HENDEK PEK ÇOK HİKMETİN BEŞİĞİDİR III.....

Dünden devam eden

   Demek; mü’min her duyduğuna hemen inanmayıp tetkik ede­cek, kararında âdil ve isabetli olacaktır.

<HENDEK PEK ÇOK HİKMETİN BEŞİĞİDİR III.....

 Peygamberimiz ve ashabının, Hendek Harbi esnasında aç ve susuz kalması, çilelere göğüs germesi ve düşmanı gördüklerinde imanlarının artması da, bize anlamlı mesajlar vermektedir. Yalnız iman etmekle kalınmayıp, çeşitli vesilelerle imtihan olunmak, İlahî bir düzenlemedir. Böylece münafıklar, zoru görünce hemen nifak­larıyla ortaya çıkacak ve ordudan, görevden firar etmek isteyecek­lerdir...

Mü’minlerin harbdeki psikolojisi ise bir ayette şöyle anlatılır: “Mü’minler, müttefik askerlerini görünce; ‘İşte Allah ile Peygam­berinin bize vaad ettiği (nusrat) bu idi. Allah da, Peygamber de vaadlerinde sâdıktır’ dediler. Bu hâl, onların imanlarıyla teslimi­yetlerini arttırmaktan başka bir şey yapmadı.” (Ahzab, 22 )

 Nuaym İbn-i Mesud’un gizlice Müslüman olarak, Yahudilerle Kureyş’in arasını açmağa çalışması büyük önem taşır. Zira, “harb hiledir” prensibi gereğince; kaleyi içten fethederek şer güçleri bir­birine düşürmek, böylece kuvveti dağıtıp, tehlikeyi bertaraf etmek harbde önemli bir metoddur. Maalesef, günümüzde aynı metodu, şer güçler mü’minlere karşı uygulamaktadır. Bu durumlar karşısın­da, mü’minler uyanık olmalıdır.

 Hendek Savaşı’nda, bir gece fırtınanın Kureyş ordugâhını pe­rişan etmesi, kafir askerlerin kalplerine korku düşmesi, Hak için yapılan savaşlarda İlahî yardımın varlığını ispat etmektedir. Nite­kim bu husus Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılır: “Ey iman edenler! Allah’ın size verdiği nimetlerini hatırlayınız ki, üstünüze (mütte­fik) askerleri geldiği vakit, Biz onlara karşı kuvvetli rüzgâr ve sizin göremediğiniz askerler göndermiştik. Allah da, sizin bütün işledik­lerinizi görür.” (Ahzab, 9 )

İlahî yardım, Hak ile olan ve Hakk’a teslim olanlara her zaman gelir; yeter ki, niyet ve teslimiyet sahih olsun.

 Hendek Harbi sonunda bol ganimet alınması ve Resul-i Ekrem’in Allah’a hamd ve şükretmesi de; her nimetin, zaferin Allah’tan bilinmesi ve O’na şükredilmesi lazım geldiğini bize öğ­retmektedir. Mü’min her halükârda Rabbine şükretmesini bilme­li, muvaffakiyetlerde gururlanmamalıdır. Hayırlı ve güzel işlerden nefse pay çıkarmak yerine, başarının Hakk’a nispet edilmesi esas­tır. ‘Herşey Allah’tandır’ sırrına erişilir böylece.

  Mü’minlerin iman etmekle bırakılmamaları, mal ve can paha­sına çeşitli çile ve meşakkatlere mâruz kalarak imtihan edilmeleri, bir âdet-i İlahîyedir.

O hâlde; her mü’min, nefsini hesaba çekerek imandan sonra çi­lelere katlanmanın ve her an, her yerde Allah’a itaat ve teslimiyet göstermenin hesaplarını yapmalıdır. Her çile, aslında, Allah’ı ha­tırlatan ve O’na bağlayan bir ip mesabesindedir. Mü’min, çile ve nimetten herbirinin, kendisi için bir imtihan vesilesi olduğunu bil­mekle, Hakk’ı hatırlamanın, Hakk’a dayanıp şükretmenin zevkini yakalamalıdır. Böylece, mü’min, hayatın her diliminde karşılaşılan olaylarla biraz daha imanın tadına erişir.

 Ehl-i Beyt kaynaklarında Hendek savaşı ve bu savaşta Hz. Ali’nin rolü şöyle ifade ediliyor:

 

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Rahmeten li’l-Alemin cilt 1 Kitabı sayfa :  489 /494

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir