Hayberin Fethi’nin ardındaki hikmetler -2 (Prof. Dr. Haydar Baş’ın kaleminden).....

Hayber 8 kaleli, iyice tahkim edilmiş, 20 bin askerle korunan bir güç merkeziydi. En güçlü kalesi Kamus olup, kumandanı bin savaşçıya bedel sayılan Merhab idi.

<Hayberin Fethi’nin ardındaki hikmetler -2 (Prof. Dr. Haydar Baş’ın kaleminden).....

(dünden devam) Resul-i Ekrem, orduya hareket emrini vererek Hayber önüne vardığında, yine Yahudilere barış teklifinde bulunmuştu. Kabul ettiremeyince, nihayet cihada karar vermişti. Burada da barışa verilen önem vurgulanmaktadır.
 
Hayber 8 kaleli, iyice tahkim edilmiş, 20 bin askerle korunan bir güç merkeziydi. En güçlü kalesi Kamus olup, kumandanı bin savaşçıya bedel sayılan Merhab idi.
 
Hayber muhasarası çetin geçmişti. Son kale Kamus, 20 gün dayanmıştı. Burada İslam ordusunun kahramanlığı dillere destan olmuştur. Hususiyle son gün, Resul-i Ekrem'in sancağı Hz. Ali'ye teslim etmesi, Hz. Ali'nin kale kumandanı Mehrab'ı öldürmesi, Yahudileri teslim olmaya mecbur etmiştir.
 
Hz. Ali'nin Merhab'ı önce İslam'a, sonra sulha davet etmesi yine İslam'ın eşsizliğini göstermektedir. Kabul ettiremeyince de imandan kaynaklanan kahramanlığın şahikasını müşahade ediyoruz.
 
Şunu da hemen belirtmeliyiz ki; Hayber'in güçlü kalelere ve askerlik sanatını çok iyi bilen askerlere sahip olduğu herkesçe biliniyordu.
 
Ayrıca, harp silahları açısından da oldukça güçlü idiler. İşte bütün bunlara rağmen mağlup olmaları, civardaki birçok kabilenin Müslümanların gücünü görüp ayıkmasına sebebiyet vermiş, nitekim savaştan sonra birçok kabile Resulullah Efendimize gelerek İslam hâkimiyetini kendiliklerinden kabul etmişlerdir.
 
Rivayet edildiğine göre; Hz. Ali öyle büyük kahramanlıklar göstermiştir ki; bir ara Hayber'in kale kapısını kaparak kalkan olarak kullanmıştır. Bu olay, beşerî güçle izah edilemez. Bu bir keramettir.
 

 
Bilindiği veçhile, Cenab-ı Hak, yüce kudretini enbiyasından mucizelerle, evliyasından kerametlerle izhar eder. Evliyanın kerameti haktır. İslam itikadına göre, inkârı küfürdür. Nübüvvet nurunun velayet nuru olarak insanlığa geçiş kapısı o büyük insan Hz. Ali'dir. Elbette onun kahramanlığı kerametle birleşecek ve harikalaşacaktı. Zira o, Allah'ın Arslanı idi. Buradan anlıyoruz ki; gerçek manada kuvvet Hak'tandır, muvaffakiyet ve zafer Allah'tandır.
 
Hayber'in fethinden sonra Yahudilerin "yarıcılığı" kabul ettiklerini, yani ürünlerinin yarısını Beytülmal'e verdiklerini görüyoruz.
 
Ürün taksimini Revaha oğlu Abdullah'ın adilane yapması, Yahudilerin memnuniyetine sebep olmuştur. Keza, fetih esnasında elde edilen Tevratlar onlara iade edilmiş, inanç hürriyeti de tamamen verilmişti.
 
Burada, Müslümanların müsamaha ve adalette ne kadar hassas davrandıklarını görüyoruz. Bu noktada, Resulullah Efendimizin, Hz. Ali'ye savaş esnasında, "Vallahi, senin vasıtanla onlardan birinin hidayete ermesi, çokça kızıl develere sahip olup onları tasadduk etmenden daha hayırlıdır" buyurması da çok manidardır. Bu sözleriyle Resulûllah (s.a.v.), İslamî fetihlerin gayesini çok güzel ortaya koymuşlardır.
 
O'nun şu tavrı da çok ibretamiz bir mahiyettedir:
 

 
Korkularından Hudeybiye'ye gelmeyen birçok kimsenin, sırf ganimet elde etme arzusuyla savaşa katılmak istemesini hisseden Hz. Peygamber, "Bizimle Allah yolunda cihat edecekler gelsin!" buyurarak; yine fetihlerde gayenin i'lâ-yı kelimetullah olduğunu bir kez daha ortaya koymuş, bu ihlâsa hiçbir kötü niyetin zerre kadar da olsa karışmasına müsaade etmemişlerdir.
 
Hayber'in fethedilmesinde kadınların katkısı büyük olmuş ve onlar, ganimetlerden pay almışlardır. Buradan, İslam'ı tebliğ ve cihadda nasıl önemli görevler üstlendiklerini anlıyoruz.
 
Hayber esirleri arasında Ben-i Nâdir Yahudilerinin başkanı Ahtab oğlu Huyye'nin kızı Safiyye'nin önce serbest bırakılıp sonra kendi iradesiyle, Resul-i Ekrem'le evlenmesinde de birçok ders ve hikmet mevcuttur.
 
Öte yandan, Safiyye'nin annesi Ben-i Kurayza reisinin kızıydı. Resul-i Ekrem'in Safiyye ile evlenmesi, bir takım dinî ve siyasî faydalar temin edecekti. Safiyye'nin asaletinin korunarak İslam ile şereflenmesi Yahudi düşmanlığını kaldırmaya yönelikti.
 
Buradan hareketle; hısımlık ve akrabalığın, hakkın tebliği ve yayılmasında düşmanlıkların izalesinde, siyasî ve sosyal bütünleşmelerde ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz.
 
Böylece, Hayber'in fethiyle Yahudiler hiç değilse belli bir müddet için büyük tehlike olmakta çıkıyor; İslam, düşmanlarının birine daha galip geliyordu." (Prof. Dr. Haydar Baş, Rahmet-el lil Alemin eseri 2. Ciltten) H: Akın Aydın