Kureyş, İslâm’ı ortadan tamamen kaldırmak maksadıyla bir kez daha birleşti. Çeşitli kabilelerle ve Yahudilerle ittifak yapıldı. Nihayet müşriklerin sayısı onbini buldu. Bu orduya Ebu Süfyan komutanlık ediyordu. (es-Sîretü’n-Halebiyye, c. 2, s. 631)
14-01-2022Hz. Peygamber, savunma taktiği konusunda ashabıyla istişare etmişti. Selman-ı Farisî Medine’nin etrafına hendek kazmayı önermişti.
Kureyş ordusu Medine şehrinin kapısına gelince durdular. Medine’nin etrafındaki derin ve tehlikeli hendekleri görünce korkuya kapıldılar. Halbuki düşman askerleri on bin kişiden fazla iken, Müslümanların sayısı üç bini geçmiyordu. (İbn-i Hişâm, Sîre c. 2, s. 238)
Bazı Kureyş atlıları hendeğin kimi dar noktalarından karşıya geçmeyi başardılar. Bunun üzerine Hz. Ali birkaç kişiyle beraber ileri çıktı ve atlıların geçtiği gedikleri kapattı.
Kureyş ordusundan savaşçılıkları ile tanınmış altı kişi hendeğin dar bir tarafından karşıya geçip, savaş meydanına çıktı. Bunlardan bir tanesi Arap Yarımadası’nın en yiğit ve en güçlü savaşçısı olarak bilinen ve “bin savaşçıya bedel” denilen Amir b. Abdül Vedd’di. Yelye bölgesinde bir grup savaşçıyı tek başına yenmişti. Bedir Savaşı’nda yaralandığı için Uhud’a katılamamıştı. Hendek günü ise ilk olarak savaş meydanına çıkmıştı.
Amir, çelik bir zırh giymişti, savaş meydanında şöyle bağırıyordu:
“Cennet iddiacıları neredeler? İçinizden beni cehenneme göndermeyi veya kendisi cennete gitmeyi isteyen yok mu?”
Onun bu meydan okuması herkesin kalbine bir korku düşürmüştü. Sanki kulaklar kapanmış, diller tutulmuştu. Vakıdî bu durumu, “Sanki başlarına kuş konmuştu” şeklinde anlatıyor. (Megazî, c. 2, s. 48)
Resulûllah, “Bunun karşısına çıkacak biri yok mu?” buyurdu. Hz. Ali, “Ben çıkarım ya Resulallah” dedi. Resulûllah onu oturttu.
Amir ikinci ve üçüncü kez savaşacak er taleb etti. Hz. Ali’den başka kimse ona cevap vermedi. Resulûllah her defasında onu oturtuyor ve şöyle diyordu: “Ya Ali, bu Amir’dir.” (es-Sîretü’n-Nebeviyye, İbn Hişâm, c. 3, s. 224; Tarih-i Taberî, c. 3, s. 172; el-Kâmil Fi’t- Tarih, c. 2, s. 180; es-Sîretü’n-Halebiyye, c. 2, s. 318)
Resulûllah, “Ya Ali, bu Amir’dir” dediğinde Hz. Ali şöyle cevap verdi: “Olsun, Ben de Ali’yim.” (İbn Ebi’l-Hadîd, Şerh-i Nehcü’l-Belâğa, s. 248)
Sonunda Peygamberimiz Hz. Ali’nin başına kendi sarığını sardı. Kendi kılıcını kuşandırdı. Ve kendi zırhını giydirdi. Ve Amir’in karşısına çıkmasına izin verdi. Ardından ellerini kaldırarak şöyle dua etti:
“Allahım, Ubeyde’yi Bedir günü, Hamza’yı Uhud günü aldın. Bu da kardeşim ve amcamın oğlu Ali’dir. Beni yalnız bırakma, Sen mirasçıların en hayırlısısın.” (Mevsuâtu-t-Tarihi’l-İslamî, c. 2, s. 491-492; el-Menâkıb Harezmî, s. 144; es-Sîretü’n- Halebiyye, c. 2, s. 318)
Hz. Ali savaş meydanına çıktı. Resulûllah şöyle buyurdu:
“İmanın tamamı, küfrün tamamının karşısına çıktı.” (Milanî, Kâdetuna, c. 2, s. 108; Dimyerî, Hayatu’l-Hayevan, c. 1, s. 248; Yenabiu’l- Mevedde, bab, 23; Şerh-u Nehcü’l-Belâğa, İbn-i Ebi’l-Hadîd, c. 19, s. 61)
Amir, Hz. Ali’yi karşısında görünce şaşırdı. Hz. Ali, Amir’i Allah’tan başka ilah olmadığına ve Hz. Muhammed’in Allah’ın Resulü olduğuna şahitlik etmeye davet etti. Amir kabul etmedi. Hz. Ali bunun üzerine, “O halde benimle savaşacaksın” dedi. Amir, “Geri dön. Baban arkadaşımdı. Seni öldürmek istemem” deyince, Hz. Ali, “Ama ben, Hakk’a yüz çevirdiğin müddetçe, vallahi seni öldürmek isterim” diye cevap verdi. (el-İrşâd, Şeyh Müfîd, s. 43-45 )
İbn-i Ebi’l-Hadîd şöyle diyor:
Prof.Dr. Haydar BAŞ Rahmeten li’l-Alemin cilt 1 Kitabı sayfa : 495 /499
Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir
Devam edecek