Herkesin birbiri üzerinde hakkı var.....

Başkasının kendi üzerinde hakkı olanın da, başkası üzerinde hakkı vardır. Birinin üzerinde hakkı olan, ama başkasının kendi üzerinde hakkı olmayan biri olsaydı, bu yaratıkları değil, ancak münezzeh olan Allah olurdu

<Herkesin birbiri üzerinde hakkı var.....

TÜRK-AZ HABER / EHL-İ BEYT

İmam Ali (a.s.) buyurdu ki:

...Allah, işlerinizin idaresi sebebiyle üzerinizde benim için bir hak karar kılmıştır. Benim sizin üzerinizde hakkım olduğu gibi sizin de benim üzerimde hakkınız var. Hak nitelendirilmede en geniş, amel makamında en dar olan bir şeydir. (Haklar karşılıklıdır.) Başkasının üzerinde hakkı olanın, başkasının da onun üzerinde hakkı vardır. Başkasının kendi üzerinde hakkı olanın da, başkası üzerinde hakkı vardır.

Birinin üzerinde hakkı olan, ama başkasının kendi üzerinde hakkı olmayan biri olsaydı, bu yaratıkları değil, ancak münezzeh olan Allah olurdu. Zira kulları üzerinde güç sahibi ve her işi adaletiyle icra eden O'dur. Ama münezzeh olan Allah'ın, kulları üzerindeki hakkı, kullarının kendisine itaat etmesidir.

Buna karşılık O da lütfuyla onların yaptıklarını kat kat sevapla mükâfatlandırmasını, ehli olana da artırarak genişlik vermesini bir hak bilmiştir. Münezzeh olan Allah, ayrıca insanların birbiri üzerinde olan haklarını da düzenlemiştir. Çeşidi yönleriyle o hakları eşit kılmış, bazılarının vücudunu diğer bazılarına bağlamıştır. Biri, ancak öbürü yapılınca yapılmalıdır. Bu haklardan Allah'ın farz kıldıklarının en büyüğü, emir sahibinin tebaası, tebaanın da emir sahibi üzerindeki hakkıdır.

Bu hakkı eda etmeyi Allah her iki tarafa da farz kılmıştır ve bunu onların uzlaşmasını temin eden, dinlerin yücelip güçlenmesini sağlayan bir vesile kılmıştır. Halk, ancak emir sahipleri Islah olunca düzene girer. Emir sahipleri de ancak halkın doğru olmasıyla düzelir. O halde tebaa emredenin hakkını ve emreden de tebaanın hakkını eda ederse aralarında hak üstün olur, dinin programları uygulanır, adaletin nişaneleri doğrulur, kanunları halk arasında yürürlükte olur.

Zaman bununla ıslah olur, düşmanın ümitlerinin ye'se dönüşmesi ve devletin bekası bununla gerçekleşir. Halk, emirine karşı koyduğu, emir de halkına zulmettiği zaman da halk ihtilafa düşer, zulüm alametleri ortaya çıkar. Dinde bozgunculuk artıp, sünnetler terk edilir, heva ve hevesle amel edilir, hükümler yürürlükten kaldırılır. İnsanların ahlaki hastalıkları çoğalır. Yürürlükten kaldırdıkları en büyük haktan ve uygulamaya koydukları en büyük batıldan korkmazlar. O zaman da işte orada iyiler zillete düşer, kötüler izzet sahibi olur.

Allah'ın kullarına yönelttiği azaplar çoğalır ve büyür. Öyleyse, birbirinize nasihat etmeniz, güzel bir şekilde yardımlaşmanız gerekir. Bir kimse, Allah'ın hoşnutluğunu elde etmeyi ne kadar şiddetle isterse istesin, ibadeti ve çalışması ne kadar çok olursa olsun, Allah'a itaat hakkını eda edemez. Allah'ın kulları üzerindeki farz haklarından biri de gücü yettiğince nasihatte bulunmak ve hakkı kendi aralarında ikame etmek hususunda yardımlaşmaktır. Hakta yüce bir makamı ve dinde üstün bir fazileti de olsa, Allah'ın kullarına yüklediği hakların edası konusunda hiç kimse yardım edilmekten müstağni değildir. Kişi gözlerde küçülmüş de olsa, hakir de görülse, hakkı eda konusunda diğerlerine yardım etmeli veya yardım edilmelidir.