HENDEK SAVAŞI’NDA İMAM ALİ II.....

Dünden devam eden

    “Benim tarih öğretmenim Ebu’l-Hayr bu konuyu şöyle anla­tıyordu: “Amir, Bedir Savaşı’na katılmış ve Ali’nin cesaretini ve savaş gücünü yakından görmüştü. Bu yüzden onunla savaşmak is­temiyor ve çeşitli bahaneler getiriyordu.

<HENDEK SAVAŞI’NDA İMAM ALİ II.....

Sonuçta, Hz. Ali ona şöyle dedi: “Sen benim ölümüme üzülme, zira, ben ölsem de öldürsem de hoşbaht olacağım. Ve benim yerim cennettedir. Buna karşılık her şekilde cehennem senin intazarında.” Bu sırada Amir güldü ve şöyle dedi: “Bu adaletli bir iş değil. Cennet de, cehennem de senin olsun.” (Şerh-i Nehcü’l-Belâğa, İbn-i Ebi’l-Hadîd, c. 2, s. 148)

Hz. Ali Amir’e “atından in, vuruşalım” dedi. Amir attan indi ve geri dönmeyeceğinin bir işareti olarak atını öldürdü. Ve Hz. Ali’ye yöneldi. Kılıcını onun başına indirdi. Hz. Ali, bu darbeyi kalkan­ la geri çevirdi. Ancak kalkan ikiye ayrıldı. İmam Ali’nin miğferi kırıldı ve başı yaralandı. Bu arada Hz. Ali, kılıcını Amir’in başına indirdi. Amir yere yıkıldı. Hz. Ali tekbir getirdi. Kılıçların sesi ve ortalığı kaplayan toz bulutu çarpışmanın sonucunun yakından gö­rülmesine engel oluyordu. Hz. Ali’nin tekbir sesleri duyulduğunda, herkes anladı ki Hz. Ali Arap kahramanı Amir’i öldürdü. (el-İrşâd, Şeyh Müfîd, s. 43-45)

Amir’in arkadaşları korkudan kaçıp gitmişlerdi. Hz. Ali onların peşine düştü. Bu sırada Nevfel b. Abdullah hendeğe yuvarlandı. Hz. Ali, hendeğe atlayarak onu öldürdü. (Tarih-i Dimaşk, c. 1, s. 150; Mevsuâtu’t-Tarih-i İslamî, c. 2, s. 495; Tarihi’l-Hamsin, c. 1, s. 487)

Nevfel’in ölümü diğer askerlerin cesaretini kırdı. Müşrik ordu­sunu oluşturan Arap kabileleri aralarında anlaşıp, dönme kararı al­dılar.

Resulûllah, Hz. Ali’yi karşılayıp şöyle buyurdu: “Aferin sana ey Ali! Senin bugünkü şu cihadın, İslam ümmetinin kıyamete ka­dar yapacağı bütün iyi amellerin toplamından daha üstündür. Zira, senin bu zaferin sayesinde kâfirler, zillete düşüp alçalmış, Müslü­manlar ise izzet, onur ve gurur kazanmıştır.” (Bihâru’l-Envâr, c. 20, s. 205)

Bu savaşta Hz. Ali’nin ibret verici bir davranışı vardır ki, onun yiğitliğinin ve yüce ahlakının bir göstergesidir. Hz. Ali Amir’i öl­dürdükten sonra, onun cenazesine ve elbiselerine dokunmayarak savaş meydanını terk etti. Amir’in kızkardeşi onun cenazesinin ba­şına gelerek şöyle dedi:

“Asla senin için ağlamayacağım. Zira, sen kerim bir kişi tarafın­dan öldürüldün. O senin kıymetli elbiselerine ve savaş silahlarına hiç dokunmadı bile.” (Cafer Sübhanî, Hz. Ali’ye Neler Yaptılar? s. 95)

Cenab-ı Hak, Müslümanların Medine’nin kuşatılması sırasında­. ki zor ve kritik durumlarını Ahzab Sûresi’nde şöyle anlatıyor:

“Ey insanlar! Allah’ın size olan nimetini anın. Hani askerler üs­tünüze saldırmıştı da, onlara bir yel ve görmediğiniz askerler gön­dermiştik. Ve Allah sizin yaptıklarınızı görür.

Hani size, hem üst tarafınızdan hücum etmişlerdi, hem alt ta­rafınızdaki yerlerden... Ve hani gözler yılmıştı, korkudan yürekler ağızlara gelmişti. Ve Allah hakkında çeşitli zanlara kapılmıştınız.

İşte orada inananlar, bir sınanmaya uğratılmışlardı. Ve adam akıllı sarsılmışlardı.

Hani münafıklarla kalplerinde hastalık olanlar, demişlerdi ki, Allah ve Peygamberi bizi ancak aldattılar, vaadlerinde aldatmadan başka bir şey yok.

Ve hani onların bir kısmı demişti ki, ey Yesribliler, burada dur­manıza imkân yok, dönün artık. Ve bir kısmı da Peygamber’den evlerimiz açık, sağlam değil diye izin istemişti. Halbuki evleri açık değildi ve sağlamdı. Onlar ancak kaçmayı diliyorlardı.

Eğer şehrin etrafından girilip onların üstlerine varılsaydı da şirk koşmaları istenseydi hemen işe girişirler ve şehirde pek az bir müd­det kalırlardı.” (Ahzab, 9-15; Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, s. 309)

 

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Rahmeten li’l-Alemin cilt 1 Kitabı sayfa :  495 /499

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir