HZ. ALİ, İMAMETİ HZ. HASAN’A BIRAKMIŞTIR-II.....

(dünden devam…)

İbrahim b. İshak el-Ahmerî, merfu olarak şöyle rivâyet etmiştir: Emir'ül -Mü'minin (Ali b. Ebi Tâlib aleyhisselâm) vurulduğu zaman ziyaretçiler etrafını sardılar. Ona denildi ki:

HZ. ALİ, İMAMETİ HZ. HASAN’A BIRAKMIŞTIR-II.....
Mimar Gökhan Demir

HZ. ALİ, İMAMETİ HZ. HASAN’A BIRAKMIŞTIR-II.....

"Ey Mü'minlerin Emiri! Bize vasiyet et." Buyurdu ki: "Bir yastık getirin." (İsteği yerine getirilince, yastığa yaslanarak) şunları söyledi: "Şanına yaraşır bir şekilde bütün övgüler Allah'a özgüdür. Biz, daima O'nun emrine uyarız. O'na, O'nun istediği gibi hamd ederim. Kendisini tanımladığı gibi, hiç kimseye muhtaç olmayan, tek ve bir olan Allah'tan başka ilah yoktur. Ey İnsanlar! Her kişi, kaçarken kaçtığı şeyle karşılaşır. Nefeslerin koşuşturması ecele yöneliktir.

  Ölümden kaçış ölümle noktalanır. Nice günleri bu gizli şeyi araştırmakla geçirdim. Fakat yüce Allah, onu hep benden gizledi. Heyhat! Bu, gizli bir ilimdir. Vasiyetime gelince Ulu Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmayın. Muhammed (sallallahu aleyhi ve alihi)'nin de sünnetini zayi etmeyin. Bu iki direği dikin ve bu iki meşaleyi yakın. Ta ki dağılıp parçalanmayasınız ve yergilerden kurtulasınız. Herkese gücü oranında yükümlülük verilmiştir. Bunun yanında cahillerin yükü hafifletilmiştir. Rahim bir Rabbiniz, bilgin bir imamınız ve sapasağlam bir dininiz vardır. Dün sizin arkadaşınız idim bugün sizin için bir ibret dersiyim.

 Yarın da sizden ayrılacağım. Eğer bu kaygan zemine sağlam ayak basarsam (eğer ölmezsem) sizin istediğiniz gerçekleşmiş olur. Şâyet bu kaygan zeminde ayak kayarsa (ölürsem) biliniz ki, biz ağaçların dallarının gölgelerinde, rüzgarların savurduğu zerreciklerde havada birbirine girmiş ve izleri yerde yok olmuş bulut katmanlarının gölgelerinde yaşayacağız. Sizin komşunuzdum ki, bedenim birkaç gün sizinle komşuluk etti. Benden geriye size cansız bir ceset kalacak. Hareketten sonra sakin, konuşmaktan sonra, yutkunmuş bir ceset… Sessizliğim, organlarımın hareketsizliği ve gözlerimin kapanmışlığı size ibret dersi versin diye.

  Benim bu halim, size nice usta konuşmacılardan daha çok öğüt verecektir. Yeniden buluşmak ümidiyle size veda ediyorum. Yarın benim günlerimin (halifelik yaptığım) değerini anlayacaksınız. Allah Azze ve Celle, yaptığım işlerin gerisindeki sırları ortaya çıkaracaktır. Yerimi boşalttıktan ve başkası benim yerime geçtikten (sizi zulüm pençelerinin içine aldıktan) sonra beni tanıyacaksınız. (Benim değerimi anlayacaksınız. O zulümleri gördükten sonra benim bir saatlik hükümetim için ah çekeceksiniz ve ne yazık ki beni bir daha göremeyeceksiniz). Eğer sağ kalırsam, kanımın, sahibi benim. Eğer ölürsem, ölüm benim miâdımdır. Eğer affedersem, bu af benim için yakınlık sebebi, sizin için de güzelliktir. Affedin, hoşgörün. Yoksa Allah'ın sizi bağışlamasını istemiyor musunuz? Vahlar olsun o kimseye ki, ömrü onun aleyhine bir kanıttır veya yaşadığı günler onu bir bedbahtlığa doğru sürükler.

  Allah Azze ve Celle bizi ve sizi, hiçbir arzunun Allah'a itaat hususunda kusur işlemeye yöneltemediği ve ölümden sonra da azaba çarptırılmasına neden olamadığı kimselerden eylesin. Bizler Allah'ın kullarıyız ve varlığımız O'na bağlıdır." Sonra Oğlu Hasan (aleyhisselam)'a döndü ve şöyle dedi: "Ey oğulcuğum! Bir darbeye karşılık bir darbe vurmaya hakkın var. Bunun ötesine geçip günaha girme." Ali b. İbrahim el-Akili, merfu olarak şöyle rivayet etmiştir: "İbn Mülcem, Emir'ül-Mü'minin (Ali b. Ebi Tâlib aleyhisselam)'a vurduğu zaman, yaralı haldeyken Hasan (aleyhisselam)'a dedi ki: "Ey oğulcuğum! Ben ölürsem, İbn Mülcem'i öldür ve Künase denilen yerde onun için bir çukur aç ve onu bu çukura at. Çünkü orası cehennem vadilerinden bir vadidir." (Usul-Kâfi, Ebu Câfer Muhammed b. Yâkub b. İshak el-Kuleynî, c. 1, s. 549-553)