şahadet ederler"o dedi.

Şureyh, "Çocuğun babası lehine şahitliği caiz değildir" dedi.

Hz Ali, "cennet ehli olan birinin şahadeti caiz olmaz mı?" diye sordu.

Baştan beri olayı izleyen Yahudi, "Mü'minlerin Emiri beni, kendi davalısı olarak kadının huzuruna çıkarıyor ve kadı onun aleyhine hükmediyor. Ben şahadet ederim ki bu din haktır. Zırh senin zırhın. Sen Sıffin Savaşı'na giderken gece vakti deveden düşmüştü. Ben de aldım" dedi ve Müslüman oldu.

Hz. Ali, "Madem gerçeği söyledin. O senin olsun" dedi ve ona bir at verdi. O Yahudi'yi Nehrevan'da Hariciler'e karşı savaşırken gördüm."

Hz. Ali ister kuvvetli ister zayıf olsun herkese adaletle yaklaşmanın idarecinin önemli görevlerinden olduğunu söyler. Ve bu konuda Peygamberimizin sözlerini esas kabul eder.

"Ben, Hz. Peygamber'in 'Bir ümmetin zayıfı, kuvvetlisi ile eşit tutularak hakkını alamayınca, o ümmet hiçbir zaman kuvvetlenemez ve mukaddes olamaz' diye buyurduğunu birçok yerde duydum.

Bu bakımdan ey Mâlik! Şunu aklından çıkarma: Tayin ettiğin yardımcı, memur, asker ve polis tarafından fakir ve güçsüzlere uygulanan zulüm ve baskının önüne geçmelisin. Böyle yaparsan rahmeti yaygınlaştırır ve ibadet sevabının verilmesine sebep olabilirsin."  (Prof. Dr. Haydar Baş İmam ali eserinden)