Gadir Hum ve Peygamberimizin Hutbesi -1

Mufazzal, İmam Câfer-i Sâdık’tan (a.s.) şöyle nakletmiştir: “Gadr-i Hum günü oruç tutmak, altmış yılın kefaretidir!”

<Gadir Hum ve Peygamberimizin Hutbesi -1

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN

Mufazzal, İmam Câfer-i Sâdık'tan (a.s.) şöyle nakletmiştir: "Gadr-i Hum günü oruç tutmak, altmış yılın kefaretidir!"

Ali b. Hüseyni'l-Abdî, İmâm Câfer-i Sâdık'tan (a.s.) şöyle duyduğunu nakletmiştir:

"Gadr-i Hum günü her yıl oruç tutmak, Allah indinde kabul olmuş yüz hac ve yüz umreye bedeldir; o, Allah'ın en büyük bayramıdır."

İmâm Câfer-i Sâdık (a.s.): "Gadr-i Hum gününün orucu, eğer insan yaşayabilirse, bütün insan ömrünün orucuna bedeldir. Yine bu günün orucu Allah indinde, kabul olmuş yüz hacca ve yüz umreye bedeldir ve o Allah'ın en büyük bayramıdır!"

Ahmed b. Muhammed b. Ebî Nasr şöyle diyor: Biz, İmam Ali er-Rızâ'nın (a.s.) yanında idik. Meclis tıklım tıklım dolmuştu.

Gadîr günüden söz açıldı. Bazıları onu inkar edince, İmâm Rızâ (a.s.) şöyle buyurdu:

"Babam, bana babasından şöyle nakletti: Hiç şüphesiz Gadîr günü, gökte yerden daha meşhurdur. Firdevs-i A'lâ'da (Cennetinde) Allah'ın bir sarayı vardır ki tuğlalarının her biri sırayla altın ve gümüştendir."

Sonra bu sarayın özelliklerini ve Gadîr gününde meleklerin orada toplanıp o günün yüceliklerini dile getirmelerinden bahsetti ve sonra şöyle devam etti:

"Ey İbn Ebî Nasr, nerede olursan ol, Gadîr günüde, Emirü'l- mü'minin'in (a.s.) (türbesinin) yanında hazır ol; zira hiç kuşkusuz Allah, (o günde) her erkek ve kadın mü'minin, her erkek ve kadın Müslümanın, altmış yıllık günahı affeder.

Ramazan ayında, Kadir Gecesi'nde ve Fıtır Bayramı gecesindekinin iki katı insan (Cehennem) ateşinden azad olur. O gün, ârif ve mü'min kardeşlerine verdiğin bir dirhem, (başka günlerde verilen) bin dirheme bedeldir. O hâlde, bu günde kardeşlerine (ihsanını) artır ve her mü'min ve mü'mineyi sevindirmeye çalış…"

Senetli bir şekilde Alkame b. Muhammed Hazremî kanalıyla İmam Muhammed Bâkır'dan (a.s.) şöyle nakledilmiştir:

"Resulüllah (s.a.v), hac görevini Medine'den (Mekke'ye) gidip yerine getirmişti. O âna kadar hac ve velâyet dışında bütün şer'i hükümleri insanlara tebliğ etmişti. Cebrâîl (a.s.), Resulüllah'a (s.a.v.) gelerek, "Ya Muhammed" dedi, "Allah Sana selâm söylüyor ve şöyle buyuruyor:

Ben canını alacağım her peygamberimin ve her resulümün canını, ancak dinimi kemâle erdirdikten ve hüccetimi tamamladıktan sonra alırım.

Bu dinden de Senin üzerinde tebliğ etmen gereken iki fariza kalmıştır; hac farizası ve Senden sonrası için velâyet ve hilâfet farizası. Ben yeryüzümü asla hüccetsiz bırakmadım ve asla bırakmayacağım."

