Hata bir hastalıktır ilacı ise doğruluk.....

İsyan hastalığına çare, itaattir. Zulmü, adalet yıkar. Hata bir hastalıktır; ilâcı ise doğruluktur.

<Hata bir hastalıktır ilacı ise doğruluk.....

Ey evlat! Çalış, kalbini temiz kıl; onda dünya sevgisi kalmasın. Zerresine kadar ayıkla. Bu bitince nefsine sahip çıkan olur.
 
Bir an bile seni onun eline bırakmazlar. Unutursan hatırlatırlar. Gaflete düşersen, ayık kılarlar. Cümle eşyada Hakk'ı gösterirler. Başkasına baktırmazlar. Bu bir zevktir ki, tadan bilir. Bu cins hâle ermek zordur; halk arasında eren binde birdir. Bazı fertlerdir. Onlar, halka gidip gönül eğlendirmezler. Halk onlara sükûnet veremez.
 
Ey içi bozuklar!.. Âfetler gelmeye başladı. Belâlar kalbinizin ucunda duruyor.
 
Hak yolcuları, Hak'tan uzak kalmışlara baktıkları zaman huzur verirler. Hak katında sükûna davet ederler. Yaratılmışlara bağlı kalmayı onların gözünden silerler.
 
Önce her şeye muteriz olan kimseler, sonra teslim olur kalırlar. Hak yolcuları bir yere nazar etmeye görsün. Sonrası malûm... O nazarın izi artık silinmez. Günler geçer, aylar biter, yıllar tükenir, ama o izler değişmez...
 
İsyan hastalığına çare, itaattir. Zulmü, adalet yıkar. Hata bir hastalıktır; ilâcı ise doğruluktur. Hak Teâlâya isyan bir suçtur. Bundan kurtuluş çaresi ise günah sarhoşluğundan tevbedir.
 
Ama asıl ilâçların tümü, halkı kalpden atmaktadır. Bunu yapabildiğin an, işlerin tamam olur. Hakk'a vasıl olursun. Semalara yükselirsin. Ruhun yücelerin sesini duyar. Kalıbın, yeryüzündeki evinde yaşar. Kalbin, Hakk'la olur. O'nun bilgi denizinde yaşarsın.
 
İlim bakımından Hakk'a vasıl olursun, amel itibariyle de kullara karışık durursun. Ne tamamen Hakk'ın malı olur ne de halka yönelebilirsin. Öbür âleme geçinceye dek böyle gider. Kimse sana fert olarak sahip çıkamaz. İç âlemin Mevlâ ile olur. Dış âlemin halk arasında kalır.
 
Nefsini, tek başına yola salma. Ona varlığını yükle, ağırlığını duyur. Aksi hâlde sana yüklenir ve varlığını duyurur. Nefsi yere sermeye bak. Seni bir yere vurursa zor kalkabilirsin. Sana itaat etmeli; etmiyorsa aç bırak, az su ver. Açlık ve susuzluk kamçısını ona vur. Onu perişan etmeye bak. Her şeyini soy, çıplak kalsın. Hiç kimsenin bulunmadığı bir yere koy, akıllansın.
 
Bunlar ona birer acı darbe sayılır. Yola geldiğine inanıncaya kadar böyle yap. Her halde bu kamçılar onun üzerinde olsun.
 
Nefsini, Allah'a itaat ettirmelisin. İtaata başladıktan sonra onu yine boş bırakma!.. Ara sıra yine yaptığı eski hataları hatırlat; pişmanlık duygularını tahrik et. O Allah yoluna devam ettiği müddetçe uy; pek kırma.
 
Çünkü nefsin de dünyada alacakları vardır; onları ver. Vermeyecek olursan, ibadet için kuvvet bulamazsın.
 
Bütün bu anlatılanlar, Allah'ın muradına ermek için yapılmalı. O'nun uyarlığını kazandırmak için nefis ezilmeli. Aç koymakla iş olmaz; bu usul her zaman faydalı değildir. Buna başka şeyler de eklenmeli, eklenecek usuller, şahsa göre değişiktir." (Abdülkadir Geylani Hazretleri, Fethur'r Rabbani eserinden)