Gaybet-i Suğra’da İmam’ın (a.s.) kerametleri

Şeyh Tûsî (r.a.) şöyle der: “Gaybet zamanında İmam Mehdî’den görülen kerametler, sayılamayacak kadar çoktur.” Burada örnek olarak bunlardan birkaçını naklediyoruz

<Gaybet-i Suğra’da İmam’ın (a.s.) kerametleri

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN

İsa b. Nasr şöyle anlatır: "Ali b. Semurî, İmam Mehdî'ye (as) bir mektup yazarak O'ndan kendisi için bir kefen istedi. Cevabında, 'Senin seksen yılında (280 Hicrî yılında veya 80 yaşında) ihtiyacın olacak' diye cevap geldi ve İmam'ın (aleyhi's-selâm) buyurduğu gibi seksen yılında vefat etti ve vefatından önce İmam Mehdî (aleyhi's-selâm) ona istediği kefeni gönderdi." 

Muhammed b. İbrahim b. Mehziyar-i Ahvazî der ki: "İmam Hasan Askerî dünyadan göçtükten sonra Gâib İmam (aleyhi's-selâm) hakkında şüpheye düştüm.

O zaman babamın yanında halkın verdiği humus ve zekâtlardan çok miktarda mal birikmişti. Babam onları aldı (ve İmam'a ulaştırmak için) yola koyuldu, gemiye bindi, ben de onu uğurlamak için çıkmıştım.

O sırada babamda şiddetli bir ağrı başladı. Bana dedi ki: 'Oğlum, ölüm zamanım geldi, bu mallar hakkında da Allah'tan kork.' Sonra bana vasiyet etti ve vefat etti.

Ben içimden dedim ki: 'Babam boş yere vasiyet edecek birisi değildi, bu malları Irak'a götürüp Bağdat'ta, nehrin kenarında bir ev kiralayacağım ve hiç kimseye bir şey söylemeyeceğim, eğer İmam Hasan Askerî'nin (aleyhi's-selâm) zamanında görülen şeyler gibi bir şey görülürse onları vereceğim ve eğer böyle bir şey görülmezse malların hepsini sadaka olarak dağıtacağım.'

Irak'a gelerek nehir kenarında bir ev kiraladım, birkaç gün sonra birisi elinde şu mahiyette bir mektupla geldi:

'Ey Muhammed! Senin yanında şu mallar vardır.' Getirdiğim, benim de bilmediğim bütün şeyler mektupta teferruatıyla açıklanmıştı. Malları, mektubu getirene teslim ettikten sonra birkaç gün yine orada kaldım. Hiç kimse beni aramıyordu, mahzun olmuştum. Bir müddet sonra bana başka bir mektup geldi. Onda şöyle yazılıydı: 'Seni babanın yerine seçtik. Allah'a şükret.'" 

Muhammed b. Sure el-Kummî (Kum kentinin büyük ulemasından) şöyle nakleder:

"Ali b. Hüseyn-i Babaveyh, amcası Muhammed b. Mûsâ Babaveyh'in kızı ile evlendi ama ondan evlat sahibi olmadı. İmam Mehdî'nin (aleyhi's-selâm) Üçüncü Sefir'ine (Hüseyin b. Ruh'a) bir mektup yazarak onun vasıtasıyla İmam Mehdî'den (aleyhi's- selâm), ona evlat vermesi ve bu evlatlarının âlim olması için Al-lah'a dua etmesini rica etti.

İmam (aleyhi's-selâm) tarafından şu cevap geldi: 'Şimdiki hanımından evladın olmayacak ama yakında sahip olacağın Deylemli bir cariyeden iki fakih erkek çocuğun olacak.'

İbn-i Babaveyh, Muhammed, Hasan ve Hüseyin adında üç çocuk sahibi oldu, Muhammed ve Hüseyin parlak hafızalı iki fakih oldular, Kum kentinde hiç kimsenin belleyemediği konuları bellemişlerdi. Üçüncü kardeşleri Hasan ibadet ve zâhidlikle meşgul idi. Halk ile hiçbir irtibatı yoktu, fıkıhtan da nasibi yoktu.

Halk, rivâyet ve hadislerin naklinde Ali b. Hüseyin b. Baba- veyh'in iki oğlu Ebu Ca'fer (Muhammed) ve Ebu Abdullah'ın (Hüseyin) hafızalarına hayret eder ve 'Bu makam İmam Mehdî'nin (aleyhi's-selâm) duasıyla size nasip oldu' derlerdi. Bu hadise Kum ahalisi arasında pek meşhurdur." 

Bilindiği üzere, İmam'ın duası hürmetine dünyaya gelmiş olan Muhammed b. Ali b. Babaveyh'in fıkıh ve hadis alanında onlarca eseri mevcuttur. Ehl-i Beyt Ekolü'nün hadisteki dört temel kaynağında biri olan "Men la Yahzuruhu'l-Fakih" de onun eseridir." (Prof. Dr. Haydar Baş Hasan el-Askeri ve İmam Mehdi eserinden)