Cebrâîl (a.s.) şöyle devam etti: "Allah (azze ve celle) Sana, haccı kavmine tebliğ etmeni emrediyor. Seninle birlikte Medine ve etrafından ve bedevilerden kimin gitme imkânı varsa, onlar da, Seninle hac yapsınlar ki, onlara da namazı, zekatı ve orucu öğrettiğin gibi haccı da öğretesin."

Bunun üzerine Allah Resulü'nün münadisi insanlara şöyle seslendi: "Allah'ın Resulü, hac yapmak istiyor ve önceki şer'î hükümlerde olduğu gibi, haccın da hükümlerini size öğretmeyi amaçlıyor."

Böylece Resulullah (s.a.v.) yola çıktı ve O'nunla birlikte birçok insan da yola koyuldu. Resulüllah'ın ne yapmak istediğini görmek için O'na kulak kesildiler.

Bu seferde Medine ve etrafından ve de bedevilerden Resulüllah (s.a.v.) ile hac yolculuğuna çıkanların sayısı, yetmiş bin kişi veya biraz üzerindeydi.

Resulüllah (s.a.v.), hac farizasının bitirip Medine'ye doğru yola çıktı. Cuhfe'ye varmadan, Gadr-i Hum denen yere vardığında Cebrâîl (a.s.) nâzil olup, "Ey Muhammed" dedi, "Allah (azze ve celle ) Sana selam ediyor ve şöyle buyuruyor:

"Ey Resul, Sana indirileni tebliğ et (insanlara ulaştır); eğer bunu yapmazsan peygamberliğini tebliğ etmemiş gibi olursun. Ve Allah Seni insanlardan koruyacaktır."

Bir ucu Cuhfe'ye yaklaşan Müslümanların önde gidenlerinin geriye çağrılmalarını ve geride kalanlarının da orada toplanmalarını emretti...

Ardından Allah Resulü namaza toplanma emri verdi. Orada bulunan ağaçların altının temizlenmesi ve minber şeklinde taşların üst üste konulmasını emretti ve insanları iyi görebilmesi için onların üzerine çıktı ve Allah'a hamd ü senâ ederek şöyle başladı sözlerine:

"Hamd ve senâ; birliğinde yüce, tekliğinde yakın, sultasında celaletli ve erkanında azim olan Allah'a mahsustur.

Allah'ın ilmi, yerlerinde kaldıkları hâlde her şeyi kuşatmıştır. O, bütün yaratıkları kudret ve burhanıyla hakimiyeti altına almıştır.

Allah sürekli olarak şükredilmiş ve sürekli de övülecektir. O yok olmayan bir azametin sahibidir. Yaratan O'dur. Yeniden dirilten de O'dur. Her iş O'na dönmektedir.

Yükseltilmişleri (göklerden ve semavi cisimlerden kinayedir) vücuda getiren, serilenleri (yeryüzünden kinayedir) seren, yerlerin ve göklerin hükümranı, pak, tenzih edilmiş, meleklerin ve ruhun Rabbi, yarattığı her şeye ihsanda bulunan, kendisine yaklaşan herkese lütfeden O'dur. Her göz O'nun gözetimindedir ama gözler O'nu göremez.

Allah ikram edici, hilim sahibi ve tahammül edicidir. Rahmeti her şeyi kuşatmış, nimeti ile hepsine ihsanda bulunmuştur. İntikam almada acele davranmaz ve müstahak olunan azabına hemen teşebbüste bulunmaz.

"Bâtınları ve gizlilikleri anlar, içleri bilir, gizlenmişler, O'na saklı kalmaz ve gizlilikler O'na karmaşık gelmez.

Her şeyi ihata eden, O'dur. Her şeye galebe çalan, O'dur. Her şeyde kuvvet O'dur; her şey üzerindeki kudret O'dur.

O'nun gibi bir şey yoktur. Hiçbir şey yokken, bir şey var eden O'dur. Daimidir; adalet ile kâimdir. İzzet ve hikmet sahibi olan O'ndan başka bir ilah yoktur.

O gözlerin idrakinden yücedir ama kendisi gözleri derk eder- görür. O, lütuf sahibi ve bilendir. Hiç kimse görmekle sıfatlarına ulaşamaz ve hiç kimse bizzat Aziz ve Celil olan Allah'ın kendisinin kılavuzluk ettiği dışında gizli ve açık niteliği hakkında bir şey elde edemez.

Şehadet ederim ki, O öyle bir Allah'tır ki kutsiyeti, zamanı doldurmuştur. O'nun nuru, ebediyeti kapsamıştır. O, emirlerini, istişare edilen kimselerle istişare etmeksizin icra etmektedir; takdirinde ortağı bulunmamakta ve tedbirinde hiçbir yardım görmemektedir.

Yarattığı her şeyi örnek ve misali olmaksızın, hiç kimseden yardım almadan, zahmete katlanmadan, fikir ve çare bulmaya ihtiyaç duymadan yaratmıştır.

Allah yaratıkları icat etti ve onlar da vücuda geldiler. Yarattı ve onlar da zâhir oldular. Evet, O, Kendisinden başka ilah olmayan Allah'tır; O ki yaptığı sağlam ve işi güzeldir; zulmetmeyen bir âdil ve işlerin kendisine döndüğü bir kerem sahibidir.

Şehadet ederim ki her şeyin, azameti karşısında tevazu gösterdiği ve her şeyin, izzeti karşısında zelil olduğu ve her şeyin, kudreti karşısında teslim olduğu ve her şeyin, heybeti karşısında huzû gösterdiği (boyun eğdiği) ilah O'dur.

Padişahların padişahı, eflakin (galaksilerin) döndürücüsü, Güneş ve Ay'ı râm eden de O'dur.

Her şey tayin edilmiş bir zamanla hareket etmektedir. Süratle birbirlerini takip eden geceyi gündüze ve gündüzü de geceye giydirmektedir. Her inatçı zorbayı döküp kıran ve her isyankar şeytanı helak eden O'dur.

O'nun için bir zıt ve O'nunla birlikte bir eş mevcut değildir; tek ve ihtiyaçsızdır; doğurulmamış ve doğurmamıştır; O'nun hiçbir benzeri yoktur; tek olan Allah ve azamet sahibi bir Rab'dir; istemekte, ardından yerine getirmektedir; irade etmekte ardından mukadder kılmakta; bilmekte, ardından saymaktadır.

Öldürmekte ve diriltmektedir; fakir kılmakta ve zenginleştirmektedir; güldürmekte ve ağlatmaktadır: yakın kılmakta ve uzaklaştırmaktadır; esirgemekte ve bağışta bulunmaktadır. Hükümdarlık O'nundur; hamd ve senâ O'na mahsustur; hayır O'nun elindedir; O, her şeye kâdirdir.

Geceyi gündüze ve gündüzü geceye giydirir; O'ndan başka ilah yoktur. Allah izzet ve mağfiret sahibidir; dualara icabet eden, çok ihsanda bulunan, nefesleri sayandır.

Cin ve insanların Rabbidir. Hiçbir şey O'na zor gelmez, Yardım isteyenlerin feryadı O'nu usandırmaz; ısrar edenlerin ısrarı O'nu bıktırmaz, sâlihlerin koruyucusu, kurtuluşa erenlerin başarıya ulaştırıcısı, mü'minlerin ihtiyaç sahibi ve âlemlerin Rabbi'dir.

Yarattığı her şeyden dolayı kendisine her hâlde şükredilmesi gereken Allah'tır. O'na hamd ediyorum; sürekli şükrediyorum. Sıkıntı ve rahatlık hâlinde, zorluk ve huzur hâlinde O'na şükrediyorum, O'na, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ediyorum.

O'nun emrini dinliyor, sadece O'na itaat ediyorum, O'nu hoşnut eden şeylere teşebbüste bulunuyorum, İtaatinde rağbet ettiğim için ve cezasından korktuğum için O'nun mukadderatı karşısında teslim oluyorum.

Zira hilesinden güvende olunmayan (yapılan hilelere uygun zamanında karşılık veren) ve zulmünden korkulmayan (yani asla zulmetmeyen) Allah O'dur." Devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eseri